BEN VARIM YA SÝZ?

• 1.06.2021
• 1395
• Twitter'da Paylaþ
• facede

Canan Ercan Çelik

Ýzinden gittiðimiz Ata'mýza ve köklerimize tutunsak, bambaþka bir ülke var etmek üzere yola çýksak, yeni yüzyýlýnda Cumhuriyet tarihimizi adaletle, eþitlikle, çaðdaþ bir medeniyet olarak yazsak, hem kendimizin hem de bize emanet edilen bu ülkenin hakkýný vermiþ olmaz mýyýz?

Bu çaðda sansür, bir gerçeði yasaklayarak deðil, o gerçeði pek çok yalanýn içine saklayarak yapýlýyor. Ýþte tam da bu nedenle komplo teorisi üretmek artýk otoritelerin uzmanlaþtýðý bir alan. 
Prof. Dr. Selçuk Þirin

“KOMPLO TEORÝLERÝNÝN PSÝKOLOJÝSÝ” 
Prof. Dr. Selçuk Þirin “Komplo Teorilerinin Psikolojisi” baþlýklý yazýsýnda, eskiden sansürün bilginin dolaþýmýný engellemekle yapýldýðýný; ama günümüzde deðiþen þartlarla merkezi yapýlarýn iletiþimi kontrol edemez hale geldiðini, buna karþýlýk hepimizin gözlerinin önünde duran gerçekleri yalanlarla bulanýklaþtýrýp, birkaç sansasyonel “açýklama”yla da üstünü kapatma yoluna gittiklerini yazýyor. 
Peki, bu komplo teorilerine, illaki varlýðýmýza kasteden dýþ güçlere, ilgili ilgisiz her taþýn altýndan ayný oyuncularýn çýkar olmasýna, olmaz; ama varsa bir açýklarý onunla da hesaplaþmak yerine umarsýzca tolere etmeye, hatta helalleþip konularý kapatmaya meyledenler kimler? 
Hollandalý bilim insaný, davranýþ bilimci Jan-Willem van Prooijen tarafýndan 5 bin kiþiyle yapýlmýþ olan bir araþtýrma gösteriyor ki, eðitim seviyesi düþtükçe komplo teorilerine inanç artýyor, ayný þekilde insanlarýn hayatta sahip olduklarý güç de azaldýkça komplo teorileri hedefine ulaþýyor.

“BASÝT OLANA ÝNANARAK HANGÝ GERÇEÐÝ GÖZDEN KAÇIRIYORUM?”
Zihinsel tembellik, belirsizliklerden, karmaþýk problemlerden kaçýnmak, olaylarýn bilimsel, tarihsel, ideolojik, sosyolojik boyutlarý için kafa yormamak, yerine basit bir komplo teorisine saplanmak bazýlarýmýzýn kolayýna gidiyor. Böyle zamanlarda Prof. Dr. Selçuk Þirin’in peþinden gitmemizi önerdiði bir soru var: “Basit olana inanarak hangi gerçeði gözden kaçýrýyorum?”

1984!
George Orwell’in distopik romanlarýndan olan “1984”ü de anýmsamadan edemeyeceðim. Büyük Birader, Yenisöylem, Eskisöylem, Geçmiþin Deðiþebilirliði, Düþünce Polisi, Suçdüþün, Çiftdüþün, Nefret haftasý gibi, bu romanýn türettiði birçok terim, bugün sembolleþmiþ durumda. Haberleþme, eðitim ve sanattan sorumlu “Gerçek”, savaþtan sorumlu “Barýþ”, yasalar ve düzenden sorumlu “Sevgi” ve ekonomiden sorumlu “Varlýk” bakanlýklarý ile 25 yýldýr bitirilmeyen bir savaþta, duruma göre deðiþtirilen düþmanlarla mücadele eden totaliter, tek partili bir rejim anlatýsý. 
Piramitin en tepesinde Büyük Birader’in bulunduðu, toplumda 3 ayrý sýnýfýn var olduðu Okyanusya... Ayrýcalýklý sýnýf olan iç parti üyeleri, muhtelif iþleri üstlenen dýþ parti üyeleri ve nüfusun çoðunluðunu oluþturan en alt tabakada temelde düþünmemeleri beklenen ve yaþamlarýný sürdürmeye çalýþan proleterlerle, onlarla eþ tutulan hayvanlardan oluþan bir süper güç!

Savaþ Barýþtýr, Özgürlük Köleliktir, 
Cahillik Güçtür 1984 / George Orwell

“Parti yanlýþ yapmaz, ne isterse söyler” ve “Geçmiþi elinde tutan, geleceði de elinde tutar. Þimdiyi elinde tutan, geçmiþi de elinde tutar” diyerek, gerçekle yalanlarý iç içe geçirip tarihi yeniden yazmak Gerçek Bakanlýðý’nýn; mutsuzluk, doyumsuzluk, yoksulluk ve nefret söylemlerini yöneltecek düþman yaratmak, konuþan beyinleri, muhalifleri buharlaþtýrmak ise Sevgi Bakanlýðý’nýn görev alanlarý içine giriyor. Roman kahramaný Winston Smith’in gözünden tanýklýk ettiðimiz bu anlatý hâlâ güncel ve ne yazýk ki fazlasýyla düþündürücü! 

“TÜRKÝYE’YÝ TARÝF EDERKEN 10 KAVRAM SEÇÝN” DENDÝÐÝNDE...
Oysa içine sýkýþtýrýldýðýmýz kutuplara, onca ayrýmcýlýða, popülist tuzaklara ve gerçeklerin bükülmesine karþýn, ülke olarak kaygýlarýmýzda da ve hayâllerimizde de ortaklýk var. Bekir Aðýrdýr “Hikayesini Arayan Gelecek’ kitabýnda ikircikli toplumun ortak taleplerini dillendirdiðinde Anayasa’nýn esasýnýn adalet (%65) ve eþitlik (%50) olmasýný beklediðimizi, “Türkiye’yi tarif ederken 10 kavram seçin” dendiðinde hepsi negatif olan on kavram dillendirdiðimizi, en çok terör, iþsizlik, suç, þiddet, cehalet, yoksulluk dediðimizi, en güzeli hayâllerimizde en üstte adaletin (%70) sonra ahlâk, eþitlik, saygý, huzur ve güvenin yer bulduðunu söylüyor. 

ATA’MIZA VE KÖKLERÝMÝZE TUTUNSAK...
Pozitif duygularýn bir ekonomisi var. Negatif enerjileri beslemek, yaþatmak çok daha yüksek enerji gerektiriyor. Vicdanla beslenen, dayanýþmayla güçlenen, sevgiyle çoðalan insan ise hem kendini hem çevresini dönüþtürebiliyor. 1949’da yazýlmýþ bir distopyaya -1984- yakýnsýyacaðýmýza, ortak bir gelecek hikâyesi yaratmaya yönlensek, gerçekleri bulandýracaðýmýza, hayâllerimizi gerçek kýlmak için çalýþsak, inadýna dirensek, hem kendimize hem de “biz”e umut baðlasak, acýlarda kenetlenmeyi, sevinçlerde birleþmeyi hatýrlasak, izinden gittiðimiz Ata’mýza ve köklerimize tutunsak, bambaþka bir ülke var etmek üzere yola çýksak, yeni yüzyýlýnda Cumhuriyet tarihimizi adaletle, eþitlikle, çaðdaþ bir medeniyet olarak yazsak, hem kendimizin hem de bize emanet edilen bu ülkenin hakkýný vermiþ olmaz mýyýz ? 
Ben varým. Ya siz?