CFO'NUN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AJANDASI

Konu sürdürülebilirlik olunca, bireysel çaba ve sorumluluk kadar, kurumsal açıdan da katkılar önemli. Sıfır eşitsizlik, sıfır atık ve sıfır emisyon yönünde atılan adımların çevresel ve sosyal etkileri geleceğimizin konusu gibi gözükse de günümüzün konusu. Şirketlerin bu en temel 3 konudaki sürdürülebilirlik politikalarını benimsemesi ve vizyonlarını güncellemesi kaçınılmaz. Görünen o ki CFO'ların üst yönetimdeki etki ve katkılarıyla bu süreçler hızlanacaktır. Hatta bu yönde kısa vadede yapılan yatırımlarla artan maliyetler, orta ve uzun vadede azalacaktır. Bakalım Türkiye'nin önde gelen şirketlerinin CFO'ları, sürdürülebilirlik konusunda nasıl bir yol haritası izliyor.

SAP TÜRKİYE’YE GÖRE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE HANGİ SEKTÖR ÖNE ÇIKIYOR? OTOKOÇ OTOMOTİV, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KONUSUNDA NELER YAPIYOR? PEGASUS’UN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ROTASINDA HANGİ KONULAR VAR? BOYNER, İŞ YAPIŞ MODELLERİNİ NASIL ŞEKİLLENDİRİYOR? MİGROS’UN YAYINLADIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORUNDA NELER VAR? ZORLU ENERJİ’NİN ENERJİYE BAKIŞ AÇISI NASIL?

Yayın Kurulu Üyemiz Ayşe Burcu Arslan sordu, CFO'lar yanıt verdİ. Özel araştırmamızın detayları

SAP Güney Avrupa ve Frankofon Afrika CFO’su Buluş Fidan Tüfekçi:
Enerji sektörünün yeşil dönüşümüne ihtiyacımız var
SAP’nin Oxford Economics ile 2022’nin başında yaptığı araştırmaya göre, enerji sektörü sürdürülebilirlik için önemli planlamalar yapmaya devam ediyor. Sürdürülebilir bir gelecek için enerji sektörünün yeşil dönüşümüne pek çok sektörden daha fazla ihtiyacımız var.

Enerji, uzun yıllardır SAP’nin özel çözümler geliştirdiği endüstrilerin arasında yer alıyor. Bugün petrol, gaz gibi enerji endüstrisindeki birçok şirket, yenilenebilir enerjinin hüküm süreceği geleceğe yönelik yarışta seçimler yapıyor, adımlar atıyor, biz de dijital teknolojilerle onların yolunu açıyoruz. Sürdürülebilir enerjiye geçiş, yeni satın alma ve birleşme fırsatları, dijital dönüşüm projeleri, yenilenebilir enerjinin artırılmasının yanı sıra, yükselen iş gücü açığı ve maliyetler karşısında sektördeki şirketlerin etkili sermaye planlaması yapması gibi konularda sunduğumuz ileri teknolojiler ile uzun yıllardır enerji sektörünün yanındayız.

SAP olarak, müşterilerimizin sürdürülebilirlik dönüşümü yolculuklarında onlara güvenilir bir rehber olmanın ötesinde, bir rol model olarak faaliyet gösteriyoruz. Şirketimizdeki kayda değer büyümeye karşın global sera gazı emisyonlarımızı, karbon ayak izimizi oldukça azalttık. 2025 itibarıyla da karbon-nötr bir şirket olmayı hedefliyoruz.

SAP, sürdürülebilirlik çalışmalarında büyük rol oynuyor

SAP sunduğu dijital çözümlerle şirketlerin sürdürülebilirlik çalışmalarında büyük rol oynarken, bir yandan da kendi içinde aldığı aksiyonlarla iş dünyasına örnek olmak için önemli adımlar atıyor. SAP, sürdürülebilirlik çalışmalarına finansman sağlamak için kendi iç kaynaklarını kullanıyor. SAP çözümlerini kendisi iç süreçlerinde kullanarak dijital dönüşüm, maliyetlerin kontrolü ve hızlı karar alabilme kaslarını güçlendirerek nihayetinde sürdürülebilirlik konusunda gerekli finansman kaynaklarını kendi içerisinde sağlayabiliyor. SAP, sıfır emisyon, sıfır atık ve sıfır eşitsizlik konularında çalışmalarına, düşünce ve aksiyon lideri misyonuyla hızla devam ediyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için…

İş dünyasının sürdürülebilir bir gelecek inşa etmede daha etkin rol oynaması gereken bir dönemdeyiz. Bugünün şirketlerinin, paydaşlarının beklentilerini karşılayacak yatırımları yapabilmesi ve geleceğin daha sürdürülebilir, düşük karbonlu ekonomisinde rekabetçi kalabilmek için gerekli adımları atması gerekiyor. Bu konuda finans departmanlarına da büyük rol düşüyor. CFO, yönetici şapkasıyla, üst yönetimin sürdürülebilirlik vizyonunu kurumsal stratejiye dahil ederek şirket genelinde içselleştirilmesini sağlamaya destek olmalı. Finansın lideri olarak da sürdürülebilirliği bu fonksiyonun dokunduğu tüm alanlara yaygınlaştırmalı. Bu sayede CFO’lar, yatırımcıların güveninin artmasına, verimliliğe yatırım yapılarak maliyetlerin düşürülmesine, kurumun itibarının artırılmasına, operasyonel olarak dayanıklı bir organizasyon yapısına ulaşılmasına, hızlı harekete geçemeyen şirketler karşısında rekabet avantajı kazanılmasına ve genç yeteneklerin şirkete çekilmesine destek olabiliyor.

Otokoç Otomotiv Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı M. Önder Kutman:
Sürdürülebilirlik için 3 önemli adım attık
Otokoç Otomotİv olarak, sürdürülebİlİrlİğİ uzun yıllardır İşİmİzİn ayrılmaz bİr parçası olarak görüyoruz. Dİğer taraftan dünyada gİderek kötüleşen ekonomİk ve polİtİk konjonktür şİrketlerİ yenİ tedbİrler almaya ve süreçlerİnİ gözden geçİrmeye yönelttİ. Bİz de şİrket olarak çok önemlİ üç adım attık; ‘Sıfır Bazlı Bütçe projemİz, Sürdürülebİlİrlİk Komİtemİz ve Enerjİ Verİmlİlİğİ Komİtemİz’

Bu üç oluşum da sürekli olarak interaktif çalışarak başta enerji verimliliği olmak üzere birçok sürdürülebilirlik başlığı altında değerlendirdiğimiz projeleri hayata geçiriyor. Daha önce de değindiğim gibi sürdürülebilirlik açısından enerji, en kritik başlıklardan biri olarak konumlanıyor. Örnek vermek gerekirse biz de bu kapsamda tesislerimizin güneş enerjisi üretim potansiyelini değerlendirerek iklim olarak en uygun bölgelerde GES kurma çalışmalarımıza devam ediyoruz. Antalya tesisimizde pilot olarak hayata geçirdiğimiz güneş enerjisi santrali projesi bu konudaki ilk örneğimiz. Adana şubemizde de kurulum sürüyor, yakın zamanda devreye alacağız. Bir taraftan yenilenebilir enerji üretimine yatırım yaparken diğer taraftan LED dönüşümleri ve kompresör değişimleri gibi projelerle de enerji verimliliğimizi arttırıyoruz. Koç Holding’in 2050 yılında karbon nötr olma hedefi doğrultusunda şirketimize düşen sorumlulukların bilincinde olarak düşük karbon ekonomisine geçişe yönelik tüm faaliyetlerimizi arttırarak sürdürmeyi hedefliyoruz.

Sürdürülebilirlik temalı yatırım ürünlerine talep artıyor

Yatırımcıların sürdürülebilirlik temalı yatırım ürünlerine karşı talebi her geçen gün büyüyor. Otokoç Otomotiv olarak bu konudaki fon kaynaklarını araştırıyor ve finans dünyası ile olası iş birlikleri için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Sıfır karbon hedefinin yanı sıra belirlemiş olduğumuz diğer sürdürülebilirlik kriterleri kapsamında da banka ve diğer finans kurumları ile görüşerek alternatifleri değerlendiriyoruz.

Dünyada yaşanan olumsuzluklardan finans dünyası da etkilendi

Dünyada yaşanan olumsuz gelişmeler sürdürülebilirlikle ilgili farkındalığı her geçen gün daha ciddi bir boyuta taşıyor. Dolayısıyla finans dünyasının bunun dışında kalması mümkün değil. Tüm dünyada finans kuruluşları sınırlı finansman kaynaklarını kullandırırken sürdürülebilirlik başlığı altındaki projelerde ilgili kriterlere göre yönlendirme yapıyorlar. Sürdürülebilirlik kriterlerine uyum daha düşük maliyetli ve daha uzun vadeli finansmana ulaşmanın en önemli şartlarından biri haline geldi.

Pegasus Hava Yolları Finans Genel Müdür Yardımcısı Barbaros Kubatoğlu:
Enerji ithalatçısı ülkeler için önümüzdeki kış zor geçecek
Enerji; hayatımızın her alanında kullandığımız ürün ve hizmetlerin üretimi için ana girdi olması sebebiyle ulaşılabilir, sürdürülebilir ve çeşitlendirilebilir olmalı. Enerji aynı zamanda, sadece ekonomik değil sosyal, politik ve tabii ki çevre açısından çok boyutlu ele almamız gereken bir konu. Dönemin şartlarına göre de enerjiye bakış açımızda farklılıklar meydana geliyor.

2021 yılında yeşil enerji taahhütlerinde bulunan gelişmiş Avrupa ülkelerinin bile, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında yaşadıkları ciddi arz problemi, dünya genelinde yükselen enflasyon, satın alma gücünün yavaşlamasıyla bu taahhütlerini çok kısa bir sürede kenara bırakıp yeniden fosil ve nükleer yakıtla ürettikleri enerjiyi ajandalarına aldıklarını görüyoruz. Artan enerji fiyatlarının etkisi bugün en gelişmiş ekonomiler için bile bir resesyon riski doğuruyor. Enerji ithalatçısı durumunda olan ülkemiz de bu durumdan çok ciddi şekilde etkileniyor, enflasyon kaleminin içerisinde enerji büyük yer tutuyor, artan enerji fiyatları enflasyon yükselişinde kısır döngüye sebep oluyor ve önümüzdeki kış aylarının enerji ithalatçısı konumundaki ülkeler için çok zor geçeceği aşikar. Özellikle Rusya’ya uygulanan ambargolar sonrasında daha şimdiden, yüksek yaşam standartlarına alışmış Avrupa vatandaşlarının sadece ekonomik olarak değil, sosyal hayatlarında da ciddi kısıtlamalarla geçirecekleri bir kış mevsimi olacağa benziyor. Tüm bu gerçekler çerçevesinde, yeni dönemde sıklıkla karşımıza çıkan sürdürülebilirlik konusunun en öncelikli olarak enerji alanında başarılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Enerjinin sadece üretimin temel girdisi değil, seyahat, lojistik, ısınma, aydınlatma dahil sosyal hayatın da en önemli girdilerinden biri olması, hatta politik birçok sorunun ve çatışmanın ana sebeplerinden biri olması; enerjiyi sürdürülebilir ve kolay ulaşılabilir bir kaynak olarak hayatımıza sokacak aksiyonları önceliklendirmemiz gerektiğini bize gösteriyor.

Dünya ekonomik anlamda zorlu bir süreçten geçiyor

Pandemiyle birlikte neredeyse durma noktasına gelen ekonomik faaliyetler, hükümetlerin uyguladığı çok ciddi destek programlarıyla yaklaşık 2 senelik zor bir pandemi sürecini atlattı. Ancak bu desteklerin etkisi, ülkelerin mali kaynaklarını hızlı bir şekilde tüketmesine ve bugün dünya genelinde yaşanan enflasyon dalgasına yol açtı. Özellikle FED ve ECB’nin uygulamaya koyduğu ekonomik sıkılaşma politikaları ve faiz artışlarının üzerine Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı kaos da eklenince; sadece Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de ekonomik volatiliteye ve gerilemeye yol açtı. Tabii gelişmekte olan ülkelerde bu volatilitenin dalga boyu daha yüksek oldu. Parasal kaynakların pahalılaşması ve gittikçe zor ulaşılır hale gelmesi bankaları dahi etkilerken, şirketler geleneksel finansman kaynaklarına ulaşmada zorlanır hale geldi. Şirketler finansman kaynaklarını çeşitlendirmek adına güçlü yanlarını öne çıkararak ortaklıklara ve iş birliklerine daha açık hale geldi. Rekabet yerine gelir paylaşımı şirketlerin ajandalarına girdi. Özellikle dijitalleşmenin pandemiyle birlikte hız kazanmasıyla, dijital ortamda ortak hizmet sunarak gelir paylaşımı bir model oldu. Ölçek ekonomisiyle daha verimli mal üreten şirketler, birbirleriyle rekabet etmek yerine ortak üretimle iş birliklerine gitti. Finansman piyasası da bu durumdan etkilendi. Geleneksel banka kredileriyle işletme sermayesinin fonlanmasına alternatif olarak, halka arzlarda, özel şirket tahvil ihraçlarında, uluslararası piyasaya erişimi olan güçlü şirketlerde de Eurobond ve sukuk ihraçlarında ciddi artışlar yaşandı. Daha önce bu piyasalarda işlem yapmamış birçok şirketin bu piyasalara geldiğini gördük. Eskiden neredeyse sadece hazine ve banka ihraçlarıyla sınırlı olan Türk Eurobond ihraççılarının arasına enerji, hava yolu, inşaat gibi sektörlerden de şirketler katıldı. BIST100’de değişik sektörlerden birçok yeni şirket halka arzları yaşandı. Bunların ekonomik faaliyetleri güçlendirici etkisi bir yana, şirketlerin uygun maliyetle finansmana erişiminde kolaylık sağlaması bakımından da çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Şirketler, ‘Devamlı Finansman Kaynakları’ ile hayatta kalabilirler

Günümüzde her kaynak gibi finansman kaynaklarında da daralma yaşanıyor. Finansman kaynağı sağlayan bankalar, finansal kurumlar, EXIM gibi kuruluşlar daralan kaynaklarını daha seçici olarak kullandırdıkları gibi, bu kaynaklara ulaşabilen şirketler de yüksek maliyetlerle karşılaşıyor. Ekonominin tanımının “sınırlı kaynakların verimli kullanımı” olduğundan yola çıkarsak, öncelikle dünyamızı sürdürebilir hale getirmede ve şirketlerin bu yönde büyümesinde bir araç olan yeşil finansman kaynaklarının son yıllarda artarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının, şirketlerin mali yapısını derecelendirmenin yanı sıra ESG’ye uyum kriterleri açısından da derecelendirmelere başladıklarını biliyoruz. Sürdürülebilir dünya anlayışıyla, ilerleyen yıllarda, üretim kaynaklarını verimsiz kullanan, çevreyi kirleten, olumsuz sosyal etki yaratan şirketler finansmana ulaşmada zorluk yaşayacaklar ya da hiç ulaşamayacaklar. Şirketlerin yaşayabilmesinin yegâne yolunun devamlı finansman kaynaklarına ulaşabilir olmasından geçtiğini düşünürsek, öncelikle şirketler mal ve hizmet üretimlerini hem doğaya hem sosyal çevreye zarar vermeden, aynı zamanda çalışanları arasında ayrım gözetmeden yapmalı ve bu faaliyetleri doğrulatarak sürdürülebilir bir dünya için katkıda bulunarak finansmana ulaşabilmelidir.

Boyner Grup CFO'su ve İcra Kurulu Üyesi Özgür Tokgöz Altun
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı odağımıza aldık
Boyner Grup olarak, tüm iş yapış modellerimizi ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı odağımıza alarak şekillendiriyoruz. İşimizin çevresel etkinlerini sadece mağazalar ve fabrikalarımızda değil tedarik ekosistemimiz ve dağıtım kanallarımızda da yönetme prensibimizle çalışıyoruz.

Daha yaşanılabilir bir dünya ve hatta daha gerçekçi bir ifade ile dünyanın devamı için enerji tüketiminin sınırlandırılması konusunu göz ardı edemeyeceğimiz bir dönemdeyiz. Dolayısıyla bu konunun bizim gündemimizdeki yeri de gün geçtikçe artıyor. Bu alanda yaptığımız çalışmaları özetleyecek olursak; 2019 yılında kurulan İş Dünyası Plastik Girişimi’ne dahil olan ilk markalardan biri olduk. Bu kapsamda 2023 yılına kadar plastik tüketimimizi 11,5 ton azaltma sözü verdik. Plastik tüketimimizi yıllık bazda IPG’ye raporlamanın yanında mağaza ve ofislerde kullanılan plastik envanterimizin geri dönüşümlü, kompostlanabilir alternatifler ile değiştirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Merkez ofislerimizde “Sıfır Atık” projemiz ile karbon ayak izimizi azaltmayı hedefliyoruz.

Finansal sürdürülebilirlik için yeni çözümler geliştirilmeli

İçerisinde bulunduğumuz ekonomik konjonktür kurumlarının finansal sürdürülebilirliğini sağlamayı görev edinen CFO’lar için yepyeni çözümler geliştirmeyi mecbur kılıyor. Sürdürülebilir ve yeşil finans piyasası, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için son zamanlarda hızla büyüyor. Geleneksel yöntemlerde yatırım kararlarında sadece finansal değere bakılırken günümüzde bu yaklaşımın geçerliliğini kaybettiğini görüyoruz. Ekonomik ve finansal kararların yanında çevresel ve sosyal etki, yönetişim, risk ve fırsatlar da dikkate alınıyor.  Bireysel çabaların yanı sıra bu noktada kurumlara da çok büyük rol düşüyor. Sürdürülebilirlik perspektifinden kalkınmayı önceliklendiren bir büyüme çerçevesinin başarılı olması için özel sektörün de bu vizyonu sahiplenmesinin çok kritik olduğunu düşünüyorum. Biz grup olarak, iş birliklerinin, doğru iş ortaklarıyla imza atılan girişimlerin gücümüze güç kattığına inanıyoruz.

Sürdürülebilirliği özümsemek gerekiyor

Global rekabet bir tarafa; kurumların varlıklarının devamı için sürdürülebilirlik konusunu çok iyi özümsemiş olması gerekiyor. Finansal değer yaratmanın yanı sıra içinde bulunduğu toplum, kurum, paydaşlar için bir fayda yaratmak artık bir tercih değil zorunluluk. Dolasıyla bu alanlarda olumlu etki yaratmamış kurumların sadece global rekabette değil, müşterisi ile olan ilişkisinde de bir kanadının eksik olacağını düşünüyorum.

Migros Ticaret A.Ş. Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ferit Cem Doğan:
Gıda perakende sektörünün ilk entegre sürdürülebilirlik raporunu yayınladık
Sürdürülebilirlik; şirketlerin marka değerine ve kurumsal itibara katkı sağladığı gibi, orta ve uzun vadede azalan maliyetler, yeni iş kolları, bu konuya odaklanan yatırımcı kitlelerine kolay ulaşım, yenilikçi ürün gelişimi gibi alanlarda yepyeni imkânlar sağlıyor. Yatırımcılar ve finans piyasaları nezdinde izlenen şirketler; ekonomik performansın yanı sıra, çevresel ve sosyal gelişimlerden kaynaklanan fırsat ve riskleri yönetme sürecindeki başarıları ile değerleniyor.

BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nin ilk yayınlandığı 2014 yılından bu yana, endekste aralıksız yer alan ilk ve tek perakendeciyiz. Endeks, şirketlerin küresel ısınma, biyoçeşitlilik, doğal kaynakların verimli kullanımı, su kaynaklarının azalması, iş sağlığı ve güvenliği, istihdam, tedarik zinciri, şirket kurumsal yönetişimi, sağlıklı ve iyi yaşam önceliği gibi Türkiye ve dünya için önemli olan sürdürülebilirliğe ilişkin meselelere nasıl yaklaştıklarını ortaya koyuyor. Endekste yer alma konusundaki istikrarımız ve sürdürülebilirlik alanındaki güçlü performansımızla geçtiğimiz yıllarda şirketimize Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan (EBRD) tarafından kredi tahsislerinde bulunuldu. Sürdürülebilirlik çalışmalarımızın en önemli bacağını toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliğini destekleyen aksiyon planlarımız ve kadınlar için daha fazla kariyer imkânı yaratma çabalarımız oluşturuyor. Uzun bir geçmişi olan enerji tasarrufu inisiyatiflerimizi de bu sene farklı bir odaklanma ile bir üst seviyeye çekmeyi planlıyoruz.

Bu yıl sürdürülebilirlik raporumuzu, “Entegre Rapor” formatında, gelecek vizyonumuzu ve hedeflerimizi çizerek hazırladık. Carbon Disclosure Project’te üç kez İklim Liderleri, bir kez Su Liderleri arasında yer aldık. Bu alandaki çalışmalarımız global sürdürülebilirlik platformu Sustainable View’da yayınlanarak iyi örnek gösterildi.

Migros İyi Gelecek Planımız sürdürülebilirlik yol haritamızı belirliyor

60 bin çalışan, 20 bin çiftçi, 3 bin tedarikçiden oluşan büyük ekosistemimizin omurgasını sürdürülebilirlik vizyonumuz oluşturuyor. Şirketimizin tüm ana fonksiyonlarının temsil edildiği “Sürdürülebilirlik Komitemiz” ile stratejik önem arz eden konular hakkında derinlemesine çalışmalar yürütüyoruz.

Migros İyi Gelecek Planımız, sürdürülebilirlik yol haritamızı belirliyor. Çalışanlarımıza, Müşterilerimize ve Paydaşlarımıza İyi Gelecek, Yenilikçi Dönüşümü destekleyen çalışmalar yapıyoruz. Cirosunun yüzde 77’si tarıma dayalı bir gıda perakendecisiyiz. Etki alanımızın en yüksek olduğu ve öncü çalışmalar yaptığımız üç odak konumuz; Gıda üretiminin sürdürülebilirliği, gıdanın korunması, israfının önlenmesi ve her alanda olduğu gibi üretimde de kadının güçlenmesi. Bu kapsamda, 2030 yılına kadar gıda imha oranımızın yüzde 50 azaltılması öncelikli hedeflerimizden.

İki önemli konuda oldukça zorlayıcı hedefler koyduk kendimize. Süregelen fiziki büyümemize rağmen, elektrik ve soğutucu gaz kaynaklı, toplam karbon salınımımızı Bilime Dayalı Hedef (SBT) doğrultusunda 2030 yılına kadar yüzde 42 azaltacağız. Diğer önemli bulduğumuz hedefimiz de satış metrekaremiz başına su tüketimimizi yine 2030 yılına kadar yüzde 10 azaltmak.

Zorlu Enerji CFO’su Elif Yener:
2040’a kadar tüm değer zincirinde net sıfır olmayı hedefliyoruz
İçinde bulunduğumuz dönemde tüm şirketlerin en önemli önceliği artık sürdürülebilir bir yaşam için uzun vadede değer yaratacak bir yaklaşım ortaya koymak. Zorlu Enerji olarak faaliyet gösterdiğimiz her alanda bu vizyonla hareket ediyor ve sürdürülebilirliği başta finans olmak üzere her alanda iş yapış biçimimiz olarak benimsiyoruz.

Türkiye’nin sürdürülebilir alanda büyümesine destek olmayı amaçlıyor ve bu doğrultuda geliştirdiğimiz stratejimizle karbonsuzlaşma ve biyoçeşitliliğinin geliştirilmesi yolunda katkı sağlıyoruz. CFO İlkeleri imzacısı olarak ülkemizin sürdürülebilir kalkınmaya geçişini destekleyecek yatırımlar için gerekli finansmanı sağlama konusunda önümüzdeki dönemde hayata geçireceğimiz önemli iş birlikleri planlıyoruz.

Kendi operasyonlarımızın yanısıra müşterilerimizin de karbonsuz büyümelerini kolaylaştırmak amacıyla çalışıyoruz. 2040’a kadar da tüm değer zincirimizin karbon nötr hale gelmesi için projeler geliştiriyor, uzun vadeli pozitif değer yaratmayı hedefliyoruz. Enerji ekosistemimizi yenilenebilir kaynaklara dayalı olacak şekilde şekillendiriyor, yatırımlarımızın finansmanına da sürdürülebilirlik ve gelecek odaklı yaklaşıyoruz. Sermaye kaynaklarımızı çeşitlendirmek için yenilikçi ve sürdürülebilir finansman araçları kullanarak yatırımlarımızın bölgesel kalkınmayı desteklemesine dikkat ediyoruz.  Bu bütünsel bakış açısı iş dünyasına yayıldıkça, büyümenin artık sadece finansal performanstan ibaret olmadığını, gelecekte var olmak için sürdürülebilirlik performansının öne çıkacağını düşünüyorum.