PANDEMİNİN 'AŞI'LAMAMASINDA KOMPLO TEORİLERİNİN ETKİSİ

Acar Baltaş

Komplo teorilerine inananların, dünyanın işleyişine karşı hınç duydukları ve kızgınlık yaşadıklarının bilincinde olunmalı. Atılacak ilk adım, duygu yükünü hesaba katarak sakin kalmak ve dinlemek. Kibirli olmamak, karşıdaki kişiye kendini kötü ve yetersiz hissettirecek ifade ve tutumlardan kaçınmak gerek.

2020 yılı “Pandemi ne zaman biter, aşı ne zaman hazır olur ve bize ne zaman sıra gelir?” tartışmalarıyla geçti. Covid-19 virüsünün orijini ile ilgili komplo teorilerini, maske kullanımının gereksizliğini savunan sözde bilim insanlarını, etkisiz tedavi yöntemlerini sihirli buluş gibi sunan fırsatçıları, temelsiz dedikoduları ve uzmanların salgınların yayılımı ile ilgili öngörülerine şiddetle karşı çıkan politikacıları dinledik. Ülkemizde ve dünyada 2021 yılının ana tartışma teması ise “aşı karşıtlığı” ve aşı ile ilgili komplo teorileri oldu.

DERİNLEŞEN BİR GÖLDE ÇİZME İLE YÜRÜME!
2021 ortasında pandemiyle ilgili son veriler şöyleydi: Covid-19 mutasyonu olan “Delta” varyantına “Hiper bulaştırıcı” deniyor. Aşı olanlar arasında yakalanma oranı yüzde 1 olarak bildiriliyor. Wuhan virüsünden %30, İngiliz varyantından %60 daha bulaşıcı ve yüz kere daha hızlı çoğalıyor. Aşı olanlara bulaşması, virüs yükü ile ilgili. Bir uzman bunu “Derinleşen bir gölde çizme ile yürüme”ye benzetiyor. Yürümeye başladığınızda çizme ayaklarınızı koruyor; ancak daha derine devam ettiğinizde bir süre sonra ayaklarınıza su dolması kaçınılmaz oluyor.

BİLDİKLERİMİZİ ALTÜST EDEN PLAJ! 
“Aşı olanlar normal hayatlarına dönebilecek mi?” sorusu da bilim insanları tarafından araştırıldı. Amerika’nın bağımsızlık günü olan 4 Temmuz’da, Provincetown Plajı’nda yapılan etkinliğe, iki doz aşı olan 60 bin kişi maske ve sosyal mesafe sınırlaması olmaksızın katıldı. Etkinliği izleyen hafta içinde 882 kişinin “Delta” varyantı ile enfekte olduğu saptandı. 7 kişi hariç, diğerlerinin hastalığı hafif semptomlarla atlattığı görüldü. Bunun sonucunda aşının “Delta” varyantı bulaşını önlemek için mutlak güvenlik sağlamadığı ve aşı olanların da maske ve mesafe sınırlamalarına uyarak hayatlarına devam etmeleri gerektiği anlaşıldı.

MEYERS’İN TESPİTİ
Teksas Üniversitesi Covid-19 Modelleme Komisyonu Üyesi Lauren Ancel Meyers, dünya nüfusunun %85’i aşılansa bile, “Delta” varyantının bazı kişilere bulaşabileceğini ve sürü bağışıklığına ulaşmanın şimdilik muhtemelen imkânsız olduğunu söyledi. 

OMICRON KAYGISI
Bu sıralar dünya “Omicron” varyantının kaygısını yaşıyor. “Delta”da olduğu gibi “Omicron”un görüldüğü ülkelerde vaka sayıları katlanıyor ve hastaneye yatışta artış yaşanıyor. Aşının etkisi konusundaki veri yetersiz olsa da, farklı öngörüler aşı olmayı destekliyor. BioNTech kurucularından Prof. Dr. Uğur Şahin, “Omicron”un aşılı insanlara bulaşabileceğini; ancak bu kişilerin hastalığı ağır geçirmeyeceğini düşündüğünü, yeni varyanta karşı aşıyı uyarlayabileceklerini aktardı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise Covid-19 ile mücadelede bugüne dek kullanılmış aşıların etkili olmaması için bir sebep olmadığını açıkladı.  

AŞI OLMAK İSTEMEYENLER!
Aşının etki gücünün yanı sıra, bir önemli tartışma konusu da aşı olmak istemeyenlerin toplum içindeki etkinliklerinin sınırlanmasıyla ilgili. Aşı olmaya karşı çıkanları zorlamayı, bir yönüyle arabada kemer kullanımını, yasayla zorunlu kılmaya benzetenler var. Trafik polisine “Kemer beni sıkıyor, bu nedenle takmıyorum” diyerek cezadan kurtulmak mümkün değil. Üstelik kemer takmamak, kişinin bedelini kendi hayatıyla ödeyeceği bir durum. İnsanların pişman olacakları kararlar alması ender görülen bir durum değildir; fakat yasalar yine de onlara yardım etmeye çalışır. Oysa aşı olmayarak virüsü yaymak, toplum sağlığını tehdit ediyor. Büyük bir kesim, devletin, kişinin başkasına zarar vereceği bir durumda, yaptırım gücünü kullanmasını meşru görüyor.

İÇİNE DOĞRU KARIŞMIŞ YALAN!
Aşı karşıtlığının önemli nedenlerinden biri, aşı ile ilgili yanlış bilgilendirmeler. Bunların bir bölümü, örneğin mRNA ile DNA’nın değiştirileceği gibi, tümüyle temelsiz. Doğruluk payı barındıran bir bilginin üzerine inşa edilenler de var! Örneğin; Almanya’da toplumun çoğunluğu aşılandığı halde vaka sayılarında büyük artış mevcut. Bu mesajın doğru olan noktası “vaka sayılarındaki artış”. Oysa hastaneye yatan oranı %3, yoğun bakım %1’den az. Türkiye’de, 7 Temmuz 2020’deki vaka sayısı 7 bin, 7 Temmuz 2021’de 17 bin! Oysa o zaman bildirilen sayı, hasta sayısı, 2021’deki ise pozitif test sayısı. En tehlikeli yalan, içine doğru karışmış olandır ve bu komplo teorilerinin ruhunu oluşturur.

GERÇEKLİK GÜVENLİĞİ
Bütün bunlar “gerçeklik güvenliği” veya “bilgi güvenliği” diyeceğimiz bir kavrama olan ihtiyacı düşündürüyor. “Epistomiyoloji”, etik, mantık, metafizik ile beraber felsefenin dört ana dalından biridir. Bu disiplin “Bilgi nedir, kaynağı nedir, doğru bilgi var mı, doğru bilgiye ulaşmanın yöntemi nedir, insan neyi bilebilir, gerekçelendirilmiş inançları gerekçelendirilmiş kılan ne, bildiğimizi nasıl biliyoruz?” sorularına cevap arar.

KİMLER İNANIR?
Oxford English Dictionary, 2016 yılında “Gerçeklik ötesi veya hakikat ötesi” anlamına gelen “post truth”u sözlüğüne aldı. Bu kavram, duygu ve inançların gerçeklerden daha etkili olmasını açıklıyordu.
İnsanların görüşlerini açıkça ifade edemedikleri, medyanın güvenilir bir mecra olarak görülmediği, bilimi önceliklendirmeyen ve kamu yönetiminin inandırıcı olmadığı toplumlarda, komplo teorileri daha kolay taraftar buluyor. Oxford Üniversitesi’nin, Reuters ile birlikte 37 ülkede gerçekleştirdiği araştırmasına göre; Türkiye, en çok yalan haber yapılan ikinci ülke.     Hastaneye yatanların %80’i, ölümlerin %90’ı aşısız veya aşısını tamamlamamış olanlardan oluşuyor. Türkiye’de, aşı kararsızlarının ortak noktası, “sebebi olmak” ile “birlikte olma”yı ayıramayan, aşı ve yan etkilerinin birbirini izlemesini, aşının sebebi kabul etmesi.

ŞÜPHECİLİK...
Şüphecilik, akılcı düşünmenin anahtarı olabilir. Bu nedenle eleştirel düşünmeyi teşvik edecek sorular sormak uygun olabilir. Belki de en önemlisi, hemen sonuç beklenmemeli. Çünkü bir düşünce inanç biçimine dönüşmüşse onu yıkmak, atomu parçalamaktan bile zor olur.

SONUÇ:
Amerikalı akademisyen Michael Barkun göre; bir komplo teorisinde sorgulanmayan üç kabul vardır. Hiçbir şey tesadüfi değildir, hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve her şey birbirine bağlıdır. Hakikatin mutlak olduğu komplo dünyasında “bir olay komplo gibi gözüyorsa komplodur”; ancak “eğer komplo gibi gözükmüyorsa o zaman mutlaka komplodur”. “Başka türlü gerçekleşmesi muhtemel bir olayı, gizli ve sinsi bir planın ve kötü bir üst gücün gerçekleştirdiğine inanmak” eğiliminde olan insanlarla birlikte yaşamak, içinde bulunduğumuz gibi, kurtuluşun hızlı ve toplu hareket etmeye bağlı olduğu durumlarda ciddi bir sorun. Bu nedenle bilgi güvenliğinin önemi ortaya çıkmakta.

Yazarın 1.01.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları