ENGELLERE DEĞİL, GELİŞİME ODAKLANIN!

Amgen Türkiye Genel Müdürü Güldem Berkman, toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme alanlarında Türkiye'de ve dünyada gerçek bir rol model. İş hayatında ön yargıların her zaman olduğunu ve kadınların bu ön yargılarla daha sık karşılaştığını söyleyen Berkman, "Engellere değil kendinizi geliştirmeye odaklanmalısınız." diyor.

Türk iş dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda son yıllarda önemli bir bilinç gelişti. Türkiye'deki şirketlerin çeşitlilik ve kapsayıcılık alanındaki farkındalıkları her geçen gün artıyor ve önemli adımlar atılıyor. Şirketler, kadın liderlik programları, eşit işe alım politikaları, engelli istihdamı, genç yetenek programları, eşit işe eşit ücret yaklaşımlarıyla çeşitlilik ve kapsayıcılık uygulamalarını benimsiyor. Amgen Türkiye Genel Müdürü Güldem Berkman da iş dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve kapsayıcılık alanlarında rol model olan liderlerden biri. “İş dünyamız çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda ilerleme kaydetse de hala iyileştirilmesi gereken noktalar bulunuyor. İş hayatında ön yargılar her zaman var ancak kadın olarak bu ön yargılarla daha sık karşılaşabiliyoruz” diyor. İhtiyaçları doğru anlayıp, buna göre doğru hizmetleri ve çözümleri sunmanın önemli olduğuna inanan Berkman, “Engellere değil kendini geliştirmeye odaklanmalı, öğrenme azmini hiç kaybetmemeli. Güncel kalmak çok önemli. Ayrıca bulunduğunuz konumda fark yaratmak da kritik öneme sahip. Bu konulara yeteri kadar eğildiğinizde önünüzde engel kalmıyor” diyor. Amgen Türkiye Genel Müdürü Güldem Berkman sorularımızı şöyle yanıtladı:

Öncelikle Amgen hakkında bilgi alabilir miyiz?

Amgen’ı bir girişim sermayesi başarı öyküsü olarak tanımlamak doğru bir ifade olacaktır. Sun Microsystems ve Applied Biosystems gibi şirketlerin kurulmasında önemli rol oynamış isimlerden Bill Bowes, küçük bir grup bilim insanıyla yatırımcıyı AMGen’i (Applied Molecular Genetics) kurmak için bir araya getiriyor. Şirketin kuruluşunda bu yatırımcılar 81 bin dolarlık bir tutar koyuyor ve 76 bin dolar da kredi alarak bugünkü Amgen’ın temellerini atıyor. Amgen’ın genlerindeki bu durum, 2004 yılında Amgen Ventures’un kurulmasıyla farklı bir boyut kazandı. Amgen Ventures, hastalara “değerli sağlık hizmeti” sunabilecek, gelecek vaat eden ilaçların ve teknolojilerin keşfedilmesine yardımcı olmak amacıyla gelişmekte olan şirketlere yatırım yapıyor. Bu yatırımın daha yüksek değer üretebilmesi adına Amgen Ventures ekibi, bu girişimlerin Amgen’in önde gelen ilaçları geliştirme konusundaki zengin deneyimine ve erişimine aracılık ediyor. Önümüzdeki yıl 20’nci yaşını kutlayacak olan bu platform, tüm aşamalarda sağlık hizmetlerinde inovasyonu ve birbirine bağlılığı desteklemek amacıyla bugüne kadar 70’in üzerinde şirkete yaklaşık 400 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

Hangi alanlarda yatırıma sıcak bakıyorsunuz?

Yatırım yapılan alanları üç ana başlıkta ele almak mümkün. Onkoloji immün-onkoloji, kardiyovasküler, inflamasyon, kemik sağlığı, nefroloji, metabolik bozukluklar ve sinir bilimlerinin olduğu “terapötikler” öncelikli yatırım alanlarından biri durumunda. İkinci ana grup hücre terapileri, gen düzenleme, gen terapileri, rejeneratif tıp ve ilaç dağıtımı gibi yeni teknolojilerle keşif süreçlerini iyileştiren “ilaç keşfi ve gelişen teknolojiler”. Üçüncü yatırım alanımızsa dijital teknolojilerle sağlığı buluşturan konular. Burada dijital sağlık hizmetleri, gerçek zamanlı bilgi işleme ve veri analitiği başlıkları öne çıkıyor.

İcra kurulunuz yeterince çeşitli ve kapsayıcı mı? İcra kurulunuzda kadın oranı nedir?

Amgen olarak şirketlerin insan hakları, çeşitlilik ve kapsayıcılık zeminine dayanan politikalarla daha ileriye gideceğine inanıyoruz. İnsan kaynakları politikamızın temelini oluşturan bu yaklaşımımız çerçevesinde “Amgen’daki her iş ve her Amgen çalışanı önemlidir” bakış açısı her türlü faaliyetimizin merkezinde konumlanıyor. Amgen’da özellikle kadın gücünün katma değerinin bilinciyle bu alanda ilham yaratmaya odaklanıyoruz. Kadın istihdamına katkıda bulunacak politikalarla kadınların iş gücüne katılımını teşvik ediyoruz. Bu her kademedeki çalışanımız için geçerli. Bugün şirketimizdeki toplam çalışan kadın oranı da yönetim ekibimizdeki kadın yönetici oranı da yüzde 40. İnsan kaynakları ekibimiz çalışan deneyimi tasarımına odaklanarak, adayların şirketle karşılaşma anından, şirketin bir parçası olduğu tüm süreç boyunca yaşadığı her deneyimi tek tek tasarlıyor. Genel olarak İK departmanlarının da çeşitlilik ve kapsayıcılık hedeflerini belirlemek ve şirketin stratejik planlarıyla uyumlu hale getirmek için de önemli bir rol oynuyor. İşe alım süreçlerinde atılacak çeşitlilik ve kapsayıcılığı destekleyici adımlar, farklı yetenekleri olan adayların iş ilanlarına başvurmasını teşvik etmek, işe alım komitelerini çeşitli bir şekilde oluşturmak ve adayların çeşitlilik yönünden adil bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlamak gibi yöntemlerle bir şirketin çeşitlilik ve kapsayıcılık politikasını yönlendirmede söz sahibi olduklarını düşünüyorum.   

Türkiye’de kadın CEO olmayı tanımlar mısınız? Avantajları ve dezavantajları neler?

Kadınların istihdama eşit katılımı ve liderlik konumlarında görev üstlenmeleri açısından bakıldığında yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da olumlu ilerlemelere karşın kat edilmesi gereken önemli bir yol ve potansiyel söz konusu. İş hayatında ön yargılar her zaman var ancak kadın olarak bu ön yargılarla daha sık karşılaşabiliyorsunuz. Ben tüm profesyonellere çözüm odaklı ve pozitif olmalarını, daima doğal, oldukları gibi bir yönetici olmalarını öneririm. İhtiyaçları doğru anlayıp, buna göre doğru hizmetleri ve çözümleri sunmanın önemli olduğuna inanıyorum. Engellere değil kendini geliştirmeye odaklanmalı, öğrenme azmini hiç kaybetmemeli. Güncel kalmak çok önemli. Ayrıca bulunduğunuz konumda fark yaratmak da kritik öneme sahip. Bu konulara yeteri kadar eğildiğinizde önünüzde engel kalmıyor.

Türkiye’de kurumsal yönetimde daha eşit daha çeşitli ve kapsayıcı bir gelecek için önerileriniz neler?

Türkiye iş dünyası, bazı gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında geride, ancak son yıllarda bu konuda önemli bir bilinç geliştiğini düşünüyorum. Türkiye'deki şirketlerin çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda farkındalıkları artıyor ve bu alanda adımlar atılıyor. Özellikle büyük ve çok uluslu şirketler, kadın liderlik programları, eşit işe alım politikaları, engelli istihdamı, genç yetenek programları gibi konularda çeşitlilik ve kapsayıcılık uygulamalarını benimsiyor. İş dünyamız çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda ilerleme kaydetse de hala iyileştirilmesi gereken noktalar bulunuyor. Şirketlerin bu kültürü destekleyen politikaları benimsemesi, çeşitlilikten kaynaklanan faydalar konusunda farkındalık kazanması önemli.

Avrupa, Rusya, Türkiye, Orta Doğu ve Afrika Bölgeleri’nde başlattığımız ve sıra dışı kadın liderlerin yetiştirilmesini hedefleyen “Amgen Women Empowered to be Exceptional” (WE2) girişimi, Amgen’ın geleceğini şekillendiren güçlü kadın lider sayısını artırmak üzere yürüttüğümüz bir program. Bunun yanı sıra Sağlığa Yön Verecek Kadın Liderler” ise benim kişisel olarak destek verdiğim bir diğer proje. Gönüllü olarak farklı şirketlerden genel müdürler ve yöneticiler olarak bir araya gelerek başlattığımız bu gelişim programında amacımız, sağlık endüstrisinde yer alan kadın çalışanların; günümüzün liderlik becerileriyle donanmaları, kurumsal sürdürülebilirlik ve yönetişim nosyonuna ve vizyoner bakış açısına sahip olmaları.

İş hayatında farklı sektörlerde ve uluslararası şirketlerde uzun yıllardır üst düzey yöneticilik yapıyorsunuz. Bu tecrübeleri “Hikâyeyi Anlarsan, Mümkün” adlı kitabı kaleme alarak ölümsüzleştirdiniz. Nasıl mesajlar vermek istediniz?

Bir yönetici olarak iş hayatında yaşadığım zorlukları, kolaylıkları, kriz dönemlerinde aldığım önemli kararları, zamanı, ekibi ve değişimi nasıl yönettiğimi hikayeleriyle anlattım. Gençlere de samimi ve gerçekçi önerilerde bulunuyorum. Ocak 2020’den bu yana LinkedIn’de “Tecrübelerimden Öğrendiklerim” başlığı altında takipçilerimle paylaştığım iş hayatına ilişkin duygu ve düşüncelerimi, tecrübelerimi kitaplaştırdım.

İlk bölümde çocukluk ve gençlik dönemimden aklımda kalanları, iş hayatımdaki öğrenme sürecime katkıda bulunan hatıralarımı okurla paylaşıyorum. İkinci bölümde uzun çalışma hayatımda yaşadıklarımı tüm içtenliğimle anlatıyorum. Üçüncü bölümde benim için önemli olan kişi ve olayları, geleceğe dair görüşlerimi ve hayallerimi sorular eşliğinde cevaplıyorum. Eda Çağıl Çağlarırmak’ın çizimleri yazılarıma eşlik ediyor. Uluslararası şirketlerde bir kadın ve anne olarak çalışmanın, yükselmenin imkanlarını anlatırken, her başarısızlığın aslında bir öğrenme fırsatı, her başarının da bir sonraki zorluğa bizi hazırlayan bir adım olduğunu vurguluyorum. Herkes, kendi hikayesinin yazarı ve her gün yeni bir sayfa eklemeye devam ediyoruz. Her şeyin, herkes için mümkün olduğunu öğrendim. İnişler, çıkışlar, hastalık, sağlık, başarı, başarısızlık, mutluluk, mutsuzluk... Hiçbir şey uzaktan göründüğü kadar güzel ve keyifli ya da zor ve kötü değil. Kendimizle barış içinde, değerlerimize sadık kalarak, seçimlerimize sahip çıkarak ve yaşam hikayemizi anlayarak yaşadığımız sürece kaygılarımızla da, belirsizliklerle de daha rahat baş ediyoruz.

Gençlere nasıl mesajlarınız var?

Gençlere çok uzun vadeli planlar yapmak yerine şu an için önlerine gelen fırsatları değerlendirmelerini ve gerekeni en iyi şekilde yapmalarını tavsiye ediyorum. “Ne olur öğrenmeye, değişik alanlarla ilgilenmeye devam edin. Direkt işinizle ilgisi olmadığını zannettiğiniz bir konu bile size ilham verip bambaşka kapılar açabilir” diyorum.

Global 500 şirkete baktığımızda yönetim kurullarında teknoloji kökenli liderlerin de yer aldığını görüyoruz. Sizin yönetim kurulunuzda teknoloji konusunda yetkin isimler var mı?

Dünya değişim hızını hiç kaybetmiyor. Yeni dünya düzeninde beklemek yerine adapte olan, şartları doğru yorumlayıp öngörüyle uygun stratejiler belirleyebilen, ekip ruhuna inanan, risk alabilen, dayanıklı, farkındalığı yüksek lider ve oluşumlar ayakta kalabiliyor. Bu ortama ancak dijitalleşme ve çeviklik odağında ayak uydurabiliriz. Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek günümüzde bir zorunluluk. Yönetim kurullarının iş süreçlerini dijitalleştirmek konusunda çaba göstermeleri gerekiyor.  Biz de Amgen olarak bu hıza ayak uydurabilmek adına iş süreçlerimizi, iş modellerimizi ve çalışma ortamlarımızı daha etkin, daha verimli hale getirecek ve daha fazla değer yaratacak teknolojiyle güçlendirilmiş iş dönüşümü projeleri gerçekleştiriyoruz. Tüm süreçlerimizde dijital dönüşüme entegre olmak için çalışıyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız bundan önce olduğu gibi önümüzdeki dönemde de tüm hızıyla devam edecek.   

Dijitalleşme ve teknolojik gelişim hızla devam ederken siz kendinizi bu alanda nasıl yetiştiriyorsunuz? Düzenli eğitim ya da mentorluk alıyor musunuz?

Dijitalleşmenin kaçınılmaz yükselişi bizi de bu dönüşüme adapte olmaya itiyor. Önce yöneticiler olarak bizim yeni düzene ayak uydurmamız gerekiyor. Şirketimizde hayata geçirmeyi planladığımız uygulamalar konusunda öncelikle biz yöneticilerin bilgi sahibi olması gerekiyor. Bence öğrenmenin sonu yok, bu doğrultuda ben de çalışma arkadaşlarımla birlikte eğitim programlarına katılıyor, bilgilerimi yenilikler doğrultusunda sürekli güncelliyorum.

Sürdürülebilirlik ajandanızın en önemli maddeleri neler?

2027 yılına kadar tüm operasyonlarımızı karbon nötr hale getirme gayesiyle yola çıktık. 2027’ye kadar su kullanımımızı yüzde 40, atıklarıysa yüzde 75 azaltmak üzere çalışıyoruz. “Sağlıklı Amgen” başlığı altındaysa hizmet verdiğimiz paydaşlarımızın güvenini güçlendirmeyi ve korumayı amaçlıyoruz. Etkili kurumsal yönetişimin hem uzun vadeli performans hem paydaş güvenini sürdürme açısından kritik öneme sahip olduğunun farkında olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Amgen Biyoteknoloji Deneyimi programını 2021 yılında Türkiye’de başlattık. 2021 yılından bu yana yaklaşık 50 öğretmene ve 3.100 öğrenciye ulaştık. Dünyada her yıl ortalama 90 bin öğrenci ve 1.500 öğretmene ulaşan programla bugüne kadar yaklaşık 850 bin öğrenciye katkı sağlamış durumdayız. Öte yandan, Amgen Scholars Programı’nın hayata geçirildiği 2007’den bu yana toplamda yaklaşık 4.000 öğrenciye ulaştık. Bu tarz programların sürekliliğinin olmasını şirket olarak kritik buluyoruz. Bunun yanı sıra çevresel sürdürülebilirliğe yaptığımız yatırım, yalnızca gezegen üzerindeki etkimizi azaltmakla kalmadı, aynı zamanda daha verimli, üretken ve esnek olmamızı sağlayarak işletme maliyetlerinin düşmesine de etki etti.

İşinizin sürdürülebilirliği için çalışanları farklı sepetlere koyuyor musunuz? Nasıl bir risk yönetim anlayışınız var?

Karşılaşabileceğimiz potansiyel riskleri değerlendirip kritik iş süreçlerini belirlediğimiz ve bu süreçlerin aksamaması için alternatif çözümler ürettiğimiz detaylı bir iş devamlılığı planımız mevcut. Bu amaç doğrultusunda kurduğumuz ekibimizle planımızı düzenli olarak güncelliyor ve çeşitli test/denemelerle etkinliğini ölçüyoruz. Bu sayede, beklenmedik olaylar ve acil durumlar karşısında işimizin sürekliliğini koruyoruz.

Buradaki en kritik nokta, farklı uzmanlık alanlarındaki çalışanlarımızla çeşitli ekipler oluşturmak. Amgen olarak şirketimize yeni yetenek kazandırma konusunda kapsamlı bir ajandamız var. Böylece pek çok soruna yenilikçi ve yaratıcı çözümler üretebiliyoruz. Amgen’da bir işi yaparken ne yaptığımız kadar onu nasıl yaptığımız da oldukça önemli. Çalışanlarımıza yönelik bu yaklaşımımızın ardında kurulduğumuz günden bu yana başarıyla uyguladığımız prensiplerimiz bulunuyor.

Nasıl prensiplerden bahsediyorsunuz?

Çalışanlarımızın bilgi ve becerilerini güncel tutmaları için düzenli eğitim fırsatları sunuyoruz. Bunun yanı sıra esnek çalışma kültürünü ve yenilikçi yöntemleri iş süreçlerimize katıyoruz, bunlar da sektördeki değişimlere hızla adapte olabilmemizi sağlıyor. Özetle değişimlere uyum sağlamak için esnek bir kültürü benimsiyor ve iş devamlılığı planımızı farklı bakış açılarına sahip çalışanlarımızın yer aldığı ekibimizle sürekli olarak test edip iyileştiriyoruz.

Hangi alanlarda bu tür yatırımlara sıcak bakıyorsunuz?

Yatırım yapılan alanları üç ana başlıkta ele almak mümkün. Onkoloji immün-onkoloji, kardiyovasküler, inflamasyon, kemik sağlığı, nefroloji, metabolik bozukluklar ve sinir bilimlerinin olduğu “terapötikler” öncelikli yatırım alanlarından biri durumunda. İkinci ana grup hücre terapileri, gen düzenleme, gen terapileri, rejeneratif tıp ve ilaç dağıtımı gibi yeni teknolojilerle keşif süreçlerini iyileştiren “ilaç keşfi ve gelişen teknolojiler”. Üçüncü yatırım alanımızsa dijital teknolojilerle sağlığı buluşturan konular. Burada dijital sağlık hizmetleri, gerçek zamanlı bilgi işleme ve veri analitiği başlıkları öne çıkıyor.

“DENGELİ GRUPLAR DAHA İYİ ÇALIŞIYOR”
KADIN-ERKEK Kadınlarla erkeklerin dengeli olduğu gruplar daha iyi çalışıyor. Bunun yanı sıra, kadınların ayrıntılara hakimiyeti ve analitik düşünme kabiliyetleri de oldukça yüksek. Bir sorumluluk aldıklarında, yüzde 80 sonuca ulaşmadan işi tamamlanmış olarak görmüyorlar. Bunlara duygusal zeka ve yüksek düzeyde empatiyi de eklediğimizde, yönetimlerde daha fazla kadın lider yer almaya başladıkça, başarı hikayelerinin de buna paralel bir seyir izleyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

“TUTKULUYUZ” Hiç kuşkusuz toplam başarının artmasında en önemli etmen, kadın ve erkek yöneticilerin çeşitli alanlarda getirdikleri güçlü yönler sayesinde birlikte fark yaratmaları. Bu açıdan bakıldığında Amgen kültürünün çeşitlilik, kapsayıcılık ve aidiyet konusunda iyi bir örnek olduğunu söyleyebilirim. Çeşitliliğe ve kapsayıcılığa olan tutkumuz organizasyonumuzun her alanına yansıyor.

“İYİLEŞTİRME HEDEFİYLE ÇALIŞIYORUZ”
DÖRT ALAN Öncelikle sürdürülebilirliği yalnızca “çevresel” sürdürülebilirlik olarak ele almıyoruz. Bu anlayışımız doğrultusunda insanların, toplumun, gezegenin ve şirketin sağlığını iyileştirme hedefiyle hayata geçirdiğimiz çalışmaları 4 kategoriye ayırdık. “Sağlıklı İnsan” diyerek, insanların en sağlıklı şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için sağlığa ve ilaca erişimi kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmaya odaklandık. “Sağlıklı Toplum” hedefimizle çalışanlarımız ve hizmet sunduğumuz insanlar için daha adil bir toplum yaratacak çalışmaları hayata geçirdik. Bu doğrultuda çalışanın ve iş yapış şeklinin güçlendirilmesini önceliklendirmek üzere yaklaşımlar geliştirdik.

ÇEŞİTLİLİK VE GÖNÜLLÜLÜK “Çeşitlilik, Kapsayıcılık ve Aidiyet” yaklaşımıyla tüm çalışanlarımıza mutlu bir iş deneyimi yaşatacak projeler hayata geçirdik. Gönüllü çalışanlarımızdan oluşan “Gönlü Sorumlular” ekibimizle sivil toplum kuruluşlarına katkı sağlayarak gönüllülük faaliyetlerini destekliyoruz. Öte yandan Amgen Vakfı öncülüğünde yürütülen Amgen Biyoteknoloji Deneyimi, Amgen Scholars, LabXchange ve Khan Academy ile herkes için kaliteli bilim eğitimine erişimi destekliyoruz. “Sağlıklı Gezegen” hedefimizle operasyonlarımızı çevresel sorumluluk ilkeleriyle yürütüyoruz. Çevreye olan sorumluluğumuz doğrultusunda üretimi daha sade, çevreci, esnek, verimli ve daha az maliyetli hale getirmek için yeni yöntemler geliştirdik.