İKLİM, ENERJİ, İLETİŞİM VE DİJİTALLEŞME

Pandemi, savaş, doğal afetler, göç baskıları, enflasyon? Eş zamanlı olarak, insan uygarlığı için kaçınılmaz ?üçüz dönüşüm?: yeşil, dijital ve sosyal. Devletler ve şirketler hiçbir zaman olmadığı kadar jeo-stratejik akıl geliştirmek zorunda.

Kovid salgını ve Ukrayna savaşı ile küresel tedarik zincirlerinde değişim hızlandı. Tedarik ötesinde, küresel değer ağları söz konusu: ticaret, finans, enerji, yatırım, teknoloji, tarım, turizm, lojistik, veri…

Anahtar kavramlar çeşitlendirme ve yakınlık.

Ülkeler ve şirketler Çin veya diğer tedarikçilere bağımlılığını azaltma çabasında. Kimi bunu yüzde beş oranında başarır, kimi yüzde ellibeş, fakat eğilim güçleniyor. Yeni uluslararası iş kurguları üzerinde çalışmalar hızlandı. Yatırım danışmanları planlar hazırlıyor. Strateji uzmanları olasılıkları değerlendiriyor. Amerika ve Avrupa gibi büyük ekonomik alanlara çok yakın olmak önemli. Bu yakınlık sadece bir coğrafi yakınlık kriteri değil. Mevzuat ortamı, yatırım ortamı, siyasal ilişkiler ve sosyal sempati gibi çok önemli başka kıstaslar da devrede; özellikle Türkiye gibi hızla gelişmesi şart olan ülkeler için.

Hukuksal sistem, iş piyasası esnekliği, iş gücü niteliği, altyapı, standartları, kurallı piyasa ekonomisi ve öngörülebilirlik gibi olağan rekabet gücü kriterleri daha da önem kazanıyor. Küresel gerçekler devlet için demokrasi, hukuk, özgür toplum güvencesi, iyi ekonomik yönetişim, liyakat gerektiriyor. Özel sektör için ise bunlar daha da cesareti ve kararlılıkla talep etmek ve iş kurgu ve stratejilerini hızla değişen küresel gerçeklere odaklama aklı şart. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim var olmak ve büyümek bahsidir.

Bazı ülkeler fırsat değerlendirip muazzam yatırım çekecek, teknoloji transfer edecek, geleneksel ve dijital yeni üretim ağlarında yerini alacak, enerji tedarikinde rahatlayacak, sanayisi, tarımı büyüyecek, kovid sonrası yeni sağlık sektörü ve turizm ağlarına dahil olacak…Dolayısı bazı akıllı ülkeler ve şirketleri gelir ve istihdam yaratacak; geleceklerini kurtaracak. Türkiye bu ülkeler arasında yer almalı. Türk şirketler yeni atılım dalgalarını yakalamalı. Birkaç yıllık bir fırsat penceresi var ve derhal şimdi eylem zamanı.

Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar:
İş dünyasının, küresel iş birliği ve kolektif yaklaşımlar geliştirmesi gerek
Tüm ülkeleri ve sektörleri etkileyen sorunların iklim, enerji, iletişim ve dijitalleşme gibi farklı boyutları arasında küresel bir geçiş söz konusu. Sorunlar küresel ölçekte olduğundan ortaya koyacağımız çözümler de uluslararası iş birliğiyle şekillenmeli.

İş dünyasının pandemi ve küresel ekonomideki belirsizlikler sonrası oluşan yeni iklime uyum sağlaması için küresel iş birliği ve kolektif yaklaşımlar geliştirmesi gerek. Mevlana’nın da şiirinde belirttiği gibi, “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Yeni kavramlar kullanmalıyız

Küresel trendlerden bahsederken, değişken (volatile), belirsiz (uncertain), karmaşık (complex) ve muğlak (ambigious) kelimelerinin kısaltması olan “VUCA” kavramını kullanırdık. Ancak bu modelden artık sağlıklı bilgi elde edemiyoruz. Aksine, siyaset, ekonomi, savaşlar, pandemi ve hayatın pek çok başka birleşeni gibi deneyimlerle VUCA kısaltmasının temsil ettiğinden çok daha büyük zorluklarla yüz yüze kaldık. Dolayısıyla, bu türbülanslı zamanların ürettiği bir kısaltma, BANİ ortaya çıktı. Yeni dönemin koşullarını daha iyi ifade eden bu yeni kavram ise kırılgan (brittle), kaygılı (anxious), doğrusal olmayan (non-lineer) ve anlaşılmaz (incomprehensible) sözcüklerini temsil ediyor. Bani ile birlikte artık ne olup bittiğini tanımlamamızı ve kavramamızı sağlayan yeni bir lisanımız oldu. Bu lisan, bize üzerine inşa edebileceğimiz ve yeni yaklaşımlar geliştirebileceğimiz bir zemin sundu. Bu büyük şansı kullanarak elimizdeki seçenekleri birlikte keşfetmeliyiz. Portekiz’de yer alan ve Avrupa kıtasının en batısı olarak kabul edilen Roka Burnu’nda inşa edilmiş anıtın kitabesi üzerine işlenmiş Portekizli büyük şair Luís Vaz de Camões’in sözlerini hatırlayalım. İşte burası… Karanın bittiği ve denizin başladığı yer.

Geleneksel iş modelleri işlevini yitirdi

Eski iş modelleri geçiş dönemlerinde çalışmaz hale geldi. Yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Şu son derece açık ki BANİ eksenindeki dönüşüm sürecinden dünyanın bugün kullanmakta olduğumuz kaynakları ciddi şekilde etkilendi. Bu dönüşümün sürükleyicisi olan unsurlar ise 5D şeklinde ifade ediliyor. Açılımına baktığımızda 5D’nin içinde merkezsizleşme (decentralization), dijitalleşme (digitalization), karbonsuzlaşma (decarburization), demokratikleştirme (democratization) ve serbestleşme (deregulation) kavramlarını görüyoruz.  Bu terimler yalnızca sanayi ve sosyo-teknik yapıyı değil aynı zamanda kurumsal şirketlerin ana faaliyet alanlarını ve kendilerine dair bilgilerini de değiştirdi. Ayrıca, geleneksel iş modellerinin bu tür geçişlerde artık işe yaramadığı ve hizmet odaklı yeni yaklaşımların ekonomik fırsatları yakalamada ve iş yönetiminde avantaj sağladığı giderek daha net anlaşılıyor. İşte bu yüzden, sürdürülebilir bir gelecek için inovatif teknolojilerden yararlanarak düşük karbon enerjisi pazarını geliştirmeli; üretimi, rekabetçiliği ve çevresel duyarlılığı artırmalıyız.

Borusan Holding CEO’su Erkan Kafadar:
Yeşil enerjiye ve yeşil ekonomiye dönüşüm hızlandı

Küresel iklim değişikliği, yaşamakta olduğumuz enerji krizi tüm dünya çapında yeşil enerjiye ve yeşil ekonomiye dönüşümü hızlandırdı. Enerji arz güvenliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji odaklı arza yönelik yatırım yapılması, bu dönüşümün ana aksında yer alıyor. Ekonomik kalkınma ile eşgüdümlü planlanan enerji politikaları, daha öngörülebilir bir pazar ve öngörülebilir serbest bir piyasa bu dönüşüm için büyük önem taşıyor.

İzin süreçleri ve finansman erişimi şart!

Bu çerçevede netleştirilecek strateji kapsamında gerekli bağlantı kapasitesi için altyapıların, artırılacak sistem esnekliği ile birlikte oluşturulması daha fazla yenilenebilir enerji kapasitesinin şebekeye entegrasyonununu sağlayacak. İzin süreçlerinin kolaylaştırılması ve uygun finansman koşullarına erişim için düzenlemelerin geliştirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesinde önemli adımları oluşturacak. 2053 ‘Net Sıfır Emisyon’ hedefi dahilinde ‘İklim Kanunu’nu yayınlanması, ‘Yeşil Mutabakat Eylem Planı’ çalışmalarının tamamlanması, bu bütünlük içerisinde ‘Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) kurulması bu dönüşüm sürecini hızlandıracağına inanıyorum. Tüm bu süreçleri yürütecek insan kaynağımızın ve tedarikçi ekosistemimizin geliştirilmesi de bu dönüşümün olmazsa olmaz bir parçası.

Tüpraş Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu:
Yeşil hidrojen üretimine odaklanıyoruz

Hidrojen değer zincirinde AB ile Türkiye arasında çok yönlü oyuncu olmayı hedefliyoruz. Dönüşüm planımız yeni enerji türlerine yönelik talebi karşılamak üzerine kurulu. Önemli yatırım alanlarımızdan biri de sıfır karbonlu elektrik üretimi ve bu elektriği kullanarak yeşil hidrojen üretmek. 2030 yılına kadar yaklaşık 1 GW’lık sıfır karbonlu elektrik üretim portföyüne ulaşmayı amaçlıyoruz. Mevcut durumda Türkiye’nin en büyük hidrojen üreticisi konumundayız ve stratejimiz dahilinde, elektrolizörlerle yeşil hidrojen üretimine odaklanıyoruz.

2025’ten itibaren yeşil hidrojen üretimine geçerek, hidrojen üretiminden oluşan emisyonlarımızı 2040 yılında sıfırlamayı hedefliyoruz. 2030’da lojistik ve ağır taşımacılık alanında yeşil hidrojen satışı yapmaya başlamayı, geleceğin yakıtı olan yeşil hidrojen değer zincirinde farklı alanlarda da faaliyet göstererek, ulaşım başta olmak üzere farklı birçok sektöre hizmet veren, ihracat potansiyellerini değerlendirerek AB ile Türkiye arasındaki köprü konumunda çok yönlü bir oyuncu olmayı hedefliyoruz.

Hidrojen ekosisteminin bir parçası olacağız

Hydrogen Europe üyeliğimiz ile hidrojen alanında iletişim ağımızı güçlendirerek Avrupa’da ve dünyada aynı hedefler doğrultusunda yürütülen hidrojen ekosisteminin bir parçası olabileceğiz. Bu ekosistemin canlılığını gösteren güncel veri kayıtları ve istatistikler gibi çeşitli dokümanlara erişim sağlayarak şirketimiz içinde yayılımını yapabileceğiz. Ayrıca, aktif üyeliğimiz ile Avrupa bazlı proje ortaklıklarında yer almak için erken fırsatların takibi, paydaşlık dağılımlarında Tüpraş’a öncelik tanınması, hidrojen konusundaki bilgi birikimimizin diğer sanayi kuruluşlarıyla paylaşımı ile değer zincirinin önemli bir parçası olacağız. Hydrogen Europe üyeliğimizin şirketimizin hedeflerine önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan:
Sıfır atık projeleri için çalışıyoruz

6 kardeş Doğtaş’ı kurduğumuzda yönetim kurulunda doğal olarak kardeşler vardı. Sonra şirketlerimizi büyüttük. 10 yıl önce kurumsal bir markayı satın aldık. O dönemde sürdürülebilir büyümeye kurumsallaşmaya önem verdik. Yabancı fonu ilk kez Türkiye’ye getirdik mobilya sektöründe. Binlerce mobilya üreticisi arasında ilk 3’te olmanız için fark yaratmamız gerekiyordu.

Sürdürülebilir büyümede ‘Z’ kuşağını görevlendiriyoruz

Halka açık bir şirketi satın aldığımız için buna uygun kurumsal yapımızı düzenledik. Yönetim kurulumuzun 6 üyesinin 3’ü kadın. Bununla da gurur duyuyoruz. Büyümek için kurumsallaşmaya önem veriyoruz. Halka açık olmayan şirketlerin de bu yönde şirketlerini güçlendirmeleri gerekiyor. Bizim bir diğer işimiz de entegre katı atık yönetimi yapan bir şirketiz. Geleceğin şirketleri sosyal ve çevreci olmak zorunda. Sıfır atık projeleri için çalışıyoruz. Bu da yeşil finans konusunda elimizi güçlendiriyor. Profesyonelleşmeye ve yönetim kuruluna verdiğimiz önem sayesinde zaman yabancı ortaklıklarla rahatlıkla iş yapabiliyoruz. Bütün projelerimizde yerli ve yabancı olarak planlıyoruz. Sürdürülebilir büyüme için ailemizin Z kuşağını da eğitimlerine uygun şekilde şirketlerimizde görevlendiriyoruz. Profesyonellerle uyum halinde işe adaptasyonlarını ve yetişmelerini sağlıyoruz gelecek için.

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin:
Yeşil dönüşümüne önem veriyoruz
Türkiye geneline yayılan bine yakın mağazamızla müşterilerimize en iyi deneyimi sunmaya odaklanıyoruz. Yeni nesil perakende anlayışıyla yenilediğimiz mağazalarımızın yeşil dönüşümüne önem veriyoruz.

Bu doğrultuda, elektronik atıkların doğru şekilde geri dönüşümünü sağlamak ve bu konuda bilinç yaratmak üzere hayata geçirdiğimiz ve 3 yıldır toplanan elektronik atıklarla yaklaşık 8 bin çocuğun hayatına dokunan ‘Bu Atıklar Kod Yazıyor’ projesini genişletiyor, mağazalarımızı da dahil ediyoruz.

Böylece, bugüne kadar çalışanlarımızın ve kurumsal iş ortaklarımızın desteğiyle sürdürdüğümüz projeye müşterilerimizin de katılmasını sağlayacağız. İlk etapta 90 pilot mağazamızda toplanacak elektronik atıkları geri dönüşüme kazandırarak Türkiye’nin farklı illerinde yeni kodlama sınıfları açmayı sürdüreceğiz. Tüm müşterilerimizi geri dönüşüm seferberliğimize katılmaya ve çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunmaya davet ediyoruz.