EĞİTİMDE YENİ DÖNEM

NİTELİKLİ EĞİTİMİ TÜRKİYE'NİN 65 ŞEHRİNDE 153 KAMPÜSÜ İLE ÖĞRENCİLERLE BULUŞTURAN BAHÇEŞEHİR KOLEJİ, EĞİTİM SEFERBERLİĞİ AJANDASIYLA SEKTÖRE YÖN VERİYOR. BAHÇEŞEHİR KOLEJİ GENEL MÜDÜRÜ ÖZLEM DAĞ İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KEYİFLİ SÖYLEŞİMİZDE, YENİ EĞİTİM DÖNEMİNE MERHABA DERKEN, "İNSANIN ÖĞRENME ANAVATANI"NI MERCEK ALTINA ALDIK. BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ KEMERBURGAZ FUTURE KAMPÜS'TE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KEYİFLİ SOHBETİMİZDE, EĞİTİMİN SEKTÖRÜNÜN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİNİ KONUŞTUK.

Özlem Dağ’ın eğitime bakış açısını öğrenebilir miyiz?

Biz eğitimi; okul öncesinden üniversiteye, sonrasında yaşam boyu devam eden süreçte de akademik altyapı ile güçlendirilen bir alan olarak görmüyoruz. Akademik altyapısı güçlü çocukların bugünün ve geleceğin problemlerine çözüm üretebilen ve aynı zamanda da kendisinin içinde yaşadığı topluma ve dünyaya sahip çıkan bireyler olmasını istiyoruz. Günümüzde en acil problemler: ‘Gıda İsrafı’ ve ‘İklim Değişikliği’. Dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar insan, temiz ve yeterli gıdaya ulaşmakta güçlük çekiyor. İsrafa baktığımızda ise ihtiyaç duyulan gıdanın üç, dört katı israf oluyor.

Öğrencilerimizin bu problemlere çözüm bulabilmesi için; m Üst düzey düşünme becerisi m İşbirliği becerisi m İletişim becerisi

- Birlikte çalışma becerisi

- Birlikte yaşam kültürü gibi

özelliklere sahip olması gerekir.

Dünya üzerinde yaşanan problemler kelebek etkisi ile her insanı etkilemektedir. Aynı şekilde çözüm ve olumlu adımlar da bu etki ile yayılıyor.

Biz öğrencilerimizi bu felsefeyle yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu bakışın gelişmesini COVID süreci hızlandırdı. Bahçeşehir Koleji'nde Stem yaklaşımını yaklaşık 10 yılı aşkın süredir uyguluyoruz. Artık öğretmenlerimiz de yetişip Türkiye genelinde bu konuda liderlik ediyorlar.

Stem, 21. yüzyıl becerileri ile yetişme ihtiyacına dair çok uzun süredir dünyada da konuşulmaktadır. 2012 yılından beri dünya vatandaşlığı programımızda bu becerileri kazandırmaya çalışıyoruz ve bu bakışla tüm eğitim sistemimizi organize ediyoruz.


Nedir?

Teknolojiyi kullanabilen bireyler yetiştirmemiz lazım. Teknolojiyi kullanabilmenin yanında bunu üretebilen bireyler yetiştirmeliyiz… Alanı ne olursa olsun çocukların kodlama ve robotik sistemler öğrenmesi ve bunları uygulamaya dökebilecek beceriye sahip olmak gerekiyor. Matematiği, feni, kendi dilini ve en az bir yabancı dili, özellikle şu an dünya genelinde bilim ve teknolojinin dili İngilizceyi çok iyi öğrenmesi gerekir. Bununla birlikte problem çözme ve üst düzey düşünme becerisinin gelişmiş olması gerekiyor. İş birliği ve iletişime açık, girişimci, üreten ve bunu tasarlayabilen bireyler olmalıdır.

Girişimcilerin yakın gelecekte, tarım ve daha birçok alanda ata tohumlarıyla çok önemli işler çıkaracağına inanıyorum. Bu, inovasyonla desteklenmeli. Konvansiyonel yöntemler önem arz ediyor. Örneğin tohumun, toprağın, doğanın ve iklimin birbirini destekleyecek, koruyacak ve geleceğe taşıyacak şekilde planlanması önemlidir. Bunu dünya üzerinde milyarlarca insanın gıda sorununu çözerek, iklime zarar vermeden hatta gelecek nesillere taşıyabilmek için bilim ve teknolojiyi kullanarak inovasyonla yapabiliriz. Bu inovasyonun katılabilmesi için de bilim ve becerilerle çocukları donatmalıyız. Topluma, ülkesine ve dünyaya faydalı olma bilinci aşılamalıyız. Bu da değerler eğitimi ile mümkündür. Bunlar bir araya geldiğinde bir birey yetiştirebiliyoruz.

Değerler diyoruz, bu değerler nedir sizce?

Sevgi, adalet, iş birliği, iletişim, empati becerisi gibi evrensel değerler. Biz de ülkemizde çocuklarımıza toplumumuzdan gelen kökleri ve toplumumuzun değerlerini unutmadan bu evrensel değerleri kazandırmayı hedefliyoruz. Bu değerlerle yetişen çocuklar kendisine ve topluma faydalı bireyler olacaklardır. Fen ve teknoloji lisemizdeki çocuklarımız bilim ve teknoloji üretirken patentler, faydalı modeller üretirken öğretmenlerimiz ve çocuklarımız bunun topluma ne faydası olduğunu sorgular. İşte bu nokta değerler eğitiminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Pandemi ile birlikte eğitim sektöründe neler değişti?

COVID dönemi değişim ve dönüşümü tetikledi diyebiliriz. İşin sağlık boyutu dışında son 50 yıla bakıldığında bilim ve teknoloji çok hızlı değişiyor.

İnovatif işlerden bahsederken de bunları konuştuğumuzu söyleyebiliriz. Teknoloji ve bilimdeki değişim dönüşüm birçok şeyi çok hızla ileri taşıyıp değiştirdiği ve geliştirdiği kadar aynı zamanda iş yapma şekilleri tarımdan teknolojiye, siyasetten ekonomiye aslında her şeyi yeniden şekillendirdi. Paradigma değişimine yol açtı ve eğitim de dün, bugün ve gelecek ile ilgili bir alan olduğu için eğitiminde paradigmaların değişmesi gerekliliğini ortaya koydu. Bahçeşehir Koleji olarak dijitalleşme üzerine kafa yoran, neredeyse 20 yıldır eğitim teknolojileri ile başlayan süreçte dijital okul hedefiyle yola çıkan bir kurum olarak ciddi bir hazırlık içerisindeydik. 2017'de başlayarak yapay zekâ tabanlı kişiye özgü eğitim modeli ile zenginleştirilen bir dijital platform oluşturmuştuk. Teknolojik altyapısı yazılımında 50’nin üzerinde yazılımcı ve mühendis çalışıyordu fakat bu sayı 100’ün üzerine çıktı. Böyle bir istihdam ve proje bir eğitim kurumunda ilktir. Aynı sayıda eğitim içeriği üreten öğretmenle de böyle bir platform oluşturmuştuk. 2020'de COVID tam anlamıyla bizleri evlere kapattığında Türkiye'de biz üç yıldır bu platformu kullanıyorduk. Farklı ders alanlarında, farklı yaş gruplarında çoğunlukla uzaktan destek olarak kullanıyorduk. COVID dönemiyle ana unsurumuz haline getirmek durumunda kaldık. 2020 yılında Mart'ın 16'sında tamamen evlere geçtik. Dört gün sonra bu platformu her yaş grubunda aktif hale getirdik. Bu durum sadece Türkiye'de bir ilk değildi. Avrupa'da ve dünyanın birçok ülkesinde, Almanya'dan Fransa'dan İngiltere'den Amerika'nın birçok eyaletinde öğrenciler uzun bir süre uzaktan ve yüz yüze eğitimlerini devam ettiremediler. Türkiye'de bir eğitim kurumu olarak bunu başardık ve bence bu çok gurur verici. Buradan eğitim kurumlarının bu işlere liderlik edebileceği, ülkemiz bilim ve teknolojiyi şu an üretemese bile, bir eğitim kurumunun buna öncülük edebileceği sonucunu çıkartabiliriz. Buradan yola çıkarak ülkemizde uzak değil, orta değil, yakın gelecekte bilim ve teknoloji ihraç edebileceğiz, yetiştirdiğimiz öğrencilerimizden ve gençlerimizden.

Pandemi sürecinde 190 ülkede öğrencilerin yüzde 94'ü neredeyse tamamına yakını eğitim ve öğretimden koptu. Bu çok yüksek bir rakam ancak bu süreçte teknoloji ve eğitim iş birliği arttı. Eğitimciler, eğitim teknolojileri üreticileri ve buna destek olan tüm alanlar iş birliğini arttırdı. Bu durum olumlu bir sonuca sebep olarak yapay zekâ temelli işlerin gelişmesine yol açtı. Uzaktan eğitim platformları yalnızca online ulaşabildiğiniz platformlar olmamalıdır. Eğitimin zamandan mekândan bağımsızlaştığı, her öğrencinin kendi öğrenme hızıyla ihtiyacına uygun öğrenmenin gerçekleşeceği saat ve mekânda öğrenmeye ulaşabilmesi anlamına geliyor. Yapay zeka bunu destekledi ve her krizde olduğu bu durumda da fırsat olacak, öğretmenler ve öğrenciler için gelişerek büyümeye devam edecektir. Biz kurumumuzda buna liderlik etmeye çalışıyoruz, yapay zekâ temelli sistemler bunu desteklemeye başladı. Öğretmenlik önemini yitirmedi, hatta daha da arttı. Pandemi döneminde şunu gördük; materyal değişebilir, ortam değişebilir ama öğretmenin mentorluk rolü giderek artar. Sadece öğrenme ve öğretme yaklaşımı, öğretmenlerin eğitim pedagojisine bakışı değişir. Artık dijital pedagojiden, dijital öğrenme ortamlarından ve hibrit öğretmenden bahsediyoruz. Önemli olan öğretmeni bu platformları kullanmaya ve bu platformları öğretmeye hazırlamaktır. Biz Bahçeşehir'de öğretmenler olarak şanslıydık. Bu dönemde öğretmenlerimize dijital pedagoji eğitimleri verdik. Materyal ve içerik geliştirme eğitimleri verdik. Çünkü eğitim felsefesi aynı olsa da platform değişince materyal ve ihtiyaç değişir. Kısacası bu dönemde öğretmenler olarak bilgi ve becerilerimizi geliştirdik.

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Sayın Enver Yücel'den neler öğrendiniz?

Yalnızca ben değil, Bahçeşehir Koleji’nin tüm mensupları, öğretmenleri, yöneticileri, liderleri olarak hepimiz en temelde “Öğrenmenin hayat boyu bir yolculuk” olduğunu öğreniyoruz. Enver Hocam, “Ben hayatımın öğrencisiyim” der hep. Kaleme aldığı kitabında da aslında bu konulara değiniyor. Öğrenme bitmeyen bir yolculuk ve ben hayatımın öğrencisiyim. Aslında sadece öğrenmek yetmez, yaymak, paylaşmak lazım ve bunu da bütün açıklığıyla, şeffaflığıyla ve vererek yapmak lazım. Bizim en temel değerimiz topluma değer katmak. Öğrenci de öğretmen de olsan, genel müdür de olsan, anne de baba da olsan hangi alanda yaşamın var olursa olsun topluma değer katmak için hareket et. Ben bir eğitimci, bir eğitim lideri olarak, topluma değer katmak için varım. Bunun için çalışıyorum, yaptığım görevi de bunun için ifa ediyorum.

2017 yılından bu yana sanat alanında güzel bir etkinliğiniz var. Burada sanat alanında neler hedeflediniz?

“Öğrencilerimizin 360 derece geliştiğinde yetkin ve gelişmiş bir birey olacağını biliyoruz”

Sanat ve bilim alanında bienaller düzenliyoruz. Türkiye'de ilk çocuk sanat birliğini gerçekleştiren kurumuz. Hayat bütün olarak bir yaşam sanatı ve biz öğrencilerimizin bilimle, teknolojiyle, sanatla, sporla 360 derece geliştiğinde yetkin ve gelişmiş bir birey olacağını biliyoruz. Özellikle sanat gibi spor gibi alanların okul öncesinden, ilkokuldan başlayan yaşlarda bir alışkanlık haline dönüştüğünde ve geliştirildiğinde yaşamı boyunca devam edeceğini biliyoruz. Buradan yola çıkarak bienallerimize de devam ediyoruz. Üniversite olarak artık bir konservatuarımız var.

“HAYALLERİ OLMAYANLARIN GERÇEKLERİ OLMAZ”

Öncelikle Bahçeşehir Koleji basketbol takımının Avrupa şampiyonluğunu kutluyoruz. Şampiyonluğa giden bu süreci bizlere anlatır mısınız?

Şampiyonluğun en temelinde Enver Yücel hocamızın “Hayalleri olmayanların gerçekleri olamaz” sözü var. Enver Hocamız, her zaman İcra Kurulu Başkanımız Hüseyin Yücel’de başta olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarımızı bu sözüne teşvik eder. Enver Yücel’in bu teşviki ile 5 yıl önce Hüseyin Yücel tarafından bir hayal kuruldu ve dedi ki; “Bizim Süper Lig’de bir takımımız olacak.”  Takımımız 2 yıldır Süper Lig’de maçlara çıkıyor. Hüseyin Yücel’in bu hayaline öğrencilerimiz, velilerimiz, hepimiz ortak olduk ve aslında çok yeni bir takım olmamıza rağmen ülkemize Avrupa Kupası’nı getirdik. En çok Türk oyuncu ile Avrupa Kupası’nı ülkemize getirmenin gururunu da ayrıca yaşıyoruz.

153 kampüs arasında sizin için ayrıca bir öneme sahip olan kampüs var mı?

Aslında bu soruya net bir cevap vermem doğru olmaz. 153 kampüsümüz var ve tüm kampüslerimize emek verdik. Bahçeşehir Koleji'nde genel müdür yardımcısı olarak görev aldığımda 24 veya 25 kampüs vardı. Genel müdür olarak görev aldığımda 80 civarıydı. Şu anda ise 153 kampüs sayısındayız. Tüm kampüslerimizde emeğimiz, çabamız ve alın terimiz var.

Öğrencilerinize ve velilerinize nasıl bir tatil rehberliği yaptınız?

Yaz dönemi için öğrencilerimize, proje temelli dijital ve basılı yayınlar hazırladık. Bunlar hem eğlenceli hem de öğrenme kaybını oluşturmayacak yayınlar. Bu sayede öğrencilerimiz yaz dönemini eğlenerek, projelendirerek, öğrenerek geçirdi. Aynı zamanda rehberlik birimimiz, öğrencilerimize ve velilerimize eğlenceli rehberler de hazırladı. Bu rehberler, anne, baba ve çocukların birlikte hem eğlenceli hem kaliteli vakit geçirmelerini hedefledik.

“DAHA YÜRÜYECEK ÇOK YOLUMUZ VAR”

Yeni eğitim ve öğretim dönemine hangi mesajla merhaba demek istersiniz?

Bahçeşehir Koleji'nin öğretmenleri ve yöneticileri olarak biz 29. yılımıza girerken çok heyecanlıyız. Daha yürüyecek çok yolumuz var. Geleceğin dünyasına fayda sağlayacak, liderlik edecek öğrenciler yetiştireceğiz. Bu anlamda çok işimiz var, heyecanımız büyük. Okullarımızı hazırlıyoruz, bu heyecanla öğrencilerimizi bekliyoruz. Onlar, ülkemizi yakın ve uzak gelecekte var edecek bireyler.

“VİZYONUMUZ; KALİTELİ EĞİTİMİ TÜRKİYE’NİN HER NOKTASINA TAŞIMAK”

153 kampüsünüz var ve 65 ilde varsınız bu il sayısında bir artış olacak mı?

165 kampüs nitelik olarak nicelik olarak gelişerek büyüyeceğiz ve 165 kampüse çıkacağız. Çünkü 29 yıl önce kurulurken Enver Yücel Hocamın vizyonu, kaliteli eğitimi Türkiye'nin her noktasına taşımaktı. Biz bundan ve bu cümleyi kurmaktan da vazgeçmedik. Binlerce kere kurduk, binlerce kere büyüttük. 165 kampüste Edirne'den Yüksekova'ya olacağız. Zannediyorum 7 yeni şehir eklenecek şehir listesine. Bazı olduğumuz şehirlerde de açacağımız okullar var. İstanbul, Ankara, İzmir'de varız ancak buralarda da okullar açacağız. 7 yeni şehir de toplamda 12 yeni okul açmayı planlıyoruz.

Fen ve teknoloji alanında liselerin sayısında bir artış olacak mı?

Fen ve teknoloji liselerimiz bu yıl 16. yılına giriyor. Dört yıldır fen ve teknoloji lisesi sayımızı arttırıyoruz. Türkiye’nin geleceğini yetiştiriyoruz, o yüzden kampüs sayısını artırmaya çalışıyoruz. Belki 153 kampüs gibi her noktada olmayacak ama şu an 17 olan sayıyı 21, 22'ye çıkarmayı hedefliyoruz.

Özel eğitim sektörünün Türkiye ekonomisindeki yeri ve önemi için sinyaller ne diyor?

Özel eğitim sektörü Türkiye'de halen çok bebek adımlarla büyüyor. Türkiye’de özel eğitim öğretime devam eden öğrencilerin oranı yüzde 7-11 arasında değişiyor. Bu rakam liseye göre değişiklik gösterdiği için böyle bir aralığa sahip. OECD ülkelerine baktığımızda ilk hedef olarak, yüzde 25 gelişmiş ülkelerde yüzde 35- 40’lara kadar çıkıyor. Yani devletin de üzerinden yük alan, özel eğitim öğretim sektörünün bu alanda büyümesi lazım. Devletin her bir öğrenci için bütçeden ayırdığı ücreti destek olarak verip, ancak bunu denetleyip, destekleyip büyütebileceği bir sektör. Belki Avrupa'nın en genç nüfusuna sahibiz ve bu artarak devam ediyor. Nüfusun, iyi eğitim alabilmesi için devletin üzerinden bu yükün alınması, paylaşılması lazım. OECD ülkelerine göre halen çok gerideyiz ama büyüme potansiyelimiz var. Destekleneceğine ve büyüyeceğine inanıyorum.

Sabahları kaçta uyanıyorsunuz? Yoğunluğun üstesinden gelmek için iş programınızı nasıl planlıyorsunuz?

Aslında birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan çok farklı bir yaşam temposuna sahip olmadığımı düşünüyorum. Öğretmenler hayata erken başlar, her gün iş olarak gittikleri yer okuldur. O yüzden erken gider ve tüm gün vakitlerini okulda geçirirler. Benim günlük rutinim de bu şekilde. Güne en geç 06.30 – 07.00’de başlıyorum.

Hep birlikte var olmaktan bahsettiniz, ekibinizle, öğretmenlerinizle, velilerinizle... Sizce birlikte bir olmanın avantajları nedir?

Ben şuna inanıyorum; aynı yöne bakabilmek, aynı hedef için heyecan duyabilmek çok kıymetli. Aslında büyün meslek alanları için çok kıymetli bu durum. Bulunduğunuz kurumda birlikte çalıştığınız insanlarla aynı değerlere, aynı hedefe, aynı bakış açısına aynı felsefeye sahip olmak çok kıymetli. Bu durum sizi de çevrenizi de yaptığınız işi de geliştiren verimli kılan bir durumdur.

Bu durum eğitim kurumlarında çok daha önemli. Çünkü koyduğunuz hedef yalnızca sizin kurumunuzu değil, etkide bulunduğunuz, yetiştirdiğiniz nesilleri de değiştiriyor. O nedenle de bulunduğunuz eğitim kurumunda aynı vizyonu ve aynı hedefleri paylaşabilmek çok kıymetli. Bir genel müdür olarak ben de en büyük heyecanı, en büyük mutluluğu, en büyük tatmini burada buluyorum.

ÖZLEM DAĞ'IN YENİ DÖNEM AJANDASINDA ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR
- Öğretmen eğitimi ve öğretmen yetiştirme başlığımız halen en önemli başlığımız. Öğretmenlerimiz mesleki alan eğitimleri, dijital pedegoji eğitimleri, Stem lider öğretmen yetiştirme eğitimlerine devam ediyor. Bir diğer önemli başlığımız ise dijital platformumuzda içerik geliştirme. Bahsetmiş olduğum bu dijital platformumuzun ismi Metodbox. Bahçeşehir Koleji olarak, bu platformumuza AR ve VR içerikleri ile dijital içerikler eklemeleri yapıyoruz. ‘Mentora American School’ çatısı altında bir online lisemizi hayata geçiriyoruz. Eylül’de kapılarını açacak olan lisemiz, sadece Bahçeşehir Koleji öğrencilerine değil Türkiye ve dünyadaki bütün öğrencilere açık olacak. Alanında uzman, İngilizce dilinde eğitim veren native öğretmenlerden oluşan bir kadrosuna sahip olan online lisemizde, fen ve teknoloji altyapısı olduğu kadar tüm sosyal alanlarda ders içerikleri bulunacak.

ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE ÇAĞDAŞ BİR NESİL
- Çağdaş eğitim ile çağdaş bir nesil nasıl yetiştireceğiz? Nasıl yetiştirmeye devam ediyorsunuz?

Çağdaş eğitim ve çağdaş bir nesil için topraklarımızdan, köklerimizden aldığımız güç ile ileri taşımamız gerekiyor. Geleceğin dünyasında var olabilecek bireyler yetiştirmemiz için aşağıdaki becerileri öğrencilerimize kazandırmış olmamız gerekir;

- Dil becerileri

- Teknoloji kullanabilme ve üretebilme becerileri

- Problem çözebilme becerisi

- Üst düzey düşünebilme becerisi

- Algoritmik düşünebilme becerisi

l Üretebilme becerisi

l Tasarım becerisi

Pandemi dönemi bu becerileri yenilerini de ekledi. Dirayet gibi hatta ‘Rezilyans’ deniyor. Sadece öğrenciler için değil hepimiz için gerekli. Dayanıklılığımızı, esnekliğimizi arttırmamız lazım. Bunu olumsuz anlamda algılamayın, eğilip bükülmemiz ama kırılmadan değişip dönüşe bilmemiz lazım. Bunu da hem anne babalar hem eğitimciler hem yöneticiler hem tüm üreten toplum için yapabilmemiz ama aynı zamanda çocuklarımıza öğretebilmemiz lazım. Prison’un 2030 için gerçekleştirdiği bir araştırmasında; mesleklerin yalnızca yüzde 20'si değişerek gelişecek, yüzde 70'i dönüşecek, sadece yüzde 10'u gelişerek teknolojiden, bilimden faydalanarak büyüyecek.

Eğitimcilerin, eğitim kurumlarının bu geleceğin değişen mesleklerine, dünyasına bireyler yetiştirmesi, bunun içinde geleceğin mesleklerini başarabilecek yetkinliklere sahip olması lazım. Bahçeşehir Koleji olarak bu felsefeyle ve buna uygun eğitim altyapısı ve teknoloji ile okullarımızı konumlandırıyoruz. Enver Yücel Hocamı ve Hüseyin Yücel’i tebrik etmek lazım. 153 okul demek çok büyük bir yatırım, çok büyük bir emek demektir. Bu kurumun bir parçası olarak ancak bu yatırımlar yetmiyor biz bunun içeriğini geliştirmek için her gün Enver Yücel, Hüseyin Yücel başta olmak üzere tüm öğretmenler olarak çalışıyoruz.

Sizce günün en verimli saatleri?
Ben genel olarak öğleye kadar olan sürecin en verimli saatler olduğunu düşünüyorum 06.30 – 07.00'den öğleye kadar olan saatin çok verimli geçtiğini görüyorum kendi yaşamında da. Eğer çok özel bir programım yoksa ki haftada 2-3 gün seyahatim olduğu için aslında oluyor. Mesela yarın bir seyahatim olacak. O yüzden güne zannediyorum 05.00-05.30 gibi başlayacağım. Erken başlıyorum, geç bitiriyorum denebilir. Yani uykuya geçtiğim saatler 1'leri bulabiliyor, genel olarak tempom böyle. Ama bu yoğun tempo içerisinde sadece ofiste olmadığım için, okulda öğretmenler ve öğrencilerle, ofiste çalışma arkadaşlarımla olduğum için gün nasıl geçiyor, inanın fark etmiyorum.

ÖZLEM DAĞ, İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl kuruyor?
Kurmuyorum, formülüm bu. İş ve sosyal hayat diye bir ayrıma gitmiyorum, öyle bir denge kurmaya da ihtiyacım kalmıyor. Çünkü bizim alanımız bir meslek olarak sabah 9, akşam 5 icra edilecek bir alan değil. Yemekte de eğitim öğretim konuşuyoruz, tatilde de eğitim öğretim konuşuyoruz, hafta sonları da eğitim öğretim konuşuyoruz. Çocuklarımızla, ailelerimizle birlikte de bu sürecin içerisinde var oluyoruz. Benim kızım da ilkokuldan Bahçeşehirli, şu anda lise son sınıfta ve seneye üniversiteye başlayacak. Bütün hayatının içerisinde hep Bahçeşehir vardı, aidiyeti çok yüksek bir Bahçeşehirli. O yüzden tüm sosyal yaşamımız, işimiz, etkide bulunduğumuz her alan çalışma hayatımızın da bir parçası. O yüzden ben bir denge bulma ihtiyacı duymuyorum. Tüm yaşamıma yayılan bu süreçten de çok büyük bir enerji ve keyif alıyorum.