100 YILLIK MARKALAR

Büyük dünya markaları çıkaramamış olmak Türkiye ekonomisinin en zayıf halkalarından biri olarak dile getirilir uzmanlar tarafından. Evet, ülkemiz zor dönemler geçirdi tarihte ve sanayileşmeye 20. yüzyılın ortalarında başlayabildi. Ancak bu durum, köklü markalarımız olmadığı anlamına da gelmiyor. Yüzyıldan fazladır aktif olan şirketlerimiz ve markalarımız var ve bunlar giderek etkinliğini artırıyor. Umuyoruz ki 21. yüzyıl, markalarımızın dünya sahnesinde daha fazla rol aldığı bir dönem olacak?

Türkiye'nin 100 yıllık markaları:
Abdi İbrahim:

Efsane 1912 yılında, Abdi Nadir İbrahim Bey’in Küçük Mustafapaşa’daki eczanesinde başlar. 1916 yılında eczanesinin mütevazi laboratuvarında sıhhi malzemeler, eter, hintyağı ve benzeri galenik preparatların ardından müstahzarlar hazırlamaya başlar. Ecz. Agop Şahinyan’dan sonra galenik preparat hazırlayan ikinci eczacı olur. I. Dünya Savaşı sırasında Sarayburnu’nda kurulan, Ordu Sıhhiye Deposu’nun başına getirilir. Burada ilk kez prese idrofil pamuk hazırlar. Emme gücünü artırdığı prese idrofil pamukların cephelerde yaralıların pansumanında başarıyla kullanılması Abdi İbrahim Bey’e büyük bir itibar kazandırır.

Ali Muhiddin Hacı Bekir
Kastamonu'nun Araç ilçesinden İstanbul'a gelerek 1777 yılında Bahçekapı Semti’nde açtığı küçük şekerci dükkanında, lokum, akide vb. şekerlemeleri bizzat imal edip satmaya başlayan ve daha sonra 1817-1820 yılları arasında hac görevini yerine getirmesiyle Hacı Bekir olarak anılacak olan, Şekerci Hacı Bekir Efendi, bugün dört farklı asır ve beş kıtanın damaklarında dolaşan bir maziye sahiptir.

Apikoğlu
Kayseri’deki evlerinde hem kendileri hem de komşularına ikram için sucuk yapan bu ailenin, kendilerine özgü baharat karışımlarıyla çevrelerinde ilgi uyandıran bu aile içi üretimin mahsulleri, gördüğü rağbet üzerine 1910 yılından itibaren makul fiyatlarla satışa sunuldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun son ve en sancılı on yılının ardından da aile İstanbul’un yolunu tuttu. Apikoğlu’nun tam manasıyla geleneksel üretim ve ticaretten daha kapsamlı bir markaya dönüşme süreci de İstanbul yıllarında başladı.

Apraham
Türkiye’nin en eski kuyumcusu Kapalıçarşı’daki Apraham Müessesesi 1882 yılından beri faaliyetini sürdüren “Apraham” kuyumcusu bugün üçüncü jenerasyon tarafından yönetiliyor. İstanbul’da, Kapalıçarşı’da Abraham Kuyumcu, Mücevheratçı ve Ayarcı firması, 1882’den günümüze kadar tam 130 yıldır faaliyetini aksatmadan sürdürüyor. Altın, gümüş, mücevherat alım satımı yanında altın ayarının tesbiti de yapılan işyerinde geleneksel kuyumculuk sanatı bütün gerekleri ile devam ettiriliyor. Müessesenin ilk kurucusu Abraham’ın iki torunu büyük babalarının işini aynen sürdürüyor. Kalcılık denilen, karışım ve hurda halindeki altının saf hale dönüştürülmesi işlemi gibi bilgi ve kuyumculuk sanatının inceliklerini gerektiren bu faaliyetler de gerçekleştiriliyor.

Arkas Holding
1900'lü yıllar... Anadolu ekonomisinin belkemiği İzmir... Binlerce yıllık limanıyla, Osmanlı'nın Avrupa'ya açılan kapısı... Verimli topraklarında yetişen pamuğundan tütününe, üzümünden incirine her çeşit ürün sadece doğuya gitmekle kalmıyor, batı ülkelerine de İzmir'den gönderiliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu gözde kentinde, Gabriel J. B. Arcas tarafından 1902 yılında ithalatçı olarak kurulan Arkas, 1944 yılında Lucien Gabriel Arcas'ın öncülüğüyle uluslararası taşımacılık alanında faaliyet göstermeye başlar.

Beyaz Fırın
Beyaz Fırın'ın hikayesi, 1800'lerin ortasında, Balat'ta başladı. Büyük dede Kozma Stoyanof'un ailesini geride bırakarak amcalarının yanına gelip yerleştiği Balat'ta açtığı simitçi dükkanı, ardından yanına yerleşen ailesinin ve Beyaz Fırın'ın 5 nesillik hikayesinin doğduğu yer oldu 3 oğlu vardı Kosma Stoyanof'un. Oğullarından Dimitri de eşi Katina'yı alıp yanlarına yerleşince, Kosma 3 oğlu için 3 fırın açtı. Oğullardan Petro, Sarıyer'de şimdiki Sarıyer börekçisinin olduğu dükkandaydı. Grigor, Karaköy'deki fırının başındaydı. Ancak babaları Kosma'ya söz verdikleri gibi her sıkıştıklarında Üsküdar'daki Dimitri ve Sarıyer'deki Petro ile birbirlerine destek veriyorlardı.

Bilol Tekstil
Bilol Tekstil, 1911 yılından beri Makine Mümessilliği konusunda faaliyet göstermektedir. İlk kuruluşu tekstil makineleri konusunda olmuştur. Halen bu konuda dünyanın önde gelen makine imalatçılarının temsilciliğini yürütmektedir. Geçen uzun seneler içinde daima aynı konuda faaliyet gösteren Bilol Ltd., sadece mümessillik ile kalmayıp temsil ettiği firmaların yedek parçaları ve aksesuarlarını ithal ederek müşterilerine rakiplerinden farklı bir hizmet vermeye başlamıştır.

Cemilzade
Cemilzade’yi hayata geçiren Udi Cemil Bey 1867’de Şehzadebaşı’nda doğmuş ve tarihe ‘Şekerci, Bestekâr, Hafız ve Udi’ olarak geçmiştir. Udi Cemil Bey, Şehzade Camii başimamı olan babası Hasan Tahir Efendi vefat ettiğinde henüz on üç yaşındaydı; ancak onunla birlikte geçirdiği yıllar zarfında dini bilgilerini geliştirmiş ve hafız olmuştu. Babasını kaybetmesiyle geçim sıkıntıları ve ailesinin tüm yükü omuzlarına binince, Kapalıçarşı’nın İç Bedesten’inde kısa bir süre kuyumculuk öğrendi ve ardından, hayatına yön verecek iki alana yöneldi. Biri sanat diğeri zanaat olarak gündemine girecek işlerdi bunlar. Bir şekerci ustasından el alıp zanaat erbabı oldu ve henüz on altı yaşında hayatının ilk ticari girişimini gerçekleştirdi. İyi bildiği muhitten uzaklaşmayarak 1883 yılında Şehzade Camii karşısında “Şekerci Cemil Bey” adlı mağazasını açtı. Ticari kayıtlar 1901’de bu mağazanın adresini Şehzadebaşı Caddesi No. 36 olarak göstermekte, İstanbul’u anlatanlar mağazanın civarında Sokrat Eczanesi ve bitişiğinde Feyziye Çarşısı’nı işaret etmektedir.

Çift Geyik Karaca
Çift Geyik Karaca, 1917 yılında Bandırma’da kurulduktan sonra 1949 yılında Karaca Örme Sanayi olarak İstanbul’da üretime başlar ve 1961 yılında yurt dışına ihraç edilen ilk Türk Tekstil markası olarak tarihe adını yazdırır. 1965’li yıllara gelindiğinde Karaca 5 kıtada 36 ülkeye ihracat yapan ve marka bilinirliği en yüksek şirketlerden biri olmuştur. 1998 yılında Tekfen Holding bünyesine katılan Karaca, 2005 yılında Narin Group ailesine katılır ve markalaşma yolunda yeniden atağa kalkar. Çift Geyik Karaca, 1993 yılından bugüne %100 Türk sermayesiyle triko üreten ve 1998’den beri Avrupa ve Ortadoğu’da birçok ülkeye ihracat yapan Narin Group bünyesinde çok kısa zamanda tekrar büyümeye başlamıştır. Kuruluşunun 100. yılı olan 2017’de mağaza sayısı 100‘ü geçmiştir.

Davut Selim
Davut Selim markasının doğduğu XX. yüzyılın başındaki Mardin şehrinin sosyal, ekonomik ve idari verileri iyi sayılabilecek bir durumdadır. Bu tarihlerde Mardin, Diyar-ı Bekr vilayetine bağlı bir sancaktır. Vilayetin 1901 yılında yayımladığı salnamede (idari ve iktisadi yıllık), yetişen ürünlerin bir kısmı şu şekilde gösterilmiştir (kıyye veya okka olarak verilen rakamlar günümüzde kilograma çevrilmiştir). Buğday 1600 ton,Tütün 120 ton,Pirinç 100 ton,Arpa 700 ton,Pamuk 150 ton,Zeytin 200 ton,Nohut, Mercimek 350 ton,Mahlep 370 ton Susam 900 ton,Bıttım (yabani fıstık) 490 ton,Kayısı 425 ton ,Badem 50 ton olduğu belirtilmektedir.

Deriş
Celal Derviş Deriş, üç kuşak geriye giden avukatlık bürosunu 1912 senesinde İstanbul’da kurdu. Esas olarak ticaret hukuku ile ilgili konularda faaliyet gösteren büro, yıllar içinde fikri ve sınaî mülkiyet hukukunda özelleşerek bu alanın gelişmesine öncülük etti. Etem Derviş Deriş (Celal Deriş’in oğlu), haksız rekabet ve sınaî mülkiyet alanlarında uzmanlaşıp bu uygulamaları II. Dünya Savaşı sonrasında daha da geliştirdi. Nihayet 1959 senesinde, Etem Derviş Deriş tarafından fikri ve sınai mülkiyet alanında hizmet vermek üzere Deriş Patent ve Marka Acentalığı kuruldu.

Elit Çikolata
1924 yılında “Elite Çikolata, Meyveli Şeker ve Karamela Fabrikası” adı altında İstanbul’da kuruldu. İlk yıllarda imalat grubunda üretim yaparken, zamanla perakende ürünlerini de portföyüne ekledi. Bugün Elit Çikolata, çikolata kaplı draje çeşitlerinden madlen çikolatalara, spesiyal çikolatalardan tablet çikolatalara kadar çikolatanın hemen her çeşidinden oluşan dev ürün yelpazesiyle, Elit ustalığını dünyanın birçok ülkesinde çikolata severlere sunmaktadır.

Emgen Optik
Eczacı Salih Necati Emgen'in 1901'da Üsküdar Meydanında ilk Eczanesini açmasıyla EMGEN OPTİK dünyaya geldi. Fenni Gözlük satışı, o dönemde henüz Gözlükçülük kanunu çıkmadığından, yüksek okul mezunları olan Eczacılara bırakılmıştı. Bu durum Cumhuriyet döneminde 1939 yılında çıkan Gözlükçülük Kanunu'na kadar devam etti. Eczacı Salih Necati Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında Sirkeci’deki yeni yerine geçerek, Gözlükçü-Eczacı olarak bu sektörde isim yapmaya başladı. Soyadı Kanunu'nun çıkmasıyla, Orta Asya Türk Dillerinde "İlaç yapan, Şifa veren" anlamına gelen "EMGEN" ismini seçer. 60 yıldır Beyoğlu ile özdeşleşerek, sektöre "Emgen İşçiği" kavramını yerleştirmiş gerek yurt içi gerekse yurt dışında birçok müşterisini memnun etmeye 113 yıldır devam etmektedir.

Eyüp Sabri Tuncer
Eyüp Sabri, günümüzde Bosna Hersek içinde özerk bir statüde bulunan Sırp Cumhuriyeti’nin fiili başkenti Banja Luka’da 1898’de doğdu. Babasının vefatından sonra ailenin bütün yükü artık ergen yaşlarındaki Eyüp Sabri Bey’in omuzlarındadır. Kurtuluş Savaşı bitmiştir ve hayat devam etmektedir. Eyüp Sabri Bey, 1923’te İnegöl’de yeniden ticarete atılır. Aynı yıl 29 Ekim’de oğlu Sabahattin de dünyaya gelir. Ailesi de işleri de büyümektedir, kendisi için yeni bir başlangıcın tam zamanıdır. Baba evini satıp Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselen değeri Ankara’nın yolunu tutar. 1923 yılında yeni yapılanan ve nüfuslanan başkentte “bonmarşe” olarak tanımlanan perakende satış mağazasını açar.

Hafız Mustafa 1864
Şekerci Hafız Mustafa, Sultan Abdülaziz Han döneminde, Hacı İsmail Hakkı Bey tarafından 1864 yılında İstanbul Bahçekapı’da kurulmuş ve ardından mahdumu Hafız Mustafa tarafından devralınmıştır. Akide şekerinin ilk üreticilerinden olan Hacı İsmail Hakkı Bey, öncelikle Eminönü Bahçekapı’daki dükkanın bodrum katında dibek taşıyla akide şekeri yapmaya başlamıştır. Hafız Mustafa, babasının dükkanı işlettiği dönemde şekercilik ve tatlıcılıkla ilgilenirken bir yandan da Arpacılar Camiinde gönüllü olarak müezzinlik yapmaktaydı.

Hamamcıoğlu Müesseseleri
Hamamcıoğlu Müesseseleri Ticaret Türk A.Ş, 1880 yılında İstanbul'da Ali Hamamcıoğlu tarafından kurulmuştur. 1940'lı yıllarda Bakanlar Kurulu kararı ile unvanına Türk ismini ilave edilme şerefini ile onurlandırılmış sayılı, köklü ve Türk asıllı şirketlerden biridir. 1946 yılına kadar tarım ve deniz ürünleri ihracatı yapmış ve o tarihlerde Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'da teşkilatlanmıştır.

İlancılık Reklam Ajansı
1909 yılından beri Türkiye'de reklam dünyasına yön veren; Türkiye'nin ilk reklam ajansı.

Karaköy Güllüoğlu
Güllü Ailesi 1800'lerden beri baklava yapıyor. Ailede baklavayı ilk başlatanın Gaziantep'te "Güllü Çelebi" olarak bilinen Hacı Mehmed Güllü olduğu biliniyor. Şekerleme mesleğine Gaziantep'te adım atan Güllü Çelebi, meslekte ilerlemek amacıyla şekerlemeciliğin en gelişmiş bölgeleri olan Halep ve Şam'a giderek altı ay kalarak baklavanın inceliklerini öğrendi. Gaziantep'e dönünce bir baklava tezgahı kurdu. Güllü Çelebi'nin vefatından sonra oğlu Hacı Mahmud Güllü baba mesleğine devam ederek merdane ile teker teker açılan ince yufkalardan baklava yapmaya başladı. Hacı Mahmud Güllü'nün dört oğlu da baklavacı olarak büyüyünce Güllü Ailesi'nde baklavacılık bir gelenek haline geldi.

Kifidis
1919 yılında İstanbul Beyoğlu'nda Ortez-Protez Atölyesi olarak kuruldu. Kurulduğu ilk yıllarda Türkiye'de eczanaler ve diğer medikal perakendeciler aracılığıyla ortopedik ve medikal ürünler üreten ve satan ilk firma olma ünvanına sahip oldu. 1974 yılında Kifidis, İstiklal Caddesi'nde Ortopedik destekler ve özel üretim ortopedik ayakkabılar satan ilk medikal mağazasını açtı. Çok geçmeden 3.nesil yöneticisi Laki Vasiliadis, kaliteli anatomik ayakkabılara ihtiyaç olduğunu fark etti. Kifidis anatomik ayakkabı mağaza zinciri olan ilk Türk şirketi haline getirmiştir. Geçmişin mütevazılığı ve geleceğin yeniliklerini bir arada tutmayı başarabilen ender kurumlar arasındadır. Bu başarı Kifidis'e İstanbul Ansiklopedisi'ne giren ilk ortopedi firması olma özelliğini kazandırmıştır.

Komili
Komili’nin öyküsü, 1878’de Midilli Adası'nda başladı. O yıllarda Ada, Osmanlı toprağıdır. Komi'li Hasan, Midilli Adası'nda sabun ve zeytinyağı üreterek geçimini sağlamaktadır. Aile, Lozan Antlaşması 'ndan sonra mübadele gereği Ayvalık'a göç eder ve Komili markasının öyküsü burada devam eder. Marka kavramının daha söz konusu bile olmadığı bu yıllarda, Hasan Komili "kalitesiz ürünle alıcıyı bir kez, kendini ebediyen kandırırsın" diyerek yola çıkmış ve kuşaklar boyu sürecek Komili markasının tohumlarını atmıştır. Bir markanın zeytin ağacı gibi gerekli zamanlarda budanabilirse ölümsüz olacağı inanışıyla hep zamanın ilerisinde hareket edilmiş, markanın yenilikçi ve kaliteli duruşundan hiç vazgeçilmemiştir.

Konyalı Lokantası
KONYA'nın Doğanbey ilçesinden 1895 yılında çıkan büyük dede Hacı Ahmet Doyuran 1897'de dört masa ve 16 sandalye ile Sirkeci'de 'Konya Lezzet Lokantası'nı kurmuştur. Lezzet ve temizliğin temsilcisi olarak kısa sürede tanınan lokanta, zaman içinde İstanbul mutfağı denince akla ilk gelen isimlerden birine dönüşmüştür. Konyalının şöhreti 1940'lardan sonra Türkiye'ye yayılır.

KOSKA Helvacısı, Mahir GIDA
KOSKA Helva, Merter Gıda

Koska Helvacısının 1907 yılında Hacı Emin Bey tarafından Denizli’de ilk helvacı dükkanıyla temelleri atılıyor. Oğlu Hacı Halil İbrahim Adil Dindar önce Denizli’de sonra oğullarıyla İstanbul’da Beyazıt Koska semtinde baba mesleğini sürdürmeye başlıyor. Hacı Adil Bey’in vefatı ile üç oğlu 1980 yılında Koska Mahir A.Ş. ve Koska Merter iki ayrı şirket olarak faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Mecit Çetinkaya
Şirketler grubumuzun kurucusu merhum Mecit Çetinkaya’nın 1912 yılında başlayan hikayesi, bir savaşın ortasında tüm ailesini ve aşina olduğu her şeyi kaybettiği bir ömrün ilk adımlarıyla başladı. Hayatının her bir detayının ülkemizin kaderiyle kesiştiği bu hikayede, babamız Mecit Çetinkaya’yı zamanla bir devlet yetimhanesinden, iki aile değiştiren beş yaşında evlatlık bir çocuğa, oradan da denizcilikle tanışıp sahip olduğu denizcilik kültürü ve mirasını taşıdığı biz çocuklarına ve torunlarına uzanan tarihte biricik mirasımız Onun yaşam mücadelesi ve azmi oldu. Kuşaktan kuşağa aktarılan denizcilik kültürü ve birikimiyle Türkiye ve dünya denizciliğinde sürdürülebilir, sağlam ve güvenli bir yer edindik. Böylece, geçmişimizden öğrendiklerimizle üreten, büyüyen ve güçlenen bir hikayenin kıymetini de taşımaktayız.

Meyer Objects
Osmanlı Sultanı sarayına bir saatçi aramaktadır. Johann başvurur ve kabul edilir. Böylece 33 yaşındayken, Sultan 2. Abdülhamid’in hizmetinde çalışmak için çocukluğunun geçtiği İstanbul’a döner. Böylece 1876 yılında İstanbul’da Yıldız sarayında baş saatçi olur. Orada hem sarayın hem de şehzadelerin, hanım sultanların, bakanların, yüksek memur ve komutanların saatleriyle ilgilenir. Johann tesadüfen saraydaki bir cinayet komplosundan haberdar olur. Kendisini tehlikeye atmamak için sarayı terk eder ve serbest çalışmaya baslar. “Meyer saatçilik” firmasını İstanbul’un kalbinde bir saat imalathanesi olarak kurar. O aralar Karaköy’ü Galata’ya bağlayan tünelin inşa edildiği zamanlardır.

Pandeli Lokantası
Pandeli küçük dükkânında yemekler hazırlar, onları genişçe bir siniyle başına yerleştirir, Gümrük’e götürüp satardı. Karlı bir günde kayıp düşünce çevredeki köpeklere ziyafet çekişi de bu yıllardadır. 1911’de Fıçıcılar Hanı’nda da daracık bir dükkân buldu ve burada devrin meşhur lokantacılarından Yorgo ile rekabet etti. Bedel ödeyerek, I. Dünya Savaşı’na katılmadı; 1920’lere kadar kıtlık, yokluk ve işgallerle mücadele etti. Kısa bir süre için memleketi Niğde’ye döndüyse de 1920 sonlarına ait devlet kayıtlarından Pandeli’nin artık memleketi Niğde ile bağlarını kopardığı anlaşılmaktadır. Zaten 1926 yılı onun için yeni bir başlangıçtı. Arabacılar Caddesi üzerinde açtığı yeni mekânı, eski şöhretiyle birleşerek onu giderek bir dünya markası haline getirdi.

Petek Saraciye
Petek Saraciye markasının kuruluşu için 1855 yılı işaret edilmekte. Bu tarih Petek Saraciye’ye ticaret yapma sertifikası veren Makedonya Ticaret Odası gibi pek çok ülke ve uluslararası kurum tarafından da kabul görmüştür. İsmail Efendi, Vardar Nehri kıyısında, küçük şehrin bütün esnafının bir arada olduğu küçük çarşı içinde çarık, at koşumu ve kırbaç yapmaktaydı. Bu mesleğe oğlu Hüseyin de ilgi duymuş, ondan işin inceliklerini öğrenmişti. Bununla da yetinmeyen Hüseyin Efendi, o yıllarda deri işçiliğinde önemli bir merkez konumunda olan Avusturya’ya giderek hem mesleki bilgilerini artırmış, hem de ufkunu genişletmişti. 1882 yılında gittiği Avusturya’dan döndüğünde yeniden babasının yanında çalışmıştı.

Saffet Abdullah Güllaçları
Saffet Abdullah markasının hikâyesi, Abdullah Efendi’nin Osmanlı-Rus savaşı nedeniyle Kırım’dan İstanbul’a gelerek Bekir Efendi adında yaşlı bir güllaç ustası ile beraber Topkapı sarayında Güllaç dökmesiyle başlar. Bekir Efendi’nin vefatından sonra Abdullah Efendi, Büyük Saray Meydanı’nda un ve nişasta yapımı için değirmen, güllaç dökmek içinse kömür ocaklarının yapımını tamamlar (1881). Şimdiki Zeytinburnu ve Edirnekapı bölgesinde yetiştirdiği buğday ve mısırları kullanarak değirmeninde ve taş dibeklerde un ve nişasta yapar. Kömür ateşinde ısıttığı tavalarda tek başına saraya güllaç dökmeye devam ederek “Saray’ın Güllaççısı” unvanını alır.

SANKO
SANKO Holding, 1904’ten günümüze 100 yılı aşkın yolculuğu boyunca Anadolu sanayileşmesinin öncülerinden olmuştur. Başta grubun amiral gemisi konumundaki tekstil sektöründe olmak üzere Türkiye’de ve global arenada pek çok alanda liderliğini sürdürürken, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük yenilenebilir enerji, çimento ve ambalaj üreticileri arasındadır. 14.000 kişiyi istihdam eden grup, dünya çapında ürün ve servisler sunarak tüm paydaşları için değer yaratmaya devam etmektedir.

1920 Sultanahmet Köftecisi
1920’de İstanbul’da başlayan ve dünyaya yayılan Türk mutfağı lezzetinin ilk adımını Tarihi Sultanahmet Köftecisi’nin kurucusu Mehmet Seracettin Efendi attı. Yolculuk Sultanhamet’te Turan Kebapçısı adıyla kurulan küçücük bir dükkanda başladı. Bugün dünya mirasına katkıda bulunan Türk mutfağının köfte lezzeti, o gün hiçbir baharat kullanılmadan, özenle seçilen etlerle hazırlanan ve mangalda pişirilen köftelerle halka sunuldu. Mehmet Seracettin Efendi ve üç oğlunun emekleriyle ünlenen köfte lezzeti, 1944 yılında Halk Kebapçısı olarak yoluna devam etti.

Splendid Palas
Gümüşî kubbeler ve kırmızı panjurlarıyla bir tarafta Marmara denizine, bir tarafta da İstanbul’a bakan görkemli bir yapı... Splendid Palas Oteli 1908’de açılmıştır. Art Nouveau tarzından belli ölçüde esinlenilmiş olsa da, odaların çevrelediği aydınlık iç avlusu ve avlu etrafındaki sütunlarıyla, otelin mimari tasarımındaki doğu / batı sentezi açıkça görülür. 130 misafiri ağırlayabilecek 60 oda ve 9 süit mevcuttur.

Tevfik Aydın Saat
Hacı Mehmet Nuri, Trabzon'da sorgu hakimliği yaparken 1889 yılında, en büyük merakı olan saatçiliğe başladı. Babasının yanında mesleği öğrenen Tevfik Aydın, 1940 yılında İstanbul Eminönü Meydanında ilk mağazasını açtı. Türkiye Gözlükçüler Cemiyeti’nin kurucusu ve ilk başkanı olan Tevfik Aydın, aynı zamanda İstanbul Ticaret Odası Saatçilik Meslek Komitesi’nin ilk üyelerinden olup saatçilik mesleğinin duayenlerindendi. 1991 yılından itibaren oğlu Ömer Aydın, kızı Müjde Taşçı, gelini Melahat Aydın, torunları Canan Önder ve Can Taşçı'nın da katılmaları ile firmanın üçüncü ve dördüncü kuşağı bir arada Sirkeci mağazasında hizmet vermektedir.

Vakıf Taşdelen
1582 yılında Sultan II. Selim Han'ın eşi Afife Nurbanu Sultan tarafından vakf edilen, cam şişe ve cam damacana da su tedarik ediliyordu. Eski adı ile Taşdelen memba suyu olan Vakıf Taşdelen'nin bilinirliği ve kullanımı çok daha eskilere dayanmaktadır.

Vefa Bozacısı
Hacı Sadık Bey, 1870 yılında Arnavutluk Prizren'den İstanbul'a gelir. O yıllarda bozanın sulu kıvamlı, esmer renkli ve ekşi lezzetli biçimde, şehir halkından 200’e varan esnaf tarafından yapılıp satıldığını görür. O dönemde farklı bir yöntem dener ve bugünkü haliyle yani koyu kıvamlı, açık sarı renkli henüz yeni mayalanma kabarcıklarının oluştuğu andaki çok hafif ekşimsi lezzeti, bu markanın ilk imzası olur. Evinin altında kendi imkanları ile ürettiği bozasını, altı yıl boyunca kış geceleri saray ve çevresinde, omzunda taşıdığı bakır güğümlerle dolaştırarak tanıtır. Her köşe başında sabırsızlıkla beklenen Hacı Sadık Bey, artan talep karşısında cesaretlenir. Zamanın saraylı, aristokrat aileleri ile bürokratlarının oturduğu İstanbul'un en mutena semtlerinden biri olan Vefa'da, 1876 yılının Eylül ayında boza ürününün dünyadaki ilk resmi ticarethanesini açar.