İTİBARA 'Z' KUŞAĞI ETKİSİ

Z kuşağının yüzde 44'ü esenlik halinin kendileri için en önemli konulardan biri olduğunu söylüyor. Çevresel problemler, toplumsal gerilimler, ekonomik ters rüzgarlar Z kuşağı için herkese olduğundan daha fazla olumsuz etki ve stres yaratıyor. Eşitlik ve adalet gibi kavramlara önem veren Z kuşağı, çalıştıkları veya tercih ettiği şirketlerin kadın haklarına, kapsayıcılığa, iş yerinde ücret eşitliğine, iş-yaşam dengesine önem vermesi ve bu konularda olumlu eyleme geçmesini bekliyor. Z kuşağı için önemli bir diğer başlık da topluluk olmak. Zira bu kuşak, dünyanın sorunlarıyla mücadele için toplulukların merkezi bir rol oynaması gerektiğine dair güçlü bir inancı paylaşıyor. Peki, şirketler ve kurumsal iletişim liderleri bugünün ve geleceğin en önemli paydaşı olan bu kuşağın beklentilerini nasıl yönetiyor?

Nerede yanılıyoruz, neyi atlıyoruz?
Değişim ve dönüşüm her alanı olduğu gibi itibar yönetimiyle ilgili bildiğimiz doğruları da etkiliyor. Yakın geçmişe dair doğru bildiklerimiz bugün raf ömrünü tüketmek üzere! Bunun çok basit bir nedeni var. İtibar, kültür ve değerler üzerine yönetilmek üzere kurgulanmış “tılsımlı” bir sözcük. Yakın geçmişin “değerlerinin” yerini başka “doğrulara” bırakmakta olduğunu görüyoruz. Örneğin iklim krizi meselesi geleceğimizle ilgili bugünkü kadar endişe verici değildi. Sürdürülebilirlik stratejileriyle itibarımızın korunaklı olabileceğini düşünüyorduk. Ama görüyoruz ki durum öyle değil. İklim krizi beraberinde küresel ölçekte kısık ateşte pişen ve duran başka duyarlılıkları toplantı masalarına getiriyor. Örneğin “mülteciler” konusu. Yani mülteciler meselesine bir göç olayı olarak mı bakacağız yoksa insan hakları meselesi olarak mı?

Tabii ki Z kuşağının dünyada olup biten her şeye başka bir açılım getirmesi ve kısa bir süre içinde bu yaklaşımlarının şirket politikalarını doğrudan etkileyen bir güce dönüşmesi “nerede yanılıyoruz ya da neyi atlıyoruz” gibi soruları da beraberinde getiriyor. Bir anlamda Z kuşağını “parayı değersizleştiren” ödün vermez duruşları, bildiğimiz doğruları yeni ambalajlar içinde servis edilmesini de anlamsız kılıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki “etik ve adil” yönetim anlayışının lafta eğil hayatın içinde onların da katılımcılığıyla anlamlı uygulama alanı bulması itibar yönetiminde sıkıntılı yerlerin onarılmasına katkı sağlayacaktır.

DOĞA SİGORTA KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ SEDA GÜLER
“Bağımızı sıkılaştırdık”
Z kuşağının marka sadakatini sağlamak ne yazık ki çok kolay değil. İstediklerine kolaylıkla ulaşmaya alışkın olmaları, aidiyet duygusu ve sahip olma güdülerinin düşük olması gibi keskin özellikleri marka sadakatlerini de çok değişken kılıyor.

Markaların Z kuşağı tarafından kabul edilirliği ve sürdürülebilirliği, kolay ve hızlı erişim beklentilerine cevap verebilmekten geçiyor. Teknoloji ve dijitalleşmeyle gelişen ve değişen markalar, bu konuda başarıya ulaşmada önemli bir fırsat yakalamış oluyor. Z kuşağına ulaşmada sunum ve iletişimde merak uyandıran çalışmalar etkileyici olurken, internet kullanım performanslarıyla bu neslin bilgiye ulaşmadaki kolaylığı, onları satın alma öncesi ciddi bir araştırma ve rekabet değerlendirme sürecine sokuyor. Bu nedenle markaların ürün ve hizmet bilgilerini maksimum sunmaları, öne çıkan özellikler belirlemeleri gerekli bir yönlendirme.

FIRSAT NEREDE?

Sorumluluk duygusu yüksek, gençleri dinleyen, onların fikir ve davranışlarına saygı gösteren, global düşünen ve hareket eden markalar da yine bu neslin ilgi ve sadakatine sahip olmak konusunda güçlü bir fırsat yakalıyor.  Çalışan ve iş ortağı olaraksa bu neslin takım çalışmasına yeterince uyumlu olmamasını göz önüne alan kurum stratejileri planlamak, bağımsızlıklarına duyarlı mesai imkanları yaratmak ve kazançlarına gösterdikleri belirgin değeri onlara sunmak, uzun soluklu, sürdürülebilir iş birliktelikleri sağlayabilecektir.

“UYUM SAĞLIYORUZ”

Sigorta sektöründe genç bir marka olarak, sosyal medyaya ilk günden hızlıca adapte olmamız, bu alanda yarattığımız projeler, ürün hizmetlerimizi günceli yakalayarak yaratabilmemiz ve sunabilmemiz bizi oldukça ön planda tutuyor. Teknolojik açıdan sürekli geliştirmeler içinde olmamız, güncel web sitemiz, mobil uygulamamız, bloğumuzla bu neslin alışkanlıklarına kolaylıkla uyum sağlıyoruz. Galatasaray basketbol takımı, İTÜ amatör branşlar ve spor zirveleri sponsorluklarımız bu kitleyle markamızı yakınlaştırırken, grup üniversitemiz İstanbul Topkapı Üniversitesi öğrencileriyle iç içe olmamız, öğrencilerimizle ortak projeler geliştirmemiz de Doğa Sigorta’nın Z kuşağı ile bağını sıkılaştırdı.

GSK Türkiye İletişim ve Hasta İlişkileri Lideri Selcen Çökdü:
“Sorumluluklarımızın farkındayız”
Bilimi, yeteneği ve teknolojiyi birleştirerek toplum sağlığına fayda sunmak amacıyla çalışırken bir diğer önceliğimiz çalışanlarımızın sağlığı, gelişimi ve mutluluğu.

Kurum olarak hem çalışanlara hem topluma karşı sorumluluğumuzun farkındayız. Yaşadığımız yıkıcı depremler sonrası üzerimize düşenleri hayata geçirmek için de sorumluluklarımız devam ediyor. Çalışanlarına ve ailelerine değer veren, onlara her anlamda destek olmayı öncelikli gören bir kurum olarak, depremlerin ardından bölgede bulunan çalışanlarımızın maddi, manevi ihtiyaçlarını hızlıca belirleyerek, onların yanında olduğumuzu hissettirmek için elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.

ÇOCUKLARA VE GENÇLERE DESTEK

Ayrıca Toplum Gönüllüleri Vakfı iş birliğinde gerçekleşecek, GSK çalışanlarının da gönüllülük esasıyla dahil olacağı projemizle afet bölgesindeki çocuklara ve gençlere destek olmayı hedefliyoruz. GSK ailesi adına ülkemizin bir daha böylesine felaketler yaşamamasını temenni ediyoruz. İçinde bulunduğumuz topluma değer katmaya ve çalışanlarımıza sunacağımız destekleyici uygulamalarla onların her koşulda yanlarında olmaya her zaman devam edeceğiz.

Otokoç Otomotiv Pazarlama ve Dijital Platformlar Lideri Esra Arslanbaş Kaynak:
“Hangi kuşaktan olursa olsun odağımızda insan var”
Kendimizi yaşadığımız dünyaya, toplumumuza, ülkemize ve insanlığa karşı her zaman sorumlu hissediyor tüm faaliyetlerimizi bu hassasiyeti göz önünde bulundurarak hayata geçiriyoruz.

Otokoç Otomotiv olarak 95 yıllık tecrübemizle vizyon, misyon, hedef strateji ve başarı ölçütlerimizde önceliği her zaman insana veren yaklaşımımız yer alıyor. Koç Topluluğu paydaşlarıyla olan ilişkilerinde şeffaf, adil ve hesap verebilir olmayı benimsiyor. Biz de topluluk şirketlerinden biri olarak bu vizyonla hareket ediyor, etik ve itibar yönetimi de dahil tüm süreçlerimizi paydaşlarımızla karşılıklı güven ve memnuniyetin sağlanması üzerine kuruyoruz. Bu bağlamda itibarımızı sürdürülebilir ve kalıcı kılmak, oluşabilecek riskleri öngörerek bertaraf edebilmek adına stratejimizi buna göre uyumlu hale getirip yol haritamızı belirliyoruz.

“SORUMLU HİSSEDİYORUZ”

Otokoç Otomotiv olarak kendimizi yaşadığımız dünyaya, toplumumuza, ülkemize ve insanlığa karşı her zaman sorumlu hissediyor, tüm faaliyetlerimizi bu hassasiyeti göz önünde bulundurarak hayata geçiriyoruz. Ünlü Yatırımcı Warren Buffett’ın “İtibar kazanmak 20 yıl alır ama o itibarı silmek için beş dakika yeter. Bunu unutmazsanız, başka türlü davranırsınız” sözü bizim için referans niteliğinde. Daima yenilenen dünyaya uyumlanmamız ama köklerimizi unutmamamız gerekiyor. Bizi itibarlı kılanın bu yaklaşım olduğunu düşünüyor, ‘İtibar eşittir istikrarla tekrar demektir’ diyorum.

PAYDAŞ YAKLAŞIMI

Başta hissedarlarımız ve tüm çalışanlarımız olmak üzere tedarikçilerimizi, stratejik çözüm ortaklarımızı, müşterilerimizi, basın da dahil iletişim içinde olduğumuz herkesi, özel ve resmi her kurumu “paydaş” kabul ediyoruz. Hangi kuşaktan olursa olsun odağına insanı alan bu yaklaşım ve şeffaflığın tüm ekipçe benimsenmesi en önemli nokta. Bunu başarabildiğinizde hem iş faaliyetleri hem paydaşlarla kurulan iletişimin yarattığı değer başarılı bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Otokoç Otomotiv yönetiminin tüm katmanlarında yaygın şekilde kabul gören ve gerek iş yapış gerek iletişim gündemimizde kendini hep hissettiren bir yaklaşımımız var: O da iş dünyası için de başarının sadece rakamsal göstergeler üzerinden ölçümlenmesinin yetersiz kaldığı ve “her şeye rağmen” değil “her durumda sürdürülebilir başarı” için paydaşlarla birlikte hareket etmenin kıymetli olduğu. Bu anlamda, aldığımız ödüller ve şirket olarak içinde yer aldığımız sıralamaların çabalarımızın karşılığı olduğunu söyleyebilirim.

SAP Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü Ekin Erim Tayalı:
“Gereksinimlerini dikkate alıyoruz”
SAP'nin globalde gerçekleştirdiği bir araştırma, Z kuşağına mensup 5 kişiden 4‘ünün şirketlerin dünyada olumlu güçler olmasını ve insanların yaşamlarını iyileştirmesini diğer herkesten çok daha fazla önemsediğini gösteriyor.

Küresel danışmanlık şirketi McKinsey’in “Gerçek dijital yerliler” ifadeleriyle tanımladığı Z jenerasyonu, 2018’den bu yana küresel ekonominin ve işgücünün aktif oyuncuları içinde önemli bir yer edindi. Bu durum, halihazırda Y ve daha önceki kuşaklara sunduğu ürün ve hizmetlerle kendilerini kanıtlamış şirketlerin bile Z kuşağını her açıdan anlaması gerektiğini gösteriyor. Zira bu kuşak bugünden itibaren yaşamaya başladığımız geleceğin tüketicilerini, geleceğin çalışanlarını oluşturuyor. SAP'nin globalde gerçekleştirdiği bir araştırma, Z kuşağına mensup 5 kişiden dördünün şirketlerin dünyada olumlu güçler olmasını ve insanların yaşamlarını iyileştirmesini diğer herkesten çok daha fazla önemsediğini gösteriyor.

“AKILLI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR DÖNÜŞÜM”

SAP Türkiye, 21 yıldır ülkenin dijital dönüşümünün tam merkezinde yer alıyor ve Türkiye'nin en değerli markalarına hizmet sunuyor. Şirketleri dijitalin gücüyle akıllı ve sürdürülebilir işletmelere dönüştürürken, insan kaynaklarından üretim süreçlerine, tedarik zinciri sürdürülebilirliğinden müşteri deneyimine, pek çok noktaya temas ediyoruz. Elbette bunu yaparken dünyaya, esenliğe, yaşam boyu öğrenmeye, çevreye önem veren Z kuşağının gereksinimlerini de dikkate alıyoruz. Hizmet verdiğimiz müşterileri Z kuşağının talep ve beklentilerine yanıt verebilen işletmeler haline getirirken, bu konudaki çalışmalarımızla SAP Türkiye olarak yıllardır Türkiye’nin ve Avrupa’nın en iyi işverenleri arasındaki yerimizi korumayı da başarıyoruz.

Enerjisa Üretim Kurumsal İletişim Müdürü Selay Güntekin:
“Risk yönetimini önceliklendiriyoruz”
İtibarı zedeleyecek riskleri hassasiyetle belirliyor ve bu riskleri yönetmeyi en önemli stratejik çalışmalarımız arasında konumlandırıyoruz.

Kurumsal itibar; bir şirketin kültür ve değerlerinin yaşam tarzına dönüştürülmesi, aynı zamanda kurumların elle tutulamayan değerlerinin de bir taşıyıcısıdır. Bu nedenle Enerjisa Üretim olarak risk yönetimini şirket politikamızda önceliklendiriyoruz.

İTİBAR RİSK ÇALIŞTAYI

Kurumsal itibarın her düzeydeki çalışma arkadaşımız tarafından bilinmesini, günlük yaşamında uygulanmasını önemsiyoruz. Bu bakış açımız doğrultusunda Enerjisa Üretim CEO’muz İhsan Erbil Bayçöl liderliğinde İtibar Yönetimi Komitesi kurduk. Komite dahilinde Salim Kadıbeşegil ve Prof. Dr. Haluk Gürgen’den profesyonel danışmanlık alıyor ve her yıl itibar risk çalıştayı gerçekleştiriyoruz. Bu çalıştaya Enerjisa Üretim üst yönetimi, yönetim kadrosu ve paydaşlarımızla çok sık temas eden çalışanlarımız katılıyor. İtibar risklerini bu çalıştayda belirliyoruz. Ek olarak iş ortaklarımızdan ve müşterilerimizden de sürekli içgörü ve geri bildirim toplayarak potansiyel itibar risklerimizi tanımlıyoruz.

“HATALARDAN DERS ÇIKARIYORUZ”

Gerçekleştirdiğimiz bu çalıştayda itibar risklerimizi belirleyerek, yıl içinde bu risklerin nasıl bertaraf edeceğimizi veya minimize edeceğimizle ilgili çalışma komiteleri oluşturuyoruz. Çıkan sonuçları da yine bu komiteye raporlayarak süreç takibi sağlıyoruz. Aynı zamanda itibar risklerimizi azaltmak adına hem bizim hem sektörümüzün geçmişte yaşadığı olayları analiz ederek hatalardan ders çıkarıyoruz. Bu kapsamda karşılaşabileceğimiz krizlere yönelik olası senaryolar, aksiyon listeleri, etki alanları hazırlıyor ve uygulamalı eğitimler düzenliyoruz. Böylece önden hazırlıklı olduğumuz için doğru zamanda doğru aksiyonlar alarak daha koordine şekilde ilerliyoruz.

“BİZDE HERKES İTİBAR YÖNETİCİSİ”

Biz her kademeden ve pozisyondan ekip arkadaşımızı itibar yöneticisi olarak konumlandırıyoruz. Dağınık lokasyonlarda, farklı kültürlerden ekiplerle ve paydaşlarla birlikte çalışmak ve komşu olmak bu sorumluluğu tüm ekiplerimize yüklüyor. Gerçekleştirdiğimiz farkındalık çalışmaları ve çalıştaylarla bu konuda oldukça yol aldık. Kurumsal iletişim, sosyal işler ve sürdürülebilirlik ekiplerimizin koordinasyonu ile insan ve kültür ekibimizin de katkılarıyla süreçlerimizi yönetiyoruz. Sürekli devam eden bu çalışmalarımızı itibar yönetimi komitesine ve liderlik ekibimize raporluyoruz.

Fiba Holding Kurumsal İletişim Direktörü Aylin Kurt Ganiç:
“Yeni neslin en büyük ihtiyacı bağ kurmak”
Amaç odaklı bir şirket olmak çok önemli. Yapılan araştırmalar da Z kuşağının yüzde 80’inin ‘etik’ değerlere sahip çıktığını düşündüğü markalardan alışveriş yaptığını ve bu şirketlerde çalışmayı tercih ettiğini gösteriyor.

Aslında ben yeni neslin en büyük ihtiyacının toplumun geri kalanı gibi bağ kurmak olduğunu düşünüyorum. Sadece yeni nesil bunun daha hızlı farkına vardı. Önceki nesiller daha çok dışsal motivasyonla seçimlerini yaparken yeni neslin hem çalışmak istedikleri hem müşterisi olacakları şirketleri belirlerken tamamıyla kendi değerleriyle hareket ettiklerini gözlemliyoruz. Değerlerine uyan, bağ kurabildikleri, kendileri gibi bir şeyi savunan markaları tercih ediyorlar. Amaç odaklı bir şirket olmak bu açıdan çok önemli. Yapılan araştırmalar da Z kuşağının yüzde 80’inin ‘etik’ değerlere sahip çıktığını düşündüğü markalardan alışveriş yaptığını ve bu şirketlerde çalışmayı tercih ettiğini gösteriyor.

“DEĞERLER İLETİŞİMİ”

Üstelik içine doğdukları dijital çağda hem bu bilgileri edinmeleri hem markalara bu konuda geri bildirim vermeleri çok kolay. Dolayısıyla itibardan doğrudan sorumlu kurumsal iletişim birimleri için bu beklentilerin farkında olmak, çağın getirdiği fırsat ve riskleri yönetmek büyük önem taşıyor. Şirketlerin değerlerini gözden geçirmesi ve iletişimin de bu değerler doğrultusunda planlanması gerekiyor. Biz de finanstan perakendeye, enerjiden turizme çok farklı sektörlerde faaliyetlerine devam eden bir grup olarak, toplum ve dünya için değer yaratma vizyonuyla çalışıyoruz. Bunu tüm paydaşlarımıza anlatmayı önemsiyoruz. Girişimcilik değerimizi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve gönüllülük alanındaki çalışmalarımızı, eğitim alanındaki sosyal yatırımlarımızı her geçen gün daha da büyütme yönünde adımlar atıyoruz. Bunu iletişime taşırken de şeffaflığa, çalışmalarımızı net bir şekilde anlatmaya önem veriyoruz.

Esas Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Berrak Kutsoy:
“Çalışmalarımızı yeni jenerasyonları da düşünerek planlıyoruz”
Kendilerini dinleyen ve onlarla şeffaf iletişim kuran kişileri, markaları, şirketleri tercih ediyorlar. Biz de hedef kitlemiz içinde yer alan tüm jenerasyonlar gibi Z jenerasyonuna da önem veriyoruz. Onları yakından tanıyarak, onları anlamaya çalışarak, standart bakış açılarının dışına çıkmaya çalışıyoruz.

1990'ların sonlarında doğan Z jenerasyonu, çok genç yaşlardan itibaren dijital teknoloji, internet ve sosyal medya kullanmaya başlayan, teknolojiyle iç içe bir nesil. Hayallerini gerçekleştirmek için çalışmak istiyorlar. Bir yandan iş yaşamına devam ederken diğer yandan kendini geliştirmek ve sürekli öğrenmek gibi hedefleri var. Ciddiye alınmak, önemsenmek ve görünür olmak onlar için kıymetli. Bu nedenle kendilerini dinleyen ve onlarla şeffaf iletişim kuran kişileri, markaları, şirketleri tercih ediyorlar.

“STANDART BAKIŞ AÇISININ DIŞINA ÇIKIYORUZ”

Biz de hedef kitlemiz içinde yer alan tüm jenerasyonlar gibi Z jenerasyonuna da önem veriyoruz. Onları yakından tanıyarak, onları anlamaya çalışarak, standart bakış açılarının dışına çıkmaya çalışıyoruz. Kurumsal itibar konusunda stratejimiz net: Esas Holding olarak güvenilirlik, sorumlu vatandaşlık, girişimcilik, çeviklik, birliktelik ve özerklik, aile olmak gibi şirket değerlerimiz ışığında ilerliyoruz. Her zaman değerlerimize bağlı, insana saygılı, topluma, çevreye ve geleceğe duyarlı bir şekilde hareket ediyoruz. Samimiyeti ve gerçekliği ön planda tuttuğumuz bir iletişim modelimiz var. Yeni jenerasyonların iş dünyasına katılmasıyla birlikte, artık daha çok araştıran, soran, interaktif iletişim içinde bulunmak isteyen bir hedef kitlenin söz konusu olduğunun bilincindeyiz. Çalışmalarımızı yeni jenerasyonları da düşünerek planlıyoruz.

Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın:
“Her paydaşımız için gerçek faydaya odaklanıyoruz”
Şirketlerin, tüm paydaşlarına karşı çok önemli sorumlulukları var. Bu sorumluluklar; hissedarlar, çalışanlar ve müşterilerden başlayarak toplumun geneline yayılan geniş çerçeveyi kapsıyor.

Şirketlerin, tüm paydaşlarına karşı çok önemli sorumlulukları var. Bu sorumluluklar; hissedarlar, çalışanlar ve müşterilerden başlayarak toplumun geneline yayılan geniş çerçeveyi kapsıyor. Bugün geldiğimiz noktada itibar, şirketlerin paydaşlara uzun dönemli değer yaratması ve sorumluluklarını yerine getirmesiyle yakından ilişkili.

“ÇALIŞMALARIMIZIN MERKEZİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VAR”

İtibarın, bilançoda yer almayan en önemli değer olduğunu düşünüyoruz. İletişimse itibar yönetiminin tam kalbinde yer alıyor. İletişimin çok katmanlı olarak planlanması ve yönetilmesi gerekiyor ki, zihinlerde oluşan ve yıllar içerisinde büyük bir emekle kazanılan itibar sağlıklı bir şekilde yönetilsin. Yapı Kredi olarak çalışmalarımızın da merkezinde yer alan sürdürülebilirliği ve şirketlerin bu konuda ortaya koyduğu modelleri, şirket itibarına katkı sağlayan iyi bir örnek olarak verebiliriz. Şirketler bir yandan gerçek değer yaratmak için kendisini de dönüştürme sorumluluğu taşırken, iletişimcilerin de buna uygun şekilde, sadece markayı parlatmak amacıyla “mış gibi” yaparak hayata geçirilen çalışmaları iletişime taşımamaları gerekiyor.

DİRENENLERİ NE BEKLİYOR?

Yapı Kredi olarak tüm faaliyetlerimizde her paydaşımız için gerçek faydaya odaklanıyor ve iletişimimizi bu yönde kurguluyoruz. Sadece ekonomik değil, çevresel ve toplumsal konularda da şirketlerin faaliyetleri, itibar açısından belirleyici duruma geldi. Önümüzdeki yıllarda paydaşlarına uzun dönemli değer yaratmak amacıyla iş modellerini değiştirmeyen ve dönüşüme direnen şirketleri ciddi itibar problemleri bekliyor. Bu noktada biz de tüm çalışmalarımızın odağında paydaşlarımızı tutuyoruz. Müşterilerinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde anlıyor ve samimiyetle karşılık veriyoruz. Değişen alışkanlıklara ve dinamiklere uyum sağlayarak, her zaman bir adım önde oluyoruz.

Pegasus Hava Yolları Kurumsal İletişim Danışmanı Banu Karamuk:
“Daha önce hiç karşılaşmadığımız özelliklere sahipler”

Z kuşağının beklentilerini anlayabilmek için öncelikle onları daha iyi tanımamız gerekiyor. Her şeyden önce şunu bilmeliyiz ki, her ne kadar bütün kuşaklar birbirinden farklı olsa da Z kuşağı daha önce hiç karşılaşmadığımız özelliklere sahip. Dijital dünyanın içine doğmuş bu nesil, henüz çocuk yaşlarda iletişim araçlarıyla iç içe büyüdü. Dolayısıyla bu kanallar üzerinden her bilgiye her an kolayca ulaşabildiler, ulaşabiliyorlar. Bu da onları biraz daha sabırsız ama sonuç odaklı yapıyor. Teknolojiyle doğuştan bir ilişkileri var.

“ANLAMALI VE HASSASİYETLERİNE CEVAP VERMELİYİZ”

Z kuşağı, toplumsal konulara daha duyarlı, dünyaya, çevreye ve yaşadığı topluma karşı sorumluluk bilinci yüksek. Bu da ister tüketici ister çalışan isterse paydaş olsun, karşı taraftan bu konuda hassasiyet beklemelerine yol açıyor. Özgünlüğe inanan, olduğu gibi kabul edilmek ve anlaşılmak isteyen bir nesilden bahsediyoruz. Bu nedenle Z kuşağını anlamak ve hassasiyetlerine cevap verecek şekilde hareket etmek önemli. Biz bu noktada iletişimciler olarak, markanın duruşuyla Z kuşağını ortak paydada buluşturan konular üzerine çalışıyoruz.

İLETİŞİMİN TONU

Kurumsal itibara yön veren ana unsur jenerasyonlar ve bunların farklılıkları değil. Biz kurumsal itibar çerçevesinde; samimiyet, tutarlılık, sürdürülebilirlik, empati gibi iletişimsel kavramlara önem veriyoruz. İletişimin tonuna yeni dünya düzenine bakarak karar veriyoruz ki bunda elbette Z jenerasyonunun da büyük etkisi var. Z jenerasyonu da dahil olmak üzere tüm hedef kitlemizi anlayarak ve onlarla empati kurarak çalışmalarımızı yönlendiriyoruz.

Abdi İbrahim Kurumsal İlişkiler, Sürdürülebilirlik ve İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül:
“Z Kuşağı Duyarlı Markaları Tercih Ediyor”
Bir markanın performansını, günümüzde sadece ticari başarı üzerinden değerlendirmek imkansız. Tüketiciler özellikle de Z kuşağı artık sürdürülebilirlik, şeffaflık, ayrımcılık alanlarında duyarlı markaları tercih ediyor.

Çevre ve toplum konularında aktif, gezegenin geleceğine yatırım yapan, bu alanlarda sahici ve kalıcı etki yaratan şirketler rekabette öne çıkıyor. Yapılan bazı araştırmalar, Z kuşağına mensup tüketicilerin, bu başlıklardaki çalışmalarını beğendiği markaların ürünlerine, gerekirse daha fazla ödeme yapmayı göze aldığını da ortaya koyuyor. Biz de Türkiye’nin iyileştiren gücü olarak sürdürülebilirlik ve toplumsal yatırım çalışmalarımızı en üst seviye olan yönetim kurulu düzeyinde takip ediyoruz.

Tüketicilerin talep ve önceliklerini doğru tespit edebilmek adına belli periyotlarda sosyal etki, sürdürülebilirlik, kurumsal algı ve itibar konularında araştırmalar gerçekleştiriyoruz.

“ARAŞTIRMALARLA SAPTIYORUZ”

2020’de hayata geçirdiğimiz kurumsal algı ve itibar araştırmasıyla her bir paydaş bazında Abdi İbrahim beğenisinde etkili olan ve sektörel benchmark ile arada fark olan konuları saptadık. 2021’deyse paydaşlarımızın sürdürülebilirliğe yönelik farkındalıklarını ve algısını tespit etmek üzere sürdürülebilirlik araştırması yaptırdık. Faaliyetlerimizin paydaşlarımız üzerindeki etkisini ölçümlemek ve etki alanımızı genişletmek amacıyla ilaç sektöründe bir ilk olan “Değişen Dünyanın İyileştiren Gücü Abdi İbrahim’in Türkiye’deki Sosyoekonomik Etkisi” başlıklı bir rapor hazırladık. Araştırmaların sunduğu verilerden hareketle, “Geleceği iyileştirmek” vizyonumuzun bir parçası olan HEAL2030 sürdürülebilirlik stratejimizi oluşturduk. Sürdürülebilirlik stratejimiz çatısı altında hayata geçirdiğimiz toplumsal yatırım programımız; “Sağlık ve Spor”, “Sağlıkta Sosyal İnovasyon”, “Gençlerde Bilim Farkındalığı Oluşturma”, “Toplumsal İhtiyaçlar İçin Gönüllülük” ve “Abdi İbrahim Vakfı” olmak üzere 5 temel başlıktan oluşuyor.

PROJELER

Eğitim alanında, Abdi İbrahim Vakfı burs programıyla biyoteknoloji alanında yarının bilim insanlarının yetişmesine destek veriyoruz. Spor alanında, milli yüzücülerimiz Emre Sakcı ve Merve Tuncel’e verdiğimiz sponsorluk desteğiyle, genç ve başarılı sporcularımızın kariyer yolculuklarına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Doz programıyla sağlık sektöründe yenilikçi çözümler geliştiren etki odaklı genç girişimcileri destekliyoruz. Geleceği Keşfedenler projesiyle de Türkiye’nin dört bir yanındaki lise öğrencilerine biyoteknolojiden iklim krizine, sürdürülebilirlikten bilimsel düşünceye, birlikte yaşam dinamiklerinden 21. yüzyıl yetkinliklerine kadar çeşitli alanlarda kendilerini geliştirme ve farkındalık sahibi olma olanağı sağlayan eğitimler veriyoruz. Bir yandan da yine Z kuşağının önceliği olan şeffaf ve yalın bir iletişim dili benimsemeye çalışıyoruz. Onlara, fikirlerinin ve geri bildirimlerinin bizim için çok önemli olduğu mesajını ulaştırıyoruz.

Eksim Holding Kurumsal İletişim Direktörü Yusuf Ekiz:
“Genç yeteneklere kendimizi şeffaf bir şekilde anlatıyoruz”
Genç nesil, şirket vaatlerini sadece kağıt üzerinde süslü bir söz olarak görmek istemiyor. Samimi bir şekilde topluma, çevreye ve dünyaya değer katan, bir amacı olan şirketlerde çalışmayı önemsiyor.

Zkuşağının genel olarak iş dünyasından beklentilerine baktığımızda, iyi bir kariyer yolculuğu, gelişim fırsatları, yetkinlik odaklı organizasyon yapısı, kapsayıcı ve yenilikçi çalışma kültürü, insanı merkeze alan işveren markasıyla ihtiyaçlara göre belirlenmiş yan haklar gibi başlıklar öne çıkıyor. İş alanı olaraksa start up ekosistemine erişebilen ve sürdürülebilir proaktif yatırım iştahına sahip oluşumlarda çalışmak onları motive ediyor. İnovasyonu destekleyen ve yapılan işe değer katan projelerde görev almak en büyük tatmin noktaları.

DEĞER BEKLENTİSİ

Z kuşağı, yaptığı her işe değer katması ve parçası olduğu işin başkalarına değer üretmesi gerektiğine inanıyor. Doğa, insan ve hayvanlar için çaba göstermeyi öncelikli hedefine koyuyor. Ve bu önceliği çalıştığı kurumsal yapıdan da bekliyor. Biz de şirketler olarak işveren marka algısını yönetirken bu beklentileri göz önünde bulundurmak zorundayız. Diğer yandan, kariyer yolculuklarında şirketlerin yeni nesil teknolojileri, hangi alanlara entegre ettiğini görmek istiyorlar.

ŞEFFAF İLETİŞİM

Aylık sabit gelirin yanında, sunulan rekabetçi yan haklara önem verirken bir şirketin sosyal imkanlarla ön planda olması onları cezbediyor. Genç nesil, şirket vaatlerini sadece kağıt üzerinde süslü bir söz olarak görmek istemiyor. Samimi bir şekilde topluma, çevreye ve dünyaya değer katan, bir amacı/vaadi olan şirketlerde çalışmayı önemsiyor. Genç yeteneklere kendimizi şeffaf bir şekilde anlatıyoruz. Mesajlarımızı şeffaf bir iletişim stratejisi kurgusuyla ve yalın olarak vermeye çalışıyoruz.