2022'NİN FARKI

Canan Ercan Çelik

İnatla, umutla, dayanışarak, yalnızca değişen dönüşen koşullara değil, dünya ile de uyumlandığımız, içinden sağlıkla geçtiğimiz, sürekli geliştiğimiz, enerjisi yüksek, onarıcı bir yıl dilerim.

“Problemleri, onları üreten kafalarla çözemeyiz” Albert Einstein
        
2020’den 2021’e geçişte hemen hepimiz, yeni yıla fazlasıyla anlam ve beklenti yükleyip “En kötüsü geride kalsın, yeni yıl ile tez zamanda pandemi sona ersin, aşılar derdimize derman olsun, yeni anlayış ve imkânlarla daha iyi bir dünyaya çıpa atalım” niyetleri egemendi. Öyle olamadı maalesef.

YENİ OLASILIKLARA AÇILMA İHTİMALİMİZ 
2022’ye girerken gördüğümüz genel kabullenmişlik hali ise gönlümüzden geçirdiklerimize karşın, büyük büyük laflar ve niyetler ortaya koyup ters yüz olmama güdüsüne bağlı olmalı. Her ne olursa olsun, kendimizi bu zemine biraz daha adapte edip, belirsizliklerle baş etmekte nispeten ustalaşabilirsek zorlukları aşma, yeni olasılıklara açılma ihtimalimiz yüksek. 

UYUMLANMA...
Belirsizlik olan ve sürekli değişen ortamlarda en çok gereksinim duyduğumuz özellik, hiç şüphesiz ki adaptasyon, diğer bir deyişle “uyumlanma” kabiliyetimiz. Yani, esnek, aynı zamanda verimli anlama, kavrama ve öğrenmeyle damıttığımız bilgileri farklı durumlarda uyarlayarak kullanma kapasitemiz. Bu kapasite zaman içinde geliştirilebilen, etkinliği artırılabilen bir özellik; ancak bazı araştırmaların işaret ettiği  “Adaptasyon Paradoksu”na  düşme durumu önemli bir handikap.

ADAPTASYON PARADOKSU*
Dönüşüm ve sistematik değişim gerektiren zorlu süreçler, doğal olarak endişe ve korku kaynağı olabiliyor. Ölçü kaçarsa ve korku egemen motif haline gelirse, bu ortamda baskı altında hissedip gelişime açık bir zihniyetle hareket edemeyen liderler, tam da yeni perspektiflere ve kararlılıkla ilerlemeye ihtiyaç duydukları bir noktada, mevcut kalıplarına, denenmiş ve bir şekilde geçmişte işe yaramış yöntemlerine tutunup, takılabiliyor. İş dünyasında, siyasette sayısız örneğini gördüğümüz bu tutum, hem birey hem de kurum ya da toplum olarak yerinde saymanın, değişen şartlarla giderek geride kalmanın kök nedenlerinden birisi olarak görülüyor. 

YAŞAM SOFRASINDA TOK OLMAK 
Uzmanlar “Adaptasyon Paradoksu”nu aşmak için 5 bileşenli bir denklemin içinden geçmemiz gerektiğini söylüyor. Öncelikle psikolojik ve fiziksel zindelik işin olmazsa olmazı; genel anlamda da, sosyal destek almak ve Sevgili Acar Baltaş’ın deyimi ile “Yaşam sofrasında tok olmak”la da ilişkili görülüyor. 
Sonuç olarak, düzenli şekilde ruhu, bedeni ve zihni beslemek, zorluklarla baş etmenin ve uyumlanmanın ön şartı şeklinde değerlendiriliyor. Diğer yandan, üstün çaba harcamak ve değişime karşı daha yüksek tolerans gösterebilmek için “anlam” ifade eden bir amaç tanımı ile her ne olursa olsun “taviz verilmeyecek” hususların netleştirilmesi, enerjiyi doğru yere kanalize etmek için kritik rol oynuyor. 

STATÜKOCU ZİHİN KALIPLARIYLA BAŞ ETME 
3. boyut ise statükocu zihin kalıplarıyla baş etme. Beynimiz yeni bir şeyler öğrense dahi, onu geçmişte var olanlar bilgilerle karşılaştırıp, referanslayarak özümsemeye çalışıyor. Stresli, yüksek baskı hissedilen ortamlarda fabrika ayarlarına dönmesi ve statükocu zihin kalıplarıyla hareket etmesi kayda değer bir olasılık. Yani, korumacı zihniyet, kurban psikolojisi, reaktif kararlar, yetersizlik hissi, cehaletin verdiği cesaretle uyumlanmak gibi kalıplarla Einstein’ın kulaklarını çınlata çınlata yola devam etmek mümkün.

“Cevapları olan değil, soruları olan insanları dinleyin.” Albert Einstein

OTANTİK LİDERLİK 
Denklemimizin 4. bileşeni; başkaları ile daha derin ve çeşitliliği olan ilişkiler kurmak, ancak bunu yaparken öncelikle kendi ile barışık, otantik bir liderlik yapmak. Ne denli odaklı olursak, derin dinleme, ilişkilerde empatik ve şefkâtli yaklaşım geliştirebilirsek, zorluklarla baş etmek ve yeni olasılıklar yaratmak için zemin hazırlayıp, farklı perspektiflerin hayatımıza girmesini sağlayabileceğimiz görülüyor. 

FARKLI SESLERİN DUYULACAĞI ORTAMLAR
5. ve son halka ise öğrenmeyi güvenli ve sürekli kılmak. Ekip üyelerinin sesini duymak, teşvik etmek, hatalardan kaçmamak, aksine altını çizip derslerine odaklanmak, farklı seslerin duyulacağı ortamları yaratmak çok yönlü ve kalıcı gelişim için kritik rol oynuyor.

BU HİKÂYENİN KAHRAMANI OLMAK DA VAR 
Bu formülün başarıya ulaşması, tüm bileşkeleri bütünsel olarak ele alarak, cesaret ve alçak gönüllülük ile hayata geçirmekle mümkün görülüyor. Her zamanki gibi, önce kendimizle, sonra çevremizle bütünleşerek yol alabileceğimiz bir dönüşüm hikâyesi. Bu hikâyenin kahramanı olmak da var, defalarca görülmüş giderek cazibesini ve taraftarını yitiren bir senaryoyu ısıtıp ısıtıp ortaya koymak da. Yaşanmışlıklarımız, varsayımlarımız, basmakalıp davranışlarımız, endişe ve korkularımız ile zamanın ve zeminin dışına itilmemiz kaçınılmaz.    
Bunca yaşanmışlığın bir hikmeti olmalı. Daha mutlu, daha esnek, daha gelişime açık, daha dayanıklı, daha sağlıklı olmak, emek ve irade gerektiriyor. Ve buna da fazlasıyla değer görünüyor.    
 
* Future Proof: Solving the ‘Adaptibility   Paradox’  for the Long Term. McKinsey  / Ağustos 2021-J. Brassey, A.De Smet, A. Kothari, M. Mugayar Baldocchi, S. Zolley.

Yazarın 1.01.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları