DİJİTAL GELECEKTE İNSAN KALMAK!

Sinan Canan

Gelişen teknolojiler sayesinde dijital tüm hareketlerimiz takip ediliyor. Teknoloji, son kullanıcı olarak bize "Gel gel" yapıyor. Bize bildirimler gönderiyor. Bizi yönlendiriyor. Bize neyi düşünmemiz, neyi düşünmememiz gerektiğini söylüyor.

BUNU, KÖTÜCÜL UZAYLILAR MI YAPTI? 
Teknoloji, her taraftan veri elde edebileceğimiz bir çağda, bizi kendisinin söylediklerine inanmaya mecbur ve mahkum ediyor. Neden? Bunu, kötücül uzaylılar mı yaptı? Hayır. Teknoloji bugün maalesef tamamen, en temelde para kazanma amacıyla tasarlandı. Kapitalist sistemin otomatik bir sonucu. Para kazanmak için de ne yapacaksınız? Müşteriyi paraya çevirmenin bir yolunu bulacaksınız. Bunun için 1900’lü yılların başından beri insanların zaafları çok iyi çalışılıyor. Psikoloji aleminde üretilen büyük kısmı, bu tip önce tekniklerin sonra teknolojilerin geliştirilmesine vesile oldu. 

İLK ŞART; DURABİLMEK
İnsanın fikir değiştirmesi ve kendini güncellemesi, muhteşem bir şey. Ama bu fikir değiştirebilme becerisini, zihin zaafları üzerinden çok ustaca kullanan bir yeni dijital dünyayla karşı karşıyayız. Bu yeni dijital dünya için de ben biraz endişeliyim. İnsanlığın geleceği ve insan kalabilme meselesi konusunda... Yeni dünya tamamen dijitalleşmiş, “İnsanın faydası için yapılıyor” gibi gözüken bir sürü teknolojik inovasyon içerecek. Burada cesur insan olabilmek, insan kalabilmek için şart olacak. Bunun da ilk şartı, durabilmek. Yani bu devirde hiçbir bildirime kulak asmayacak şekilde, 5 dakika olsun, 1 saat olsun durabiliyorsak, kendi zihnimizle baş başa kalıp uğraşabileceğimiz bir şeyler bulabiliyorsak, bu sistemin tekerindeki en büyük çomak, biz oluyoruz. O sistem bunu hiç sevmiyor. 

DATA SAĞLADIKÇA KIYMETLİSİNİZ!
7/24 bağlı insan en güzel insan! Kim olursa olsun hiç fark etmez. Data sağladıkça kıymetlisiniz. Nasıl ki, dün tükettikçe kıymetliydik, şimdi veri sağladıkça kıymetli olacağız. O nedenle bu dünyaya karşı biraz uyanık olmak lazım. Manipülasyona en açık olduğumuz devirde yaşıyor olabiliriz. Cesaretle hareket edersek, bu teknoloji aynı zamanda en büyük müttefikimiz olabilir.

KÜÇÜK İLİŞKİLER...

Bu süreçte sosyalleşmenin önemini ve kıymetini de anladık. Pandemide bir gün Bağdat Caddesi'nde yürürken bomboş kafeleri gördüğümde, bir anda geyik muhabbetlerinin ne işe yaradığını tekrar “bir yıldırım çarpması”yla anladım. İnsanı gerçekten insan yapan şey, o konuşmalar, o küçük ilişkiler… Bizi gerçekten bir süper organizma halinde senkronize tutan şey, o iletişim biçimi. Bu kaybolduğu zaman, başı kesik tavuk gibi dağılıyoruz..

GERÇEK SOSYAL YAŞAM EN ÖNEMLİ CAN SİMİDİMİZ
Dijital manipülasyonu en kolaylaştıracak şey, dijital dünyada uzun süre yalnız başınıza kalmak. Yani orada arkadaşlarınız, Instagram takipçileriniz kim olursa olsun yalnız başınızasınız ve bu, en büyük tehlike. Dolayısıyla gerçek bir sosyal yaşam, bizim hâlâ çok uzak bir geleceğe kadar da en önemli can simidimiz. Onu inşallah tekrar kol kola girebileceğimiz, sarılabileceğimiz güzel günlerde değerlendirelim..

SİNİR BİLİMİ...
Sinir bilimi alanında, normal bir insanın literatürü takip edebilmesi mümkün değil. Bilimsel bilgiyi araştırmacılar için özetleyen kuruluşlar vardı, insan aradan çıktı ve şimdi bunlar yazılımlara dönüştü. Yapay zekâdan şöyle bir beklentim var; yapay zekâyı akıllıca kullanabilirsek, üretilen bilimsel bilgiyi canlı olarak anlık takip edip, birikmiş diğer önceki bilgilerimizle beraber sorduğumuz sorulara anlamlı cevaplar verecek şekilde örüntüler üreten ve bize özetlenmiş veriyi sunan bir yapıya dönüşmek zorunda.

YAPAY ZEKÂ İLE YENİ İBN-İ SİNA’LAR YETİŞEBİLİR
Senelerdir beyin, davranış, psikoloji alanında öğrendiklerimi, herkese anlayacakları şekilde, onların dilinde anlatmaya çalışıyorum. Çok alanda bilgi sahibi olmak isteyen bilginler, yapay zekâ algoritmaları olacak. Tabii ki bu insanlar, önceden iyi çalışmış, okumuş, dersini, ödevini yapmış ve o alanların jargonuna hâkim insanlar olacak. Sonra bu devasa veri denizi içerisinde özetlemeler yapan, özetleme yaptıkça da bu işte daha iyi maharetli hale gelen yapay zekâlarla birlikte verimli insan ve makina birlikteliğinin örneğini oluşturabilirler. O zaman ne olur? Yeni Newton’lar, yeni İbn-i Sina’lar, yeni Farabi’ler ortaya çıkabilir ve yetişebilir. Bunun olacağına, çok mümkün olduğu için hiç uzak bakmıyorum; ancak bir yapay zekâ yardımı olmadan zor gözüküyor.

NÖROTEKNOLOJİ...
Aklı olan ülkeler, öncelikle nöroteknolojiyi öğrenmeli ve nöroteknoloji alanına yatırım yapmalı. Elon Musk’ın bugün fragmanını verdiği sinir sistemi, yani insan beyni ile teknolojiyi birleştirecek uygulamalar, geleceğin dünyasını şekillendirecek. Bu uygulamaları ve donanımları kim üretirse verinin yeni imparatorları da onlar olacak.

BAŞARIMI, ANNEMİN MOTTOSUNA BORÇLUYUM
Birçok arkadaşım sınav taktikleri verdi, çalıştırdı; fakat üniversiteyi kazanmamı da, üniversite sınavı gibi konulardan stres olmamamı da annemin mottosuna borçluyum. Ondan sonra da hayatımın en önemli mottosu haline geldi. Motto şu; Çok da şey yapmamak lazım. Gerçekten içinden geçtiğimiz devirde bu tip sınavları çok da şey yapmamak lazım. 
Hep verdiğim bir örnek var, faydalı buluyorum; Gözünüze bir dürbün koyup merdiven çıkmaya çalışırsanız düşersiniz. Dürbünü gözünüzden çekin, merdiven basamakları çıkabileceğiniz bir şeye dönüşüyor. Biz bu sınavlara dürbünle baktırılıyoruz! Aşırı gerginiz; ama buna gerek yok. Bunlar basamak, ona göre muamele edin. O zaman her şeyin ne kadar güzel olduğunu göreceksiniz. Basamakları çıkabilmek için de bir şart olduğunu unutmayın; hangi kata, hangi hedefe gidecekseniz, gözünüz orada olmalı. Basamağa bakanın nereye çıktığının önemi yoktur. Dolayısıyla gözünüzü biraz ilerideki hedefe dikin, basamaklar zaten size yol olacak. Asla boş vermiş bir insan olmadım; ama hiçbir şeyi hedefim yolunda beni saptıracak büyüklüğe eriştirmedim. Herkese de tavsiye ederim...

Yazarın 1.07.2021 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları