SAVAŞ BİTERSE ENFLASYON DÜŞER Mİ?

Prof. Dr. Emre ALKİN

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), çoğunluğun beklediği gibi karar verdi. Ancak daha önceki birçok yazımda belirttiğim gibi pas geçmek, sorunları çözmemizi sağlayamayacak.

ED (ABD Merkez Bankası) ile birlikte faiz yükseliş rallisi başlıyor. Yüzde 55 enflasyona, %14 politika faizi ile gemiyi sakin sulara çekmemiz pek mümkün değil. 

AÇIKLAMAK ZOR!
Türkiye'nin CDS (kredi risk primi) primleri, geçen yıl şikâyet ettiğimiz 500 seviyesinin de üzerinde. Hatta bir ara 700'leri de gördük. Şu an 600’ün etrafında dolaşıyor. Dünyanın en yüksek risk primi taşımakta olan ülkelerinden biriyiz. Bu durum, tasarruf açığı yaşayan Türkiye'nin dış kaynak maliyetlerini artırıyor. Merkez Bankası'nın faiz kararından sonra yaptığı açıklama, enflasyonun beklenenden daha yüksek ve uzun süre devam edeceğini gösterirken, politika faizlerinin bu seviyede tutulmasını açıklamak gerçekten çok zor.

“BENİM ELİMDEN BU KADAR GELİYOR” 
TCMB’nin duyuru metninden şunu da anlıyoruz: Enflasyon, dış sebeplerden kaynaklanıyor ve Ukrayna-Rusya gerginliğinin bitmesine, baz etkisinin gücüne bel bağlanmış. Özetle; MB “Benim elimden bu kadar geliyor” demek istemiş. Ben kendi adıma şunu ifade etmek istiyorum: Bu durum sürdürülemez, politika faizleri ara bir toplantıyla bile yükseltilebilir. Swap (takas) ile oluşturulmuş rezervleri piyasaya satarak kurları sakinleştirmenin sonuna geldiğimizde, faizler sert bir şekilde yükselecek. 

KURŞUN ATA ATA BİTER... 
Piyasaya yine döviz satışı yapıldığını fark ettim. Açıkçası, DTH'ların (döviz tevdiat hesabı) yükselmeye başladığı gerçeği göz önüne alındığında, kurların güçlü duruşunu Kur Korumalı Mevduat projesi ile bozma planının işlemediği görülüyor. Kurları düşürüp piyasa yapıcılara “Sakın döviz almayın” diye mesaj vererek daha ne kadar devam edeceğiz bilemiyorum. Ancak, 2018 yılında da bu tip yaklaşımlar denendi. Sonuç malum!.. 

FAİZLERİ DÜŞÜRECEK YEGÂNE FORMÜL 
Faizleri düşürecek yegâne formül, enflasyon ile kararlı şekilde mücadele etmek ve yatırımcılara her sabah yeni bir ortama uyanmayacaklarının garantisini vermektir. Mevzuatı dilediğimiz zaman değiştirebileceğimizi ima etmek dahi güvensizliği körükleyen bir faktör oluyor. Aslına bakılırsa, yabancı yatırımcılar ayrıcalık istemiyor. Türk iş dünyasının aksine, ayrıcalıkların iş ortamını bozduğunu gayet iyi biliyorlar. Çok sık mevzuat ya da bürokrat değiştirmeyen, muhatabın belli olduğu ülkelerden hoşlanıyor yatırımcılar. Özetle “Yapısal reformlar” diyoruz. 
Herkesi kendimiz gibi sanmayıp, evrensel kurallara göre hareket ettiğimizde sanıyorum işimiz kolaylaşacak.

Ucuza satıp pahalıya satın almak!
İhracat birim değer endeksinin, ithalat birim değer endeksine bölünmesi ile hesaplanan Dış Ticaret Hadleri (Terms of Trade) bize gösteriyor ki, ucuza satıp pahalıya satın alıyoruz.


Ocak 2021’de 97,5 olarak elde edilen dış ticaret haddi, 24,7 puan azalarak, Ocak 2022’de 72,8 olmuş. Bu veri 100'den yukarıda olduğunda, ihracat birim değeri, ithalat birim değerinden fazla oluyor. Yani ülkenin lehine bir durum oluşuyor. Geride bıraktığımız 10 yıl içinde sadece 2016 ve 2020 'de dış ticaret hadleri 100 seviyesinin üzerine çıkmış. 

BU GİDİŞLE CARİ AÇIK KRONİKLEŞECEK 
İlginçtir, ihracat miktarı ve değeri artarken, ithalat miktar endeksi neredeyse ihracat kadar yükselmiş, değer endeksi ise ihracata göre 30 puan fazla artmış. Yani dengeyi, ithal malı artışından ziyade, ithalat fiyatları bozuyor. Türkiye'nin ihracatının büyük kısmı nihai ürün kategorisinde, ithalatı ise büyük çoğunlukla hammade-ara malı-yatırım malı. Yani ithalatın fiyat esnekliği yok. Fiyat ne olursa olsun almak durumundayız; ama ihracatta durum böyle değil. Nihai malın alıcıları nazlanabiliyor. Dolayısıyla fiyat kırmak zorunlu hale geliyor. 

ÇÖZÜM...
Bunun tek çözümü, ara mal ithalatını yerli üretimle ikame etmek. Fakat, Türkiye'deki ara malı üreticileri rekabetten hoşlanmıyor. Tüm nihai mal üreticilerini kendilerine mahkûm hale getirmek isteyenler de var. Bu durum artık sürdürülemez. Mutlaka ara malı üretimini ülkede ayağa kaldıracak ve çeşitlendirecek bir tasarımı ortaya koymalıyız. Böylelikle daha az döviz ihtiyacı yaşayıp, tedarik imkânımızı güçlendirebiliriz.

Yazarın 1.04.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları