CEO'NUN RİSK YÖNETİMİ

CEO'lar şirketlerinin büyümesinin önündeki riskleri yeniden belirledi. Bunlar arasında, Covid-19 salgınını takiben siber güvenlik ilk sırada. Onu, mevzuat & vergi riski ile tedarik zinciri riski takip ediyor. Liste; operasyonel risk, çevre sorunları & iklim değişikliği riski, yeni gelişen & yıkıcı teknoloji riski, faiz oranı riski, bölgeselciliğe dönüş, itibar riski, yetenek riski, kurum için etik olmayan şeklinde devam ediyor. Peki, sizde hangi riskler öne çıkıyor? Risk yönetim süreçlerinde gittiğiniz değişikliklerden bahseder misiniz?

Ölçemezsen, yönetemezsin!...
Kurumsal risk yönetimi, “Kurumun itibarına, misyonuna ve stratejilerine karşı olan riskleri tanımlama, sorumlularını belirleme, etkilerini azaltmak için aksiyon planlarını oluşturma, gelişmeleri izleme ve gözden geçirmeyi kapsayan bütün süreçler” olarak tanımlanıyor ana hatlarıyla...
Kurumların sürdürülebilir büyüme hedeflerini hayata geçirirken icraata alacakları uygulamaları, yeni çözümleri ve iş modellerini risklere karşı koruyarak ve öngörerek yönetmek, günümüzde geçmişte olduğundan çok daha elzem hale gel ki bu, hepimizin bildiği bir gerçek. “Ölçemezsen, yönetemezsin” söylemi, riskleri yönetmek için de tamamen geçerli. Şirketler olarak, finansal ve operasyonel risk faktörlerimizi belirlemek, derecelendirmek ve gerçekleşme olasılığını ölçüp aksiyon almak, artık olmazsa olmazlardan...

PanasonIc LIfe SolutIons Türkiye Şirket Başkanı  YOSHIYUKI Kato:
Mevcut planlarımızı sürekli güncelliyoruz
Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın, başta tedarik zinciri olmak üzere, üretim süreçlerinde olumsuz bir etkiye sahip. İnsanların satın alma alışkanlıklarının değiştiği, zamanın büyük çoğunluğunun evlerde geçtiği bu dönemde, Panasonic Life Solutions Türkiye olarak, güçlü yaklaşımlar ortaya koyduk. Bu sayede de süreci çok iyi yönettik. Gelişen risklere karşı önleyici adımlar atarak, mevcut planlarımızı sürekli güncelliyoruz.

anasonic, dünyamızı ve gelecek kuşakların yaşamını tehdit eden çevresel sorunlara karşı daima duyarlı bir şirket olmuştur. Bu yaklaşımdan hareketle, faaliyet gösterdiğimiz bölgelerde, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) gerçekleşmesine katkıda bulunmak için duyarlılık gösteriyoruz ve birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Çünkü geldiğimiz noktada, insanlığın doğa üzerindeki baskısı artarken, küresel iklim değişikliği ve doğal kaynaklarımızın giderek azalması riski, hepimizin bu alanlarda sorumluluk almasını gerektiriyor. Biz de gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri ve ağaçlandırma kampanyalarına desteklerimiz ile yaşama değer katmaya gayret ediyoruz. 

TESİSLERİMİZE YAKLAŞIK 100 MİLYON TL’LİK YATIRIM
2021’i hangi raporlamalarla geride bıraktınız? “Kayıp bir zaman” söz konusu mu? Ajandanızın “Yatırım” başlığında neler yazıyor?
İş dünyası önemli bir değişimden geçiyor. Alışılmış rekabet kuralları farklılaşıyor. Pandeminin yol açtığı olağanüstü koşullar, klasik tedarik ve üretim anlayışının değişmesine neden oluyor. Şirketimiz de bu değişime uygun stratejiler ile tüm süreçlerini ve teknolojik altyapısını daha güçlü bir geleceğe başarıyla hazırlıyor. Pandemi koşullarına rağmen, geçtiğimiz dönemde; endüstriyel tesislerimizde yaptığımız yaklaşık 100 milyon TL’lik yatırımlar, Türkiye’nin istihdamına sağladığımız katkının sürmesi, yeni ürünlerimizi pazara sunmamız ve birçok aksiyonumuz, hızlı adaptasyonumuzun ve dönüşümün sonucu. 

KÖKLÜ ŞİRKET KÜLTÜRÜ...
Başarılar, sadece finansal sonuçlarımızı veya ürünlerimizi değil; istikrarla temsil ettiğimiz kurumsal değerlerimizi de ifade ediyor. Her koşulda ve karşılaştığımız tüm zorluklarda bizi ayakta tutan güç; köklü şirket kültürümüz ve değişimin daimi gelişimin bir gerekliliğinin bilincinde olmamız. Panasonic’in global ölçekteki güçlü finansal yapısı, şirket kültürü ve zengin ürün gamının verdiği güç ile büyümeye ve yatırımlarımıza devam edeceğiz.

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu:
‘Uyum riskleri’mizi sistematik yönetiyoruz 
Koç Topluluğu olarak her hâlükârda işleri, pandeminin halen devam ettiği farkındalığı ile yürüteceğiz. Risk ve fırsatları doğru okuyarak, gerektiğinde tüm finansal ve operasyonel tedbirleri hızla alacacağız.

uruluşumuzdan bu yana insanı odağına alan, dünyayı ve toplumu gözeten bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Küresel ısınmayı, “İş riski” olarak değerlendiriyoruz. Bu sorun; sel, kuraklık gibi afetler veya doğal kaynakların tükenmesi gibi fiziksel risklere ilave olarak; değişen tüketici beklentilerinin tetikleyeceği “itibar riski” ve “karbon vergisi” gibi politika risklerini de bünyesinde barındırıyor.

QUANTUM BİLİŞİM 
Topluluk şirketlerinin “Quantum Bilişim” konusunda farkındalığı artırılacak ve uygun senaryolar tespit edilecek. Teknolojik kapasite arttıkça, siber güvenlik kavramı daha da önemli bir hale geliyor. “Uzaktan çalışma” ile genişleyen risk yüzeyi ve kullanıcı hesaplarına yönelik saldırılardaki artış neticesinde, etki alanı yüksek ve daha maliyetli siber vakalar yaşanıyor. 

TAVİZ YOK!
Kendimizi sürekli geliştirirken, ilke ve değerlerimizden asla taviz vermiyoruz. Bu kapsamda, uyum risklerimizi sistematik bir şekilde yönetiyoruz. Portföyümüzün sektörel çeşitliliği ve coğrafi yaygınlığımız sebebiyle, çok sayıda yerel ve uluslararası hukuk kuralına, düzenlemeye uymamız gerekiyor. Bu amaçla, çok geniş kapsamlı “uyum programı”nı hayata geçirdik. 
Diğer yandan, çalışma arkadaşlarımız başta olmak üzere, dünyanın her köşesindeki tüm paydaşlarımızın muhtemel endişelerini rahatlıkla dile getirebileceği “bağımsız etik hattı”mızı devreye aldık. Böylece kontrol mekanizmalarımızı daha da güçlendirdik. Birlikte çalıştığımız taraflardan kaynaklanabilecek riskleri daha iyi yönetmek için bu alanda da teknolojiye yatırım yaptık.

Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng:
Sürdürülebilirliği DNA’mıza kodluyoruz
Pandemi, dünyanın küresel bir krize ne kadar hazırlıksız olduğunu çok acı bir şekilde gözler önüne serdi. Hâlâ hazırlıklı olmadığımız bir kriz de adım adım yaklaşıyor ki, o da iklim krizi. İklim değişikliği, Covid-19 kadar hızlı olmasa da etkisi çok daha ciddi sonuçlara yol açabilecek en büyük bir risk.

etro Türkiye olarak, kuruluşumuzdan bu yana “iklim değişikliği” riskinin önüne geçmek amacıyla uzun vadeli stratejiler ile sürdürülebilirliği DNA’mıza kodlayarak hareket ediyoruz. Sürdürülebilirlik faaliyetlerimizi bütünsel ele alıyoruz. Sadece kendi operasyonlarımızda çalışmalar hayata geçirmekle kalmıyor, müşterilerimizi, üreticilerimizi ve çalışanlarımızı da süreçlere dahil ettiğimiz yaklaşımlar izliyoruz. “Sorumlu operasyonlar” yaklaşımımız çerçevesinde, sürdürülebilirlik performansımızı değerlendirdiğimiz raporun beşincisini, Türkiye’de bir ilke imza atarak, 2021 yılında “Etki Raporu” olarak yayımladık. 

Doğa Sigorta Genel Müdürü Coşkun Gölpınar:
Risklere karşı esneklik göstererek, süreç sağlıklı yönetilmeli

Riskler hayatımızda hep oldu, olmaya da devam edecek. Önemli olan, mevcut ve gerçekleşebilecek risklere karşı esneklik göstererek, süreci sağlıklı yönetmek. Sigortacılık, ekonomiden bağımsız düşünülemez tabii ki. Dövizdeki hareketlilik ve enflasyon oranları, bizim gündemimizde de ilk sıralarda.

andemiyle beraber hareketliliğin arttığı dijital dünyada, siber saldırı ve fidye tehdit oranları da bir o kadar artış gösterdi. Sigortacılık, sayısız verinin işlendiği bir sektör. Biz de Doğa Sigorta olarak, hem şirketimiz altyapısında hem de KOBİ’lere sunduğumuz “Ticari Siber Güvenlik Sigortası” ürünümüz ile veri kaybı konusunda gerekli önlemleri alıyoruz. Özellikle kişisel verilerin korunması gibi son derece önem arz eden konularda gerekli aksiyonlara sahibiz. Çalışanlarımıza belirli aralıklarla KVKK eğitimleri düzenliyor, kişisel verilerin işlenmesi, saklanması gibi hususlarda bilgilerin taze tutulmasına özen gösteriyoruz. Acentelerimize de böylesine önemli bir konuya duyduğumuz hassasiyeti, altını çizerek belirtiyoruz.

EY Türkiye Strateji ve Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı  Özge Gürsoy Büyükavşar:
Artan maliyetler, CEO’ları derinden endişelendiriyor

EO'lar, yatırım söz konusu olduğunda öncülük etmeye hazır. Ancak, kırılgan global ortamın etkisi ve yüksek seyreden enflasyondan hızla yükselen enerji maliyetlerine kadar, iş yapmanın her alanda artan maliyetleri, onları derinden endişelendiriyor. CEO'ların çoğu, artan girdi fiyatları konusunda hayli tedirgin. Ticari gerilimleri, iklim değişikliğinin etkilerini ve artan rekabeti, işlerinin gelecekteki büyümesini etkileyecek “en ciddi riskler” olarak tanımlıyor. CEO'ların yatırım araç setinde ise anlaşmalar önemli bir kaldıraç olmayı sürdürecek. Birleşme ve satın almada rekor koşusundan çıkan birçok CEO’nun, önümüzdeki dönemde, son 12 ay içinde satın alınan varlıkları entegre etmeye odaklanacağı görülüyor. 

Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane:
Farklı şartlara uyabilen finansman hazırlıklarımız var
Havacılık sektörü açısından, Covid-19 bağlantılı riskler en ön planda yer almaya devam ediyor. Aşı programları sayesinde yolculuk eğiliminin tekrar artmaya başladığını gözlemliyoruz. Ancak pandeminin yeni mutasyonlar ile hız kazanması ve bu paralelde otoritelerin kısıtlamalarını sıkılaştırması, seyahat talebinin normalleşmesinin ve yeniden eski büyüme temposunu kazanmasının önündeki en belirgin risk.

avacılıkta uçak tedarik riskini de takip ediyoruz. İşimizin doğası gereği, verdiğimiz siparişlerin teslim vadeleri çok uzun ki, 10-15 yılı bulabiliyor. Ancak global anlamda jeopolitik faktörlerden de etkilenen seyahat talebi kısa vadede dalgalanma gösterebiliyor, dolayısıyla kapasite ile talep arasında uyumsuzluk yaşanabiliyor. Bu riski çok detaylı kapasite planlaması ve farklı şartlara uyabilen finansman hazırlıklarıyla bertaraf etmeye çalışıyoruz.

YETENEK RİSKİ...
Bir diğer risk de yetenek... “İş gücünü şekillendirmek” ve “yeteneği yönetmek” kilit kavramlar. Mevcut yetenekleri değişen ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirmek ve elde tutmak ön planda. VUCA (değişken, belirsiz, karmaşık, muğlak) dünyasında, sürdürülebilir yüksek performans sergileyebilen, dijital araçlara hâkim, çoklu yetenek setlerine sahip aday arayışı daha yüksek ve bu alan rekabete çok açık. Bu rekabet de insan kaynağı konusunda risk olarak karşımıza çıkıyor.

Avansas Genel Müdürü Sedat Anak:
Teknolojik altyapıya yatırımlarımız ile riskleri minimuma indirdik
Şirket yapısındaki büyümelerin, beraberinde ciddi sorumluluk ve sorunları da getirdiğinin bilincindeyiz. Bu nedenle, öngördüğümüz büyüme oranlarına paralel bir şekilde önlemlerimizi alıyor; krizi çıktığında yönetmek yerine, duruma öncesinde müdahale etmeyi tercih ediyoruz.

algın gerçeğiyle yüzleşip “uzaktan çalışma” sistemlerinin hayatlarımıza hızlıca entegre olmasıyla, yaşanan sürecin iki kat hızlı ve etkili olduğunu söylemek mümkün. Bizler de pandemi öncesinde sahip olduğumuz teknolojik altyapı ve mevcut altyapımıza yatırımlarımız ile riskleri minimuma indirmeyi hedefledik. Bunları gerçekleştirirken de siber saldırı gerçeğinden kopmadan hareket ettik. 

DANIŞMANLIK HİZMETLERİ...
Dijitale taşındığımız bugünlerde, hem şirket bilgilerimizin hem de bizimle yola çıkan müşterilerimizin bilgilerini üst düzey güvenlik önemleriyle koruyor; uçtan uca şifreleme ve uç nokta güvenliği gibi sistem çözümlerinin kullanıyoruz. Benzer krizlerin önlenmesi ve kurum içerisindeki işleyişin sağlıklı bir şekilde devam etmesi amacıyla, çalışan farkındalığının artırılması kapsamında da İK departmanımız ile sürekli iletişim halindeyiz. Değişen dünya trendlerini yakalamamızda en büyük desteklerimizden biri de ürün/teknoloji dışında, siber güvenlik tarafında alınan danışmanlık hizmetleri. Böylece bizleri bekleyen risklerin farkına daha kolay vardık.

Boyner Büyük Mağazacılık CEO’su Eren Çamurdan:
Pandemi, riskleri fırsata çevirme dönemi oldu
Teknolojik altyapımızın geliştirilmesi, uzun yıllardır öncelikli çalışma alanımız. Pandemi, bizim için riskleri fırsata çevirme dönemi oldu. 2023 için belirlediğimiz hedeflere, 2020 bitmeden ulaşmamızı sağladı. Online ve offline kanallarımızı tek çatı altında birleştiren, müşterilerimize her kanalda aynı deneyimi yaşatmayı hedeflediğimiz “All-line” stratejimiz, dijital yatırımlarımızın bir sonucu...

andemi, tüm markalara, kendilerinde neyin eksik olduğunu, neyi geliştirebileceklerini gösteren bir dönem oldu. İtibar yönetimi, çevre ve iklim sorunlarına duyarlılık, teknolojik gelişmeler, markaların pandemiden önce de değerlendirmesi ve önceliklendirmesi gereken konulardı. Örneğin; salgın sürecinde “hibrit çalışma”yı başlattık. Dijital altyapımız, adaptasyon sürecimizi kısalttı. Moda perakendesi olarak, pandemiden etkilenmiş olsak da, sektörün barındırdığı dönüşüm ve gelişim fırsatları hepimiz adına umut barındırıyor. Biz de kontrol edilmesi zor olan riskleri yönetirken, önümüze çıkan şansları değerlendirmeye ve dönüşümün öncüsü olmaya odaklanıyoruz.

SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan:
Döngüsel ekonomiye geçişte, yeni iş modelleri kurmalıyız
Salgınla mücadeleye devam ederken, küresel ısınma ve gezegenimizin sağlığı da ilgilenmemiz gereken acil konuların başında geliyor. Orman yangınları, seller, denizlerimizdeki müsilaj gibi problemler, durumun aciliyetini gözler önüne serdi. Avrupa, “Yeşil Mutabakat” ile düşük karbonlu ekonomiye geçişe hazırlanırken, Türkiye’de de birçok sektör bundan etkilenecek.

önüşüme uyum sağlamak, iş süreçlerini daha verimli yönetmek ve “Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) gibi yeni uygulamalardan en az düzeyde etkilenmek; ancak yeşil dijital dönüşüm ile mümkün. Döngüsel ekonomiye geçişte yeni iş modelleri kurmak, sürdürülebilir, dayanıklı ve çevik olmak durumundayız. Günümüzde sürdürülebilirlik, gelir ve kârlılığı içeren iş başarı kriterleri kadar önem kazandı. 
Sürdürülebilirliği tüm iş süreçlerimize dâhil etmenin zamanı geldi. SAP olarak “Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksleri”nde art arda 14 yıldır “En sürdürülebilir yazılım şirketi” seçiliyoruz. İklim krizi ile mücadelede öncü rol oynayarak, kurumlara hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak çözümler sunuyoruz. “Dünya Ekonomik Forumu”nun tüm sürdürülebilirlik ölçütlerini çözümlerimizde küresel standart haline getiriyoruz. 

Ortadoğu Holding İcra Kurulu Üyesi Nusret Kayhan Apaydın:
Simülasyon ile riskleri fiilen yaşamadan öngörmeye çalışıyoruz
“Risk yönetimi”, şirketlerin stratejilerinde her dönem önemli bir yere sahip. Ancak pandeminin tüm dünyayı etkisi altına almasıyla, başta kamu sağlığı olmak üzere; ekonomi, üretim ve tedarik süreçlerinde inanılmaz boyutta ve nitelikte riskler, belirsizlikler ön plana çıktı. Önceki yıllarda hiç karşılaşmadığımız bir tabloyu, bütün ülkeler hep birlikte yaşamaya başladık ve ne olup ne bittiğini algılamaya çalıştık.

elirsiz bir atmosferde yurt içi ve yurt dışı çalışmalarımızda stratejilerimizi oluştururken, muhtemel riskleri daha sık ve daha sıkı gözden geçirmek zorunda kaldık. Adımlarımızı bu doğrultuda attık. Yeni ticaret veya yatırım fırsatlarını değerlendirirken, farklı senaryoları içeren parametrik yapıda simülasyon yöntemleri kullanıyoruz ve riskleri fiilen yaşamadan öngörmeye çalışıyoruz. 

BAŞLICA RİSK, MALİYET ARTIŞI 
Halen en büyük belirsizlik ve risk, pandemi sürecinin bundan sonra nasıl ilerleyeceğine ve ülke ekonomilerinin ne zaman normale döneceğine ilişkin. Özellikle yurt dışı müşterilere bağlı çalışan sektörler açısından, hedef ülkelerin ekonomilerinin seyri ve dolaşım serbestisi önemli. Gelirlerimizin büyük bir kısmını döviz nitelikli satışlar oluşturduğundan, kur artışından sınırlı etkilendik. Bununla birlikte, faaliyet gösterdiğimiz inşaat, sağlık ve lojistik gibi alanlarda karşılaştığımız başlıca risk, yüksek seyreden enflasyon nedeniyle maliyet artışları. Buna gerek yatırım gerekse işletme sermayesini desteklemek için ihtiyaç duyulan kredi faiz oranlarının yüksekliğini de ekleyebilirim. 

UMUDUMU KORUYORUM
Görece yüksek olan ücret artışları da, işletmelerin maliyetleri kontrol noktasında yönetmek zorunda kaldığı bir diğer risk. Yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki yükseklik, oynaklık ve yüksek faiz sorunsallarının belli bir vadede rasyonel bir şekilde çözülmesi; sanayi, ticaret ve yatırım çevreleri için çok önem taşıyor. Malum, piyasalar ve yatırımcılar için her zaman, sakin ve öngörülebilir bir ekosistem tercih edilir. Tüm zorluklara karşın dünyada ve ülkemizde salgın koşullarının da ortadan kalkması ile orta ve uzun vadede, ekosistemde yeni dengelerin kurulacağı noktasında umudumu koruyorum.

DOĞANLAR MOBİLYA GRUBU CEO’su İsmail Doğan:
‘Risk yönetimi’ anlayışımızda yeni adımlar attık
Şirketler, son yıllarda önemli zorluklarla mücadele etti; finansal kriz, pandemi, çevresel ve teknolojik birçok problem yaşandı. Dönemsel ve sektörel olarak krizler ve etkilenme seviyeleri elbette değişiyor.

urizmde iklim krizi, diğer sektörlere göre daha yüksek bir riske sahipken, bankacılık için teknolojik krizin etkisi daha fazla. Ama pandemi gibi olağanüstü bir durumda tüm sektörler etkileniyor. Bu çerçevede, risk yönetimi anlayışımızda yeni adımlar attık. Bu değişimlerin yansımasını mobilya sektöründe en çok hammadde tedariğinde hissettik. Bu alanda riski minimize etmek adına yaptığımız farklı yatırımlar ve iş birlikleri ise yönetim kurulu toplantılarımızda hep ilk maddeler arasında yer alıyor. 

Paynet CEO’su Serkan Çelik:
KOBİ’ler, zorlu süreci atlatmak için hızla dijitalleşmeli
Ekonomik belirsizliğin etkilerinin 2022’de de sürecek olması, enflasyonist baskı ve alım gücünün daralması, tedarik zincirinde kayıplara neden olabilir. Ekosistemimiz için en önemli risk, KOBİ’lerin daha da kırılganlaşması. KOBİ’lerin bu zorlu süreci atlatmak için hızla dijitalleşmeye ihtiyacı var.

OBİ segmentinde teknoloji kullanımı ve dijital yatırımlar henüz çok alt seviyede. Bu bizim açımızdan hem ürün ve çözümlerimizi pozisyonlamamız için bir fırsat doğuruyor hem de KOBİ’lerin bu alandaki farkındalığını artırmak için yeni bir strateji ortaya koymak zorunda olduğumuzun mesajını veriyor. 

EN ÖNEMLİ RİSKİMİZ...
Paynet açısından genel ekonomik risklerin dışındaki en önemli risk, bilgi güvenliği ve çalışan kalitesinin korunması, geliştirilmesi. Bilgi güvenliği, kurulduğumuz günden beri tüm gelişim adımlarımızda her zaman merkezde tuttuğumuz ve taviz vermediğimiz bir konu. Bu alana sürekli yatırım yapıyoruz. Biz, yaratıcı çözümler üreten ve bunu pazara sunan yenilikçi bir şirketiz. Bu da daima, en üst seviyede kaliteye sahip çalışanlar ile çalışmamız zorunluluğunu ortaya koyuyor. Paynet olarak, gerek mevcut çalışanlarımızın eğitimine gerekse etkin ve yetenekli arkadaşlarımızı ekibimize katmaya devam ediyoruz.

Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Tolga Gürkan:
Finansal güç ve istikrar verimliliği hep gündemimizde
Başta küresel anlamdaki iklim krizi, doğal kaynakların hızla tükenmesi olmak üzere, yaşamı tehdit eden birçok riskle karşı karşıyayız. Temelinde etkin risk yönetimi olan ve önleyici çözümleri ile bireylerin ve kurumların finansal devamlılığını sağlayan sigorta sektörü, mevcut kaynakların gelecek nesillere aktarılması noktasında önemli bir sorumluluğa sahip.

ünyanın dört bir yanından orman yangınları, aşırı sıcaklar ve ani sağanakların yol açtığı sel haberleri gelirken, 2020 yılından bu yana da pandemi süreci, risk farkındalığının önemini artırdı. 

RİSK SENARYOLARI...
Sektör fark etmeksizin şirketlerin, baş döndürücü bir hızla ilerleyen değişime ayak uydurup ayakta kalmaları, aynı zamanda da büyüyüp finansal anlamda gelişmeleri gün geçtikçe zorlaşıyor. Süreci en az olumsuz etki ile atlatılabilmek için risk senaryolarını önceden hazırlamaları gerek. Biz de Allianz Türkiye olarak tüm önlemlerimizi alıyoruz. Finansal güç ve istikrar anlamında verimliliği, gündemimizden hiç düşürmüyoruz.

SÜREKLİ DÖNÜŞÜYORUZ
Dijital dönüşümden geçtiğimiz böyle bir dönemde, teknolojinin getirebileceği riskler de göz ardı edilmemeli. Teknolojik altyapılara ve siber güvenliğe daha fazla yatırım yaparken, her iş sürecini bu açıdan gözden geçiriyoruz. Sektörümüz ve iş planlarımız özelinde; öncelikle ürün, dağıtım kanalı ve pazar anlamında çeşitliliğin önemli olduğuna inanıyoruz. İyi bir çevre için iklim değişikliğinin yarattığı riskleri yönetiyor, düşük karbon ekonomisine hizmet eden iş modellerini sigortalıyoruz. Toplumun iyiliği için insan odaklı, gelecek nesiller için değer yaratan yatırımlar yapıyoruz. Daha iyi bir kurum olmak adına ise kendimizi sürekli dönüştürüyoruz.

GÜVENSAN ŞİRKETLER GRUBU CEO'SU & 39 KALAMIŞ MARİNA BUTİK OTEL KURUCUSU VE CEO’SU MÜNTEHA ADALI:
Risklere değil, risklerin getirdiği fırsatlara odaklıyız
Maalesef öngörülen ve öngörülemeyen riskler mevcut ve liste uzun. Biz öncelikle, yatırım yaptığımız tüm teknolojik altyapıyı etkin kullanarak, çalışanlarımızı da bu değişime adapte olacak şekilde destekleyip geliştirerek ilerliyoruz. En önemli risk, adapte olmayı başaramamak. Risklere değil, risklerin getirdiği fırsatlara odaklıyız. Son bir yıldır, bu anlamda ekibimizi ve iş süreçlerimizi revize ederek yenilikler ile güçlendirdik.

evresel sorunlar, teknolojinin yıkıcı kısmı ile yüzleşme, yetkin insan kaynağına erişimde yaşanacak zorluklar, döviz kurundaki dalgalanmalar ve siyasi krizin ekonomiye yansımaları sonucu, etkisi keskin ekonomik kriz riskleri geliyor. 

TÜMDENGELİM METODU...
Biz, tümdengelim metodunu seviyoruz; önce global, sonrasında ulusal, ardından sektörel gelişmelere bakıyoruz. Bulunduğumuz sektörün problemlerini ve bu sorunlara rağmen var olan “fırsat alanlarını” keşfediyoruz. Her zaman proaktif (riski öngörerek harekete geçen) davranmayı tercih eden bir liderlik anlayışım var. Öngöremez ve tespit edemezsek, maalesef yönetemeyiz. Olası riskleri belirledikten sonra en önemlisi, adım atmaktan çekinmemek. Risk yönetim süreçlerimizi teknoloji ile destekledik. Geçmiş datayı etkin kullanmak, yeni datalar ile stratejiler geliştirmek zorundayız. Artık risklerimizi ölçebiliyor ve bu şekilde yönetebiliyoruz. Kurum içinde ‘risk yönetimi’ konusunda ortak bir dil yaratmayı başardık...