SQUID GAME TRUMP'IN YENİ HAMLESİ VE 'BİZ'E DAİR

Canan Ercan Çelik

(...) Yaşadığımız düzene ve var oluş biçimlerimize ilişkin çelişkiler, cevapsız kalan sorular olmalı "Biz"i çeken... Doğrusu ben de epey üzerinde düşündüm, düşünmekteyim.

17 Eylül’de yayına giren Güney Kore yapımı distopik drama Squid Game, ekim ayı sonuna gelmeden 142 milyon kez izlenerek, Netflix’in bugüne kadar en çok izlenen yapımı oldu. Dizinin yapımcı, yönetmen ve senarist koltuklarını tek başına kaplayan Hwang Dong-hyuk’un “kaybedenlerin hikâyesi” olarak tanımladığı bu serinin, ölümcül çocuk oyunları üzerinden getirdiği kapitalizm eleştirisi ve eşitsizlik tabloları ile  beklenmedik ölçüde geniş kitlelere ulaştığını söyleyebiliriz. 

GELİR, 900 MİLYON DOLAR 
On yıllık bir kuluçka döneminden sonra Netflix’in 2 yılda hayata geçirdiği yapım, 21,4 milyon dolara mal olmuşken, Bloomberg’e göre 900 milyon dolar gelir yaratmış durumda. Dil barajını da aşarak 94 ülkede en çok izlenen 10 yapım arasına giren ve lansman sonrasında emsalsiz bir performans gösteren bu diziyi izlediniz mi bilmiyorum. İzlemediyseniz, rüzgâra karşı çıkmanız zor görünüyor. Kişisel tercihiniz ne olursa olsun, Netflix’in kazandığı ve dizinin büyük bir bir başarı elde ettiği aşikâr. 

NETFLIX’İN KULLANICI SAYISI 4,4 MİLYON ARTTI

Pandemi döneminde abone sayısını hızla yükselten; ancak son zamanlarda büyümede zorluk çekmeye başlayan Netflix, Squid Game’in dünya çapındaki görülmemiş performansı ile, son üç ayda kullanıcı sayısını 4,4 milyon artış ile 213,6 milyona çıkardığını duyurdu. Şirketin gelirleri ise %16 artarak 7,5 milyar dolara yükseldi. Squid Game’in etkisinin dördüncü çeyrekte de devam edeceği ve şirketin 8,5 milyon daha yeni kullanıcı kazanacağı tahmin ediliyor. Üstelik, şirketin ABD dışı pazarlarda büyümesi de hızlandı. Avrupa ve Orta Doğu’nun 70,5 milyon kullanıcı ile 74 milyon kullanıcısı olan Kuzey Amerika’ya yaklaştığı görülüyor.
Hakkını yemeyelim; bu dinamiklerin oluşumunda Netflix’in son dönemde farklı ülkelerdeki yapım sayısını artırarak, hem global hem de yerel  içeriklerle yeni abonelere ulaşım stratejisinin büyük rolü var. Üstelik bu pazarlarda. prodüksiyon maliyetlerinin ABD’ye kıyasla  daha ucuz olması da  büyük avantaj yaratıyor. Peki, bu büyük başarı, onca para ve beklenti ile hayata geçirilen büyük prodüksiyonlarda değil de, neden Squid Game’de elde edildi?
Herkes geceyi beraber yaşar; ama herkesin karanlığı farklıdır.

‘BİZ’İ ÇEKEN, CEVAPSIZ KALAN SORULAR OLMALI 
Hayata tutunamamış ve borca batmış insanların umutlarının tükendiği noktada, bu yazgıyı kırabilecekleri inancıyla büyük bir para ödülünün peşinden gitmesi, bunun için bir dizi masum çocuk oyununu ölümcül kurallarla oynamak durumunda kalmaları, onları yarış atı gibi gören, üzerlerine bahis oynayan umarsız ve haz peşinde koşan zenginler, tüm bu düzeneğin çalışmasında rol alan kimliksizleştirilmiş yönetici/asker ve işçiler, iç içe geçmiş iyilik ve kötülük halleri, sınandıkça ortaya çıkan karanlık yanlar ve şiddet, insana ve topluma dair olgular, yaşadığımız düzene ve var oluş biçimlerimize ilişkin çelişkiler, cevapsız kalan sorular olmalı “Biz”i çeken... Doğrusu ben de epey üzerinde düşündüm, düşünmekteyim. 

“Kötülük kazanabilir; ama üstün gelemez” Joseph Roux

İNSANLARA GÜVENMEK?...
Günbegün “Olmaz” dediğimiz nice olayla karşılaşmamız, “İnsanlığa sığmaz” dediklerimizin neredeyse sıradanlaşması, giderek adaletten ve eşitlikten uzaklaşmamız, menfaat peşinde koşmayı ve her yolu mübah saymamız, gerçeklerin üzerini örtmemiz, ayrıştırmamız, ötekileştirmemiz, güce tapınmamız, iktidar hırsıyla yanmamız, yasaları yasa dışıların savunur hale gelmesi o denli baskın ve yoğunlukla hayatımızda ki, özümüzü hatırlamak için bu tür karşılaşmalara ihtiyacımız var.  Ve en azından dizide de söylendiği gibi “İnsanlara başka bir şeyimiz olmadığı için güvenmek” noktasında buluşmaya ve harekete geçmeye...

TRUMP’IN YENİ SOSYAL MEDYA PLATFORMU... 
Aynı dönemde, ABD ve de dünya tarihinin en olağan dışı başkanlarından birisi olan Donald Trump’ın tekrar sahne alması da şaşırtıcı gelmedi doğrusu. Facebook, Twitter ve YouTube yasaklısı Trump, “Truth Social” isimli bir sosyal medya ağı kurarak “büyük teknoloji şirketlerinin tiranlığı”na son vereceğini açıkladı. Bu ay test sürecine girecek, 2022’de lanse edilecek bu yeni medya şirketi çatısı altında “Truth Social” ile Facebook ve Twitter’a; TMTG+ ismiyle kurulacak video servisi ile Netflix’e ve TMTG News ile CNN’e rakip olmayı hedefliyor. Doğrusu; kurumları yıpratıp, büyük ölçüde keyfi ‘tweet’ler ile ülke yönetiminde bulunan, gerçekleri itina ile büken, kitleleri ayrıştırıp provoke eden Trump’ın kendi kurduğu ve adı pek ironik olan sosyal medya platformunda neler yapabileceğini düşünüp tedirgin olmamak elde değil. 

“Edep aklın tercümanıdır. Herkes edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar değerlidir” Mevlana

İÇ SINAV...
Neye, kime, nasıl bir dayatmaya maruz kalırsak kalalım, en büyük sınav, kendi adalet terazimizle ve vicdanımızla verdiğimiz iç sınav.  Her birimizin içinde aydınlık ve iyilik olduğu kadar, karanlık ve kötülük de var. Marifet kendinden ve insan olmaktan yana ümidi yitirmemek, hakka, hukuka sahip çıkmak, eşitsizliklerle mücadele etmek, “Biz”e güvenebilmek. Dikeni gösteren hayatın, gülü de göstereceğine inanmak...

Yazarın 1.11.2021 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları