ARTAN ENERJİMİZLE YOLA DEVAM EDİYORUZ

Türkiye'nin lokomotif bölgelerinden Marmara Bölgesi'nin güneyini kapsayan hizmet sahası içerisinde Bursa başta olmak üzere Balıkesir, Çanakkale ve Yalova'da enerji tedarik hizmeti sağlayan Uludağ Enerji Grubu, 4 ilde iletim noktalarından alınan elektriği perakende olarak 5 milyondan fazla vatandaşa ulaştırma görevini üstleniyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda 'Hesap Uzmanı' olarak çalışmaya başlayan Uludağ Enerji CEO'su İsmail Ergüneş, bu süre içerisinde Enerji Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. Hesap uzmanlığı kariyerinin 4. yılından sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda doğal gaz alım anlaşmalarıyla alakalı faaliyetlerde bulundu. Bu sayede Enerji Sektörü ile tanışan Ergüneş, profesyonel kariyerine enerji üzerine devam etti.

İsmail Ergüneş, geçtiğimiz aylarda uluslararası sürdürülebilir altyapı yatırım fonu Actis’e devri gerçekleşen Uludağ Enerji’nin kurumsal kimliğinde yapılan değişiklikleri konuşmak için BUSINESSLIFE Genel Yayın Yönetmeni Seyfettin Bayram ile bir araya geldi. İşte o sohbetin detayları…

Başarısızlıklar çok kıymetli yatırımlardır İş hayatınızda benim en kıymetli başarısızlığım budur, iyi ki ben burada başarısız oldum, burada şu dersi çıkarttım, bir sonraki adımıma çok yaradı dediğiniz unutamadığınız bir anınız?

Şimdi aslında çok kıymetli bir şey sordunuz. Hani insanın başarısızlıklarından ders alabilmesi gelişimin temel anahtarı. Çünkü aynı zamanda başarısızlıklar çok kıymetli yatırımlar, maliyetlide olsa çok kıymetli yatırımlar. Şimdi ben profesyonel kariyerimde bir dönem dağıtım şirketi olan CLK 4’ün bir kısa dönem CEO'luğunu yaptım. Orada öğrendiklerim; stratejik planlama, süreci kademelendirme, vakti gelmemiş fikri olgunlaştırmadan sunmama, iletişim yani çok doğru şeyler düşünebilirsiniz. Çok faydalı şeyler düşünebilirsiniz ancak bunun eğer ki karar süreçlerini iyi bir şekilde tanımlayıp iletişimi yönetemiyorsanız, günün sonunda sadece iyi niyet başarı için yetmiyor. Bu iş hayatındaki en büyük açıkçası yaşadığım zorluklar, güçlükler… Yani bana çok şey öğretti, çok öğretici oldu.

Dünya aslında küçük bir köy Yeni dönemde itibar yönetimine dair nasıl dinamikler geliştireceksiniz?

Bu değişimin itibar yönetiminde, marka yönetiminde bir değişiklik yaratmaması mümkün değil. Günün sonunda dünya aslında küçük bir köy. Burada olan bir olay, Japonya'daki yatırımcının da Amerika'daki yatırımcının da çok kısa süre içerisinde bilgisi dahiline girebiliyor.

‘Actis Yatırım Fonu’ tüm dünyada faaliyet gösteren ve dünyanın gelişmiş ülkelerinden özellikle kaynak toplayan, fon toplayan yatırımcılardan kaynak toplayan bir fon. Actis taahhütleriyle, yani kurumsal sürdürülebilirlik anlamında, sürdürülebilirlik ilkelerinde, taahhütlerine uyum anlamında dünyadaki taahhüdü neyse Türkiye'de de bunu gerçekleştirme yönünde bir zorunluluğu var.

Actis diyor ki;

Ben dünyadaki altyapı şirketlerini alıyorum, dönüştürüyorum ve devamında da onları kurumsal sürdürülebilirlikte dünya lideri yapıyorum. Şimdi bu çok iddialı bir yaklaşım, niye iddialı bir yaklaşım? Bizim çok paydaşımız var, dolayısıyla her paydaşımızın başka öncelikleri var, bunların hepsini anlamlı bir şekilde yürütebilmek, ticari değeri oluştururken aynı zamanda toplumsal değeri de bu paydaşların beklentileri doğrultusunda karşılaşmak işin doğrusu çok hassas bir yönetimi gerektiriyor.

Çok etkin bir iletişim çalışmasını gerektiriyor. Yani bugüne kadar yaptık ama şu an bu çıtayı daha üst bir seviyeye taşımamız gerekiyor. Şu an bizim sürdürülebilirlikte küresel lider olma hedefimiz var. Şu an organizasyonumuzu da bu çerçevede dönüştürüyoruz. Kurumsal sürdürülebilirlik alanında bir üst düzey yönetici görüşmelerini yürütüyoruz.

Dolayısıyla, Dünya Bankası’nın ortaya koyduğu 16 tane kurumsal sürdürülebilirlik ilkelerinin hepsini şirketimiz içerisinde samimiyetle uygulayarak, sürdürülebilirliğe içinde bulunduğu topluma hizmet eden, değer yaratan, itibarlı bir marka oluşturma yönünde hem hissedarımıza karşı hem de aslında içinde bulunduğumuz dünyaya karşı şu anda çok güçlü bir taahhüdümüz var.

Actis’den Türkiye’de büyüme kararı Actis, Türkiye'nin potansiyelini nasıl radarına aldı? Yani sizinle birlikte başladı diye biliyorum. Actis, sizi nasıl fark etti ve bundan sonra Türkiye pazarındaki faaliyetleri neler olacak?

Uzun bir aradan sonra Türkiye'ye özellikle enerji alanında girmiş yeni bir yabancı yatırımcı. Dolayısıyla bu anlamda ben çok önemsiyorum Actis'in Türkiye pazarına girişini. Bizim tabi Actis ile olan sürecimiz aslında 3 yıllık bir süreç. Bu tür fonlar bir ülkeye girmeden önce o ülkenin potansiyelini, hukuk düzenini, sektörü, şirketin birikimini… bunların hepsini çok detaylı bir şekilde inceliyor ve bu kararı verdikten sonra harekete geçiyor. Aslında ilk önce ülkeye girme kararı veriyor. Şu an Actis, Türkiye'ye girme kararı ve Türkiye'de büyüme kararı vermiş durumda. Bunun takvimi elbette dünya ve Türkiye ekonomisinin gelişmesine göre şekillenir ama bu Türkiye'de enerji alanında güçlü bir şirket güçlü bir altyapı oluşturmak için yapılmış bir yatırım girişimi bu anlamda önemli.

Actis, Türkiye’ye uzun vadeli bakıyor

Actis, dünyada son dönemlerde private security fon olarak başarılı bir fon yönetimi gerçekleştiriyor. Doğru alanlara, doğru sektörlere yatırım yapıyor ve buralardan da önemli değerler yaratıyor. Bunu yaparken de özellikle altyapı yatırımlarını uzun vadeli perspektifle gerçekleştiriyor. Actis, ilk başta fon olduğu için endişe uyandırıyor, fakat içine girdiğinizde fonun yapısına baktığınızda Uludağ Enerji’yi fonlama yapılarına baktığımızda uzun vadeli ‘Long Life Insurance Fon’ dediğimiz fonlarla finanse ettiler.

Dolayısıyla Türkiye'de biliyorsunuz bizim imtiyaz sözleşmemiz 2036 yılında bitiyor, 2036 yılına kadar kalacak bir yapı kurdular. Yani Türkiye'ye uzun vadeli bakıyorlar. Bu Türkiye'nin hep söyleniyor, bu zaten tartışmasız bence Türkiye bu manada dünyadaki bu türbülansı giderilmeye başlandığında yine o yabancı yatırımcıları çekmeye başlayacak. Yani nüfusuyla, yetenek havuzuyla, coğrafyasıyla Türkiye bence hiçbir zaman cazibesini yitirmez Actis'te bu temel dinamiklerden hareketle bence doğru zamanda Türkiye girdi.

Actis’in Türkiye yatırımlarının önü açıldı Actis’in Türkiye yatırımları devam edecek mi? Hangi alanlarda yatırım planları yapıyor? Actis’in Türkiye’ye bakış açısını bizlere anlatır mısınız?

Actis gibi fonlar bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkeyi analiz ediyor. Türkiye analizlerini ve değerlendirmelerini tamamlayan Actis’in, bir sonraki yatırımın yatırım yolculuğu süresi kısalmış oldu. Actis, bundan sonra sektörler ve yatırım yapılacak şirketler üzerinde çalışma yapacak. Uludağ Enerji olarak, kesinlikle dağıtım sektöründe bir ölçeğe gelmek isteriz. Sinerji yakalayabileceğimiz ölçeğimizi, hiçbir zaman esnekliğimizi kaybetmeden ama verimlilik yakalayabileceğimiz bir ölçekte bir dağıtım şirketi olmayı planlıyoruz. Ama tabi bunun için biraz sabırlı olmak gerekiyor. Önce buradaki operasyonu oturtmamız gerekiyor.  Her ne kadar 12 yıldır bir şirketi yine bu ekip yönetmiş olsak da günün sonunda yeni bir bağlam yeni bir yönetim çerçevesi altyapısı yeni bir perspektif söz konusu. Fakat şunu söyleyebilirim mutlaka öngörülebilir bir vadede Actis, Türkiye'de elektrik dağıtım sektöründe önemli oyunculardan biri olacak. Yenilebilir Enerji konusunda dünya çapında bir dünya yatırımcısı olan Actis, Bugüne kadar 23.000 MW yenilebilir enerji projesi hayata geçirmiş durumda. Çoğunlukla rüzgâr ve güneş enerjilerine yatırımlar
yapan Actis, Brezilya'da, Hindistan'da, Tayvan'da, Vietnam'da yani dünyanın pek çok yerinde rüzgâr ve güneş üzerine yatırımları var.

Tüketicilerimizi üretici haline getireceğiz

Uludağ Enerji olarak, yenilenebilir enerji üzerine çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Burada bir hazırlık içerisindeyiz, güneş ve rüzgâr alanında yarım yapmayı planlıyoruz. Actis’in resmi olmasa da bu konuda bize karşı bir yatırım taahhüdü var. Özellikle enerji dağıtımı tarafında… Enerji performans sözleşmeleri vasıtasıyla, tüketicilerimizi üretici haline de getirebilecek bir dönüşüm planımız var. Onlarla yol arkadaşı olmayı planladığımız bir yenilenebilir enerji platformu oluşturmak yönünde bir proje üzerinde halihazırda çalışıyoruz. Gerekli kararları aldıktan sonra bölgemizde kendi üretim tesisini kurma isteyen güneş, rüzgâr yatırımcısına, sanayimize, ticarethane müşterilerimize bu yolculuğunda, projelendirmeden teknik desteğe, finansal destekten, işletmeye, operasyona kadar süreçlerin hepsini kapsayacak bir oluşum içerisindeyiz.

Tüketici dönüşüyorsa biz de dönüşmek zorundayız

Rüzgâr açısından Çanakkale, Balıkesir inanılmaz verimli bölgeler. Bir örnekle anlatmak gerekirse; Telekom şirketleri şu an bir teknoloji şirketine dönüştü. Hala ses iletimi üzerinde kalsalardı herhalde bugün hiçbiri yaşamıyordu. Bugün Turkcell ilk başladığından çok daha başka bir kulvara yöneldi ya da Telekom ilk başladığından çok başka bir şey oldu. Şimdi enerji sektöründe de benzer bir dönüşüm içerisindeyiz. Eskiden tüketici sizin sisteminize bağlı olur, siz ona elektrik verirdiniz. Şimdi öyle değil, herkes kendi tesisini kurmaya çalışıyor. Fakat bunu kurarken yönetimini ve ticaretini iyi yapmanız gerekiyor. Çünkü üretilen enerjiye her daim her an ihtiyacı olmayacak tüketicinin. Bütün bunların hem yeni bir teknolojik altyapıda hem de yeni bir ticari bakış açısıyla üretilmesi gerekiyor. Yani tüketici dönüşüyorsa biz de dönüşmek zorundayız. O yüzden bu konuları bence daha çok konuşacağız ha bu değişimi kim yönetebilir, kim bunu sağlıklı bir şekilde yönlendirebilirse muhtemelen önümüzdeki dönemin değerli şirketleri onlar olur.

İmza süreçlerinde kolaylaştırıcı yaklaşımlar gördük Eylül 2021'de alım sözleşmeleri imzalandı, öyle hatırlıyorum. İmza süreçleri nasıl ilerledi? Bu süreç zarfında zorluklarla karşılaştınız mı?

Dünya küresel bir dünya, sadece almıyoruz dünyaya aynı zamanda satıyoruz. Yılda da 40 milyon turist geliyor bu ülkeye, jeopolitik konum açısından önemli ülkelerden biriyiz. Dolayısıyla Türkiye'nin uygulayacağı ekonomik politikalar bu gerçeklik içerisinde olması lazım. Gün sonunda tasarruf açığı olan bir ülke bizim düzenli istikrarlı bir şekilde yatırımcıya ihtiyacımız var. Uzun yıllara dayanan yabancı yatırımcı ile olan Türkiye'nin ilişkisinde ben bir problem görmüyorum. Türkiye onun faydalarını uzun süre içerisinde tecrübe etmiş bir ülke. Dolayısıyla bütün kamu kurumlarından gerek izin süreçlerinde gerekse devamında samimiyetle kolaylaştırıcı yaklaşımlar gördük. Ve sonra yönetim kurulu başkanımızla bütün bu kademeleri ziyaret ettik. Bütün kurumlarda, bizim kültürümüzün bir parçası olan misafirperverlikle karşılandık ve çok memnun kaldık. Yatırımcılarımız, ülkemizden çok sıcak bir yaklaşım gördüler ve bu yaklaşım onları cesaretlendirdi.

Actis dünyanın önemli emeklilik fonlarını yönetiyor Dünyanın çeşitli ülkelerine yatırımlar yapan Actis’in işleyişinden bahseder misiniz?

Evet aslında burada şirketleri var yani gün sonunda oda artık düzenli bir şekilde Türkiye'yi takip ediyor. Actis'in şöyle bir önemi var, Actis aslında kendisi bir pencere. Dünyanın önemli emeklilik fonlarını bünyesinde toplayanıp, bu kaynaklarını alıp dünyanın değişik ülkelerinde yatırım yapan bir fon Actis. Örneğin, Teksas öğretmenler fonu, Kanada emeklilik fonu, Japonya emeklilik fonu, Kore emeklilik fonu… böyle dünyanın çok büyük emeklilik fonlarını yani düşük getiri uzun vadeli getiri bekleyen fonların paralarını kullanan, kaynaklarını kullanan bir fon. Actis, ‘Yatırımcı Bilgilendirme Toplantıları’ düzenleyerek, Türkiye’de ne oluyor? Ne yaşandı? Gibi soruları gerçekleştirdiği toplantılarla yatırımcılarına aktarıyor.

Bir insanın en kıymetli varlığı ailesidir Geçtiğimiz günlerde de babalar günü olduğu için sormak isterim. Unutamadığınız bir baba öğüdü var mı?

Öncelikle ben bütün emektar, cefakâr, fedakâr babaların babalar gününü sizin gibi tüm kalbimle kutluyorum. Baba ve anne herhalde insan oğlunun hayatındaki en büyük şansı, en büyük gücü. Ben genç yaşlardayken babam vefat etmişti. Babam vefat ettiğinde uzun süre; hayatta bir aferin diyecek babanız yoksa başarıya ne gerek var ki diye uzun süre düşündüm. Onun bir aferininin yarattığı motivasyonu ben hayatta başka hiçbir şeye değişemem. Ben uzun süre bunun eksikliğini kendi hayatımda yaşadım. Babamın aslında en önemli öğüdü; ‘asla kindar olma’ ve ‘bugünü yaşarken hiç dün de kalma.’ Ne kadarını başarabildim onu açıkçası samimiyetle bilemiyorum, kindar birisi değilim hiç olmadım çünkü açıkçası babamın engin bir tevâzusu vardı ve hoşgörüsü vardı. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdüm ve babam her zaman bana şunu söylerdi; ‘bir insanın en kıymetli varlığı ailesidir’, ‘benim ailemden daha kıymetli bir varlığım yoktur’ derdi. Açıkçası bu ben de büyük bir sorumluluk duygusu oluşturdu.

İş ve aile hayatı arasındaki dengeyi  korumanın basit bir  anahtarı olduğunu  düşünüyorum. Geldiğimiz noktadan şöyle bir soru daha eklemek isterim iş, sosyal ve aile hayatı arasındaki dengeyi korumanın formülü ne olsa gerek?

Açıkçası bu röportajı benim eşim ve çocuklarım okuyacak. Dolayısıyla onlara karşı samimiyetsiz olmak istemem, mutlaka onlar bir miktar ihmal edildiklerini düşünüyorlardır. Çünkü gerek ailemizi gerek çocuklarımızı ihmal ettiğimiz zamanlar oldu.  Ne kadar ilgilensek ne kadar sevsek az kalır. İlgilenemediğimiz ya da ihmal ettiğimiz maalesef ertelediğimiz zamanlar oldu. Ama ben açıkçası bütün bunları dengelemenin bir tane basit anahtarının olduğunu düşünüyorum. Hayata basit ve yalın bakabilmek, olaylara çok fazla anlam yüklemeden yalın gerçekliğiyle, basit gerçekliği ile olayları görebilecek bir bakış açısı geliştirmek lazım. Bunu yaptığınızda iş ile yaşam arasındaki dengeyi kolaylıkla kurabiliyoruz.

Eve gittiğimde günü  geride bırakıyorum. Peki sabahları kaçta uyanıyorsunuz, günün temposuna nasıl delege ediyorsunuz?

Ben düzenli olarak her sabah yedide kalkarım, kalktıktan sonra eğer ki evdeysem mutlaka eşimle bir yarım saat oturur, ben kahve yaparım ve yaşananları konuşuruz. İşin doğrusu yıllardır geceleri çok erken yatabilen biri değilim, bunu iyi bir şey diye söylemiyorum. Çünkü gündüz geç saatlere kadar çalışıp eve gittiğinizde dinlenmeniz, kendinizi sıfırlamanız gerekiyor. Çalışma psikolojiden uzaklaşıp bir takım zihninizi dağıtacak, günün yorgunluğunu azaltacak, yıpranmayı, aşınmayı azaltacak bir süreye ihtiyacınız oluyor. Kendinize dair bir şeyler yapmaya ihtiyacınız oluyor yani çok basit şeyler bile olsa.