SORU ÇOK, CEVAP YOK!..

GYY Seyfettin Bayram

Ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Pandemiden kaynaklı ekonomik sıkıntılara, bir de yangınlar ve kontrolsüz mülteci göçü eklendi. Temmuzun son günlerinde, birçok ilimizde aynı anda çıkan ya da çıkarılan (!) orman yangınları, yüreklerimizi dağladı. Kaybettiğimiz canların yanında, yeşilimiz, oksijenimiz, hatıralarımız kül oldu gitti. Faillerinin canı cehenneme! Kötünün işi, zaten kötülük yapmak.

SORULAR CEVAP BEKLİYOR
Peki, diğerleri ne kadar samimi ve işinin ehliydi? Yangına müdahaleler, profesyonelce yapıldı mı? Devlet ve sivil kurumların organizasyonunda, bütünlük ve senkronize hareket var mıydı? Bu iş için uygun araçlar envanterde yeterli seviyede miydi? Önce 1, sonra 3 yangın söndürme uçağıyla müdahale edildiği açıklanırken, M.Kemal Atatürk'ün kurduğu Türk Hava Kurumu'na (THK) ait olduğu belirtilen uçaklar neden kullanılmadı? Burada bir siyasi saik mi söz konusu? Bu kuruma, önce düğünlerde (!) boy gösteren kayyum atayarak, sonra da faaliyetlerini kısıtlayarak bitirmeye yemin mi edildi? 
    En etkili ağızlardan, "Envanterimizde yangın söndürme uçağımız yok" açıklamasını nasıl okuyacağız? Her yıl hemen hemen aynı sorunla karşılaşılıyorken, her şeye para var da uçak almaya mı yok? Yanan bölgeler geçmiş dönemlerde olduğu gibi imara açılıp otel mi yapılacak, yoksa tekrar ağaçlandırılacak mı? Millet olarak biz, hangi hukuki zeminde bunun takipçisi olacağız da, imara müsaade etmeyeceğiz? Bu konuda kaç cesaretli STK kaldı? 

CEVAPLAR TATMİN ETMİYOR
Sorular çok... Zor olan bunların cevabını alabilmek ya da muhatap bulmak. Her şeyin başı liyakat. "Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder" demiş atalarımız. Peki, yarım yöneticiler bizi neyden eder? Millet sizi o koltuklara oylarıyla oturttu. Alkışlar nasıl hoşa gidiyorsa, vatandaşın haklı tepkisine de saygı gösterilmeli. Coğrafi şartlarımıza uymayan ve büyük bedellerle kiralanan uçakların yaşattığı fiyasko da gözler önünde. Yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. 

İLKESİZ SİYASETTEN DOĞAN GÖÇ
Hiçbir ilkesi olmayan şahısların (!) tatsız tuhaflıklarıyla yaşanamaz hale geldi dünya. İklim sorunundan tutun da, evrensel hukukun hiçe sayılması, radikal gruplar ve ne yaptığını bilmeyen ülke liderlerinin yanlış politikalarıyla oluşan göçmen ve mülteci sirkülasyonu, herkes için büyük bir sorun. Problemin asıl kaynağı “milliyetçilik” adı altında yükselen üstüncülük! 

KONTROLSÜZLÜK DİZ BOYU!
Son 10 yılda en fazla göçü almamızın sebebi, sürdürülen dış politikalar. Bunun sonucunda, 4 milyon Suriyeli, 1 milyon kadar da diğer göçmenler, ülkeye yoğun bir biçimde akın etti. İnsanların rahatsızlığı ise bu göçün kontrolsüz gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Lakin, göç eden veya ilticada bulunan insanlar bu yolculuğa, savaş bölgelerinden canlarını kurtarmak için çıkıyor. Bu esnada, insan ticareti yapan mafyanın elinde, çoluk çocuk telef olanlar da var; nehirlerde, denizlerde, göllerde boğularak hayatlarını kaybedenler de... 
Paraları ellerinden alınıp, “Ege Denizi” diye Van Gölü'nde tekneye bindirilip, ölüme terk edilenlerin sayısı da az değil! Gelenler rakam değil, insan! Göç, bir insan hakkıdır. Pazarlığa girmeden, ülkeler arasında mülteci paylaşımı yapılmalıydı. Ülke, ucuz göçmen ikametgâhı olmamalıydı. Unutmayalım ki, her birey bir mülteci adayıdır. Liyakatsiz ve faşizan yönetimlerde kimse özgürlüğünden emin olamaz. 
Kurtuluş, özgürlük ve evrensel değerlere saygıda yatıyor...

Yazarın 1.08.2021 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları