AKARYAKIT VE ENERJİDE İLETİŞİM SİNYALI

Krizler ile kaos ortamları, birbirinden farklıdır. Pandemi ile birlikte, iletişim yönetiminde 3 önemli ders çıkardık. Bunlardan ilki, krizler ile kaos ortamlarının birbirinden farklı olduğu, koronavirüs ile bir kriz değil, kaos içine sürüklendiğimiz gerçeği. İletişim yönetimi açısından ikisi arasında ne fark var?

Krizler ve dolayısıyla iletişimleri yönetilebilir olgulardır. Krizlerin nasıl yönetileceği konusunda tanımlanmış belli kurallar ve disiplinler vardır. Bunlar dikkatlice uygulanırsa krizlerde hasar olabildiğince küçük olur. Kaoslarda ise kimsenin kontrolü altında olmayan ve ne zaman durulacağını bilmediğimiz bir toz bulutu vardır. Göz gözü görmez. Aynen tüm dünyada, Ocak 2020'den beri devam ettiği gibi, içinden geçmekte olduğumuz ortam bir kaos durumudur. 

BİR NUMARALI ÖNCELİK "GÜVENLİRLİKTİR"
İletişimciler açısından bu dönemlerde bir numaralı öncelik "güvenlirliktir." Çünkü "anlık" ve daha sıkıntılısı "stratejik" olmayan "taktiksel" iletişim yönetmek durumunda kalırız.  Doğru zamanda, doğru içerikte, şeffaflık ilkeleri net olarak tanımlanmış iletişim yönetimi her zamankinden daha fazla önemsenmelidir. Çünkü dezenformasyonun en çok sevdiği ve yeşerdiği ortamlar, kaos  durumlarıdır. Kaos hâlâ devam ediyor. Toz bulutu hâlâ havada ve ne zaman durulabileceğine dair bir öngörü yok. Çünkü bilim henüz neden-sonuç ilişkisini ortaya koymuş değil.
Üçüncü ders ise, koronavirüs yüzünden gündemden düşen veya kapı arkasında beklemekte olan "iklim krizi" konusu. Koronavirüs, nelerle karşı karşıya olacağımızın küçük bir provası olarak görülmelidir. Küresel ölçekte hepimizi zor günler bekliyor. İşte bu zor günlerin içinde topluma karşı en fazla sorumluluk üstlenecek meslek gruplarının başında da iletişimciler geliyor.

* Kriz yönetimini de beraberinde getiren yeni dönemin iletişim tonu ve dili ne oldu, nereye evrildi?

Enerjisa Enerji İletişim Grup Müdürü GÖKTÜRK DEMİREL:
Daha şeffaf ve duyarlı bir noktadayız

Hiç kuşkusuz, alışılmışın dışında ve daha önce deneyimlemediğimiz birçok şeyi normalleştiren bir süreçten geçiyoruz. Bu dönem bizi, paydaşlarımızın değişen beklenti ve davranışlarını doğru analiz etmeye ve iletişim tonumuzu daha şeffaf ve duyarlı bir noktaya taşımaya yöneltti. Hem iç hem de dış iletişimde doğru ve etkili bir bilgi kaynağı olmaya ve operasyonlarımızda olduğu gibi iletişimimizde de toplumsal fayda sağlamaya daha fazla yöneldik. Sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk, teknoloji ve inovasyon konuları da iletişimimizde ön plana çıkan başlıklar oldu.

Limak Enerji Grubu Kurumsal İletişim Grup Müdürü YUSUF ZİYA YÜCE:
Susmak yerine, doğru iletişim tonunda konuşmak gerekiyor
Salgın, pazarlama stratejileri ve iş modellerinde değişime neden oldu. Tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi pandemi sürecinde de proaktif olan, sürekli ve hızlı bir biçimde değişen koşullara adapte olanlar kazandı.

Sosyal mesafenin mecburi hale geldiği bir dönemde, tüm marka veya kurumların tüketicisi / toplum sld olan duygusal mesafelerini olabildiğince kısaltmalarının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Pandemi aynı zamanda, kriz yönetiminin önemini bir kez daha vurgulamış oldu. İş sürekliliği yönetiminin içinde detaylı ve güncel bir kriz yönetimi planının da yer alması gerektiğinizi bizlere hatırlattı. Kriz iletişiminde, çalışan sağlığı ve mutluluğu birinci öncelik oldu. Günümüz dünyasının ve geleceğin olmazsa olmazlarından sosyal sorumlu marka olma misyonu gereği, iletişimin günümüz şartlarına uyum sağlanarak devam ettirilmesi oldukça önemli bir hale geldi. Kriz dönemlerinde susmak yerine doğru iletişim tonunda konuşmak gerekiyor. Markalar süreçleri yönetirken kendilerine has içerikler üretmeli, orijinal ve yaratıcı çalışmalarla diğerlerinden sıyrılmalı. Biz de çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz.

Ge Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü ÖZLEM AKSOY:
Gerçekçi ve olumlu bir tona sahibiz

Pandemi, tüm toplumun dünyaya bakış açısında önemli bir değişim yarattı. Hayatta kalma ve sağlığımızı koruma içgüdüsüyle evlere kapanmışken, bir yandan da işlerimize devam etmeye çalıştık. Dijitalleşmenin etkilerine en yakından tanık olduk. İletişim faaliyetleri için daha önce dijital mecraları kullanmaya başlamıştık; ancak salgın sürecinde hem yoğunlaj arttı hem de mecra kullanımları çeşitlendi. GE olarak biz de dijital kanallarımız aracılığıyla, sağlığı ve iş sürekliliğini ön plana alan, gerçekçi ve olumlu bir tonda iletişim faaliyetlerimizi sürdürdük. Güven duygusunu devam ettiren bir dil kullanmaya devam ettik. Böyle dönemlerde paydaşlarınız ile bağları güçlü tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Opet Kurumsal İletişim Müdürü AYŞENUR AYDIN:
En önemli hedef, güven yaratmak ve bu güveni korumak
Pandemi dönemi, iletişimin önemini ve değerini çok güçlü bir şekilde hatırlattı. “Kriz mi, kaos mu?” derken, aslında “dijital evrim” de diyebileceğimiz bir çağ değişimine tanıklık ediyoruz.

Bu süreçte insani ve vicdani değerlerin her zamankinden çok daha fazla öne çıktığını görüyoruz. Empati başta olmak üzere, samimiyet gibi tüm sosyal ve insani değerlerimizin ve bu değerleri yaşama ve iletişime taşımanın da yeniden farkına vardık. Salgınla birlikte belirsizliği kabul ederek iş süreçlerini yönetebilmek ve esnek olmak da bu dönemin öne çıkan kavramları oldu. Kurumların iletişimde en önemli hedefi, güven yaratmak ve bu güveni korumaktı.

MARKANIN TOPLUMSAL SORUNLARA YAKLAŞIMI...
Son yıllarda çevresel sürdürülebilirlik, nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi kalkınma hedefleri, şirketlerin gündemindeki yerini koruyordu. Ardından yaşanan Covid-19 ile birlikte ağırlaşan sorunlar, tüketici beklentilerinin eskisinden daha hızlı şekilde değişmesine, yükselmesine neden oldu. Artık iletişimin hedefindeki tüm paydaşlar, kurumun ya da markanın kendisi ile kurduğu ilişkiyi eskisinden daha fazla önemsiyor ve dikkate alıyor. Yeni çağın tüketicileri, bir kurumun ya da markanın toplumsal sorunlara yaklaşımını dikkatle takip ediyor. Sevdiği markanın toplumda olumlu değişim hedeflemesini ve yenilikçi fikirler ile hayatı kolaylaştırmasını bekliyor. Örneğin; bir marka, toplum için bir proje yaptığında insan kaynağı, üretim ve operasyonlarında fark oluşturmuyorsa ve bu konuda gerekli sosyal faydayı sağlayamıyorsa iletişim krizi riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. 

Markalar, daha fazla fayda ve anlam yaratmalı. Kurumlar, kârlılıklarının yanı sıra; etik ilkelere, insan haklarına, çevreye saygılı stratejilerle hareket etmeli ve yaptıkları projeleri sadece bir iletişim unsuru olarak görmeyip sosyal fayda amaçlamalı. Diğer yandan, markalar, toplumun beklentilerini doğru anlamalı ve gündemdeki konuları dikkatle izlemeli. Yenilikçi, samimi ve tüm paydaşları ile sağlam bağlar kuran markalar ise takip ediliyor. 

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK...
Bir önemli değişim de dijitalleşmeyle beraber, iletişimi veri yönetimi ve analizileriyle planlamak ve araştırmalardan yararlanmakta oldu. Hedef kitle bazında mikro ve makro ölçekte yapılan araştırmaları okuyabilmek ya da var olan verileri kullanmak, beraberinde, iletişim tekniklerinde yepyeni fırsatlar getirdi. Pandemi ile birlikte sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yaşam tarzı da çok önemli hale geldi. Sürdürülebilirliği işlerin merkezine yerleştirerek geleceğe odaklanmak da yeni dönemin iletişim tonunda önemli bir yer tutuyor. 

Signify Ortadoğu, Türkiye, Pakistan ve Afrika Kurumsal İletişim Direktörü EBRU ERTAN BİLGE:
Dilimizi oldukça sadeleştirdik 

129 yıldır dünyada, 90 yıldır ise Türkiye’de faaliyet gösteren, insanı ve çevreyi merkeze alan bir şirketin “Kurumsal İletişim Yöneticisi” olarak, pandemi döneminde dilimizi oldukça sadeleştirdiğimizi ve kamuoyunu bilinçlendirmeye odaklandığımızı söyleyebiliriz. Marka olarak, kurduğumuz tüm ilişkilerimizde yalın, samimi ve bilgilendirici bir tonda kalmayı tercih ettik ve ediyoruz. Salgın sürecinde Signify olarak, ışığın insanın yaşam kalitesi için anlamını yeniden tanımladık. Doğayı hor kullanmamayı bir kere daha çok iyi anladık. Buradan yola çıkarak, iletişim süreçlerimizde “Signify Sürdürülebilirlik Vizyonu”nun altını çokça çizdik. 

Panasonic Life Solutions Türkiye Kurumsal İletişim ve Kss Müdürü İLKER ÇELİK:
“Nezaket ve alçak gönüllülük” kavramı, temel prensibimiz
Hayatın tüm dinamiklerini yeniden şekillendiren Covid-19 salgını, elbette iletişimin tonu ve disiplinleri kapsamında da yeni bir dönemin kapılarını araladı.

“Yeni Normal” kavramını hayatımıza katan bu dönem, tüm iletişim araç ve yaklaşımlarını, bütünsel ve stratejik bir şekilde ele almanın önemini bir kat daha artırmış durumda. Bu kapsamda, günümüzde marka ve kurumların toplumsal hafıza payında güçlü bir yer edinmesinin, iletişim süreçlerinde sağlanacak dönüşümün başarısı ile doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz. Markaların toplumun beklenti ve davranışlarını doğru analiz etmesi, her zamankinden daha çok önem kazandı. Panasonic Life Solutions Türkiye olarak, daima büyük önem verdiğimiz “Kurumsal İtibarımızı Korumanın ve Yükseltme”nin, iletişim tonumuzu belirlemede yine kilit unsur olacağı inancındayım. Ayrıca, Panasonic’in 7 ilkesi arasında çok önemli bir yere sahip olan “Nezaket ve Alçak Gönüllülük” kavramı, tüm iletişim süreçlerimizin temel prensibi olmaya devam edecek.

Shell & Turcas İcra Kurulu Üyesi ve Shell Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü MELTEM OKYAR PERDECİ:
İletişim tonumuz; samimiyet, güven ve toplumsal fayda üzerine kurulu
Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi ile birlikte, iş yapış şeklimiz ve birçok alışkanlığımız değişime uğradı. Yaşadığımız bu değişim ve “Yeni Normal”e adaptasyon ise hızlı ve çevik olmayı beraberinde getirdi.

Değişim içerisinde “güven” unsuru en çok öne çıkan başlıklardan biri oldu. Markalardan iletişimlerinde “içten, dürüst ve güvenilir” olma beklentisi daha da arttı. Diğer yandan, sosyal etkinin gücü ön plana çıktı ve toplumsal fayda yaratacak çalışmaların daha da değer kazanacağı bir döneme girdik. Tüketiciler artık markaların insani yönünü daha fazla görmek istiyor. Özellikle böylesi, eşi benzeri yaşanmamış  zorlu dönemlerde insana, doğaya ve tüm canlılara değer veren ve samimiyetle bunu gösteren markaların farkı ortaya daha fazla çıkıyor. Shell olarak biz de bu süreçte, samimiyet, güven ve toplumsal fayda üzerine kurulu iletişim tonu ve dilimizi daha da güçlendirerek sürdürüyoruz.

Enerjisa Üretim Kurumsal İletişim Müdürü SELAY GÜNTEKİN:
İletişimimiz “güçlüyüz, beraberiz, birlikte yeneceğiz” mesajları üzerine kurulu
Tüm dünya ve ülkemiz için zorlu geçen pandemi sürecinde, bir arada güçlü durmanın, sadece fiziksel olarak yakın olmaktan ibaret olmadığını anladık. “Biz Bir Ekibiz” ilkemizden hareket ile tüm iletişim planlarımızı bu doğrultuda geliştirdik.

Pandemi öncesi döneme göre daha fazla birlik olmak için her fırsatı değerlendirdik, dijital ortamda daha çok bir araya geldik. Kriz yönetimi konusunda ise tüm çalışanlarımıza her zaman şeffaf bir şekilde bilgilendirme yaptık. Zorlu sürece rağmen hep pozitif kalmaya ve bunu iletişim dilimize de yansıtmaya çalıştık. 

“AÇIK KAPI” POLİTİKASI...
Hiyerarşiden bağımsız şirket yapılanmamız sayesinde tüm ekiplerimiz, merak ettikleri soruları istedikleri vakit paylaştı ve çok hızlı bir şekilde yanıt aldı. Ayrıca zaten, hiyerarşik anlayışı ortadan kaldırmayı hedefleyen ve katılımcılığı destekleyen açık kapı politikamız var. Şirketin tamamına yayılmaya başlayan bu anlayış da çok sesliliği artırıyor ve işlerimizin ortak akıl ve ekip ruhu ile yönetmemize vesile oluyor.

GÜVEN VE HUZUR...
Çalışanlarımızdan, ailelerine ve topluma olan sorumlulukları gereği bir lider gibi davranmalarını istedik. Çünkü eşlerinin, çocuklarının, yakınlarının ve toplumun; güven veren, dinleyen, anlayan, soruna değil, sorunla nasıl mücadele edilmesine konsantre olunması gerektiğini söyleyen liderlere ihtiyacı olduğunu gözlemledik. Bu mücadeleyi vermeleri için de tüm kanallarımızla destek verdik.   Tüm çalışanlarımıza, ailelerine, ortak paylaşımlarımızın olduğu ya da etki alanında olduğumuz topluma, arkalarında olduğumuzu daima hissettirdik. Güvenli ve huzurlu olmalarına katkı sağladık.

YALIN VE ANLAŞILIR PAYLAŞIMLAR YAPTIK 
Bilgi kirliliğinin psikolojileri olumsuz etkileyeceğini biliyorduk. Bu nedenle ilave iletişim kanalları (Covid gazetesi, log-in ekranları, dijital signage gibi) oluşturduk ve buralardan da yalın ve anlaşılır paylaşımlar yaptık. Konuk uzmanların organizasyona hitap ettiği, bilgi verdiği buluşmalar düzenledik. İletişimimiz özetle “Buradayız, üretiyoruz, güçlüyüz, beraberiz, birlikte yeneceğiz” mesajları üzerine kuruldu.

Philips Orta Doğu ve Türkiye Marka & İletişim Direktörü RENGİN ERDİNÇ:
İletişim dili, empatiye dayalı ve amaç odaklı hale geldi

Pandemide, iletişim dilinin empatiye dayalı ve amaç odaklı hale geldiğini söyleyebiliriz. Dünyayı iyileştirmeyi, ortak fayda yaratmayı amaç edinen markalar bu süreçte ön plana çıkıyor. Sadece topluma yönelik tek yönlü yapılan iletişimden ziyade, karşılıklı etkileşimin olduğu ve birlikte değer yaratmaya yönelik iletişim önem kazandı. Bu dönemin kilit kelimeleri “ortak amaç” ve “birliktelik”. Biz de Philips olarak, hayatı birlikte iyileştireceğimize inanıyoruz.  

Arçelik Global İletişim Direktörü ZEYNEP ÖZBİL:
Olumlu ve umut veren bir iletişim dilini benimsedik

Olumlu ve umut veren bir iletişim dilini benimsedik. Böylesine zor bir süreçte basın çalışanları, şirketlerin kurumsal iletişim ekipleri ve iletişim ajansları olmak üzere, tüm iletişim ekosisteminin toplumsal fayda odağında kolektif bir bilinçle hareket etmesini hedefleyen bir strateji izledik.