İLETİŞİMİN DİLİ NEREYE EVRİLDİ?

Ya olduğun gibi görün Ya göründüğün gibi ol* Tılsımlı sözcük "itibar"ı, "Toplum tarafından beğenilen ve takdir edilen kurum olabilmek" şeklinde tanımlıyoruz. İtibarın yönetilmesi ise beğeni ve takdirin arka planındaki kültür ve değerleri yaptığımız işin içine nasıl "katık" ettiğimizle ilgili bir mesele. Eğer izlediğimiz politika ve süreçler sonunda aldığımız kararlar toplumun beklentilerine uygun ise bu beğeni ve takdirin oluştuğuna tanık olabiliriz.

ASIL SORUN!
Buraya kadar her şey normal ve anlaşılabilir. Sorun, toplumun kültür ve değerlerine uygun olmadığı halde bunlar "varmış" gibi işlerimizi yönetme iddiasıyla iletişim yaptığımızda ortaya çıkıyor. Örneğin, atıklarımız çevre için ciddi bir tehlike oluştururken, ekolojik çevre duyarlı bir kurum algısı yaratma çabamız olabilir; çalışanlarımızı "adam" yerine koyan (!) uygulamalarımız yokken, sanki onlar baş tacımızmış gibi tanımlamamız, tüketici şikâyetlerini derleyen internet siteleri hakkımızdaki şikâyetlerle yıkılırken bir derginin "üstün müşteri hizmetleri" ödülünü alabiliyor olmamız gibi!.. İtibar ve itibarın yönetilmesi meselesinde, tarihin içinden süzülüp gelen iki tespit kulaklarımızda bulunsun. Biri Ziya Paşa'dan. Ne demişti: "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." (Yani; insanın aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi, yaptığı işte görünür.) Diğeri Hz. Mevlâna'dan: "Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol."  * Hz. Mevlâna

MOBİLYA & PERAKENDE SEKTÖRÜNDE PROAKTİF İLETİŞİM ZAMANI CEVABINI ARADIĞIMIZ SORU:
Türk iş dünyasının değerli “kurumsal iletişim” liderleri, “Kriz yönetimini de beraberinde getiren yeni dönemin iletişim tonu ve dili ne oldu, nereye evrildi?” sorumuza yanıt vermeye devam etti. Ağustos 2021 sayımızın konukları; mobilya ve perakende sektörünün sözcüleri oldu.

Karaca Marka ve Kurumsal İletişim Direktörü CENNET USLUKILINÇ:
Bakış açımızı değiştirdik
Pandemi döneminde “Back to basics” yani, temele-öze dönüşü gördük. Mecburiyetle başlayan evde kalma halini, “Bulunduğun andan ve ortamdan daha fazla keyif al” yaklaşımına döndürmemiz gerektiğini fark ettik. Bu yaklaşımdan yola çıkarak, pazarlama stratejimizi ve iletişim dilimizi yeniledik.

Anlardan keyif almayı öğrenmeliyiz. Mutfakta yemek yapmak, bizim için zor bir an değil. O anı; bakış açımızı, çerçevemizi, kullandığımız ürünleri değiştirerek, doğru ürünleri kullanarak keyifli bir hale getirebiliriz. Diğer yandan yediğin yemekten, sofradan keyif almak için restorana gitmeye gerek yok. Güzel bir yemek takımıyla, güzel bir sunumla o anı keyifli hale getirebiliriz. Yani, bakış açımızı değiştirdik. 
Karaca olarak bu dili sahipleniyoruz. Özellikle anlardan keyif almanın değerini ve Karaca’nın bu farkındalığı yakalamak için tüketiciyle buluşturacağı ürün ve hizmetleri anlatan iletişim dilini, bundan sonraki çalışmalarımızda daha sık kullanacağız.

Nestlé Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü ZEYNEP SUNGU:
Dayanışma ruhunu, iletişimin her adımına taşıdık
Hepimiz için olağandışı ve hassas olan bu yeni dönemde, değişen tüketici ihtiyaçları doğrultusunda iletişimin tonu olumlu yönde değişti.

Umut, güven, yardımlaşma ve dayanışma, bu dönemin öne çıkan ihtiyaçları oldu. İletişim dili de bu yönde gelişti. Dayanışan, “biz” duygusunun altını çizen iletişim adımları atıldı. Amacı olan marka olmanın önemi, pandeminin yarattığı negatif sonuçların da etkisiyle hızla yerleşti. Biz de Nestlé Türkiye olarak, kurum içinde oluşturduğumuz dayanışma ruhunu, iletişimin her adımına taşıdık. Reklam dilinden uzak, uzlaşmacı ve katılımcı bir dil kullanmayı, karamsarlık duygusundan kaçınarak hep iyimserliğe vurgu yapmayı benimsedik.

Doğanlar Holding Kurumsal İletişim Müdürü BİRNUR ÖZGÜL:
Dil sade, içerikler de makul ve doyurucu oldu

Pandemi dönemiyle birlikte insanlar, basın ve sosyal medyadan kendilerine ulaşan çok fazla bilgi ve mesaja maruz kalmaya başladı. Bu mesajlar zaman zaman bilgice yüklü; ama karmaşık halde yer aldı. Bu çok mesajın ve bilginin hüküm sürdüğü ortamda karmaşadan sıyrılmak, tüketiciyi doğru ve yeterli şekilde bilgilendirmek daha önemli ve zor hale geldi. Bu dönemde kullanılan dil sadeliğe, içerikler de makul ve doyurucu olmaya doğru evrildi.

Yataş Grup Kurumsal İletişim Direktörü SELMİN GÜNDOĞDU:
İletişim tonumuz, hayatı güzelleştiriyor
Yataş Grup olarak her zaman; samimi, dürüst ve şeffaf bir iletişim yapıyoruz. Pandemi döneminde de bu iletişim dilimizi sürdürdük. Sosyal medya kanallarımızdan aktif olarak tüketicilerimizle iletişim halinde kaldık, proaktif olmaya özen gösterdik.

İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde, sağlık her şeyden önemli. Biz de başta çalışma arkadaşlarımızın ve müşterilerimizın sağlığını ilk sırada tuttuğumuzu, hijyen ve güvenlik önlemlerimizi açık bir şekilde paylaşmaya devam ediyoruz. 
Bildiğiniz üzere, tüketicilerin alışveriş yönelimleri de değişti, e-ticaret büyük önem kazandı. Biz de online alışveriş, telefonla sipariş, ücretsiz mimari destek, randevulu alışveriş gibi hayata geçirdiğimiz yeni hizmetleri, farklı kanallardan duyurmayı sürdürdük, kampanyalarımıza kesintisiz devam ettik. Salgın süreci, hepimiz için belirsizleri de beraberinde getirdi, kimileyin bizi umutsuzluğa sürükledi. Bu anlamda iletişim tonumuzu her zaman umut veren, hayatı güzelleştiren, heyecan yaratan bir şekilde kullandık.

Migros Kurumsal İletişim Direktörü AHU BAŞKUT ALYANAK:
İletişim dilimiz, pozitif ve kucaklayıcı
Perakende sektörü olarak, hayatın kesintisiz devam etmesi ve toplumun ihtiyaçlarına ulaşabilmesi adına, diğer sektörlere göre daha fazla sorumluluğumuz var.

Pandemi döneminde iletişimimizde; güven, dayanışma kavramlarının yanı sıra, “sürdürülebilir bir gelecek” ve “döngüsel ekonomi” adına birlikte gelişmemiz ve birbirimizden destek almamız gerektiğinin altını çiziyoruz. Çalışanlarımızla, üreticilerimizle ve tedarikçilerimizle el ele vererek, değişen ihtiyaçlara hızlıca yenilikçi çözümler sunuyoruz. Müşterilerimizi büyük bir hassasiyetle dinliyoruz. Güven ekseninde, pozitif ve kucaklayıcı bir iletişim dilini esas alıyoruz. 

Boyner Grup Kurumsal İletişim Direktörü CEM TANIR:
İletişimimiz; samimi şeffaf ve güven veriyor
Kurumsal iletişim profesyonelleri olarak, temsil ettiğimiz kurumların “maddi olmayan varlıkları”nı yönetiyoruz. Kurumlarımız gücünü, toplum ve paydaşlarımız için ürettikleri değerden ve itibarlarından alıyor.

İtibar, o itibarı oluşturan kurumsal ve kişisel değerlerin; şeffaflık, samimiyet ve sorumluluk anlayışıyla tüm toplumla ve paydaşlarla paylaşılması hep önemliydi. Pandemi döneminde daha da önemli hale geldi. İyi, doğru ve sorumlu kurumsal iletişimin değerinin de daha çok farkedildiği bir süreçten geçiyoruz. 
Boyner Grup’ta, DNA’mızda yer alan; müşterilerimiz, biz çalışanlar ve tüm toplum için iyi ve doğru işler yapma ve fark yaratma anlayışını iletişimimizin temeli olarak görüyoruz. İnsan odaklı, samimi, şeffaf ve güven veren bir iletişimin de tüm paydaşlarımıza iyi olma, iyiyi yapma ve iyiliği yayma yönünde ilham ve motivasyon verdiğine inanıyoruz. 

Kiğılı Kurumsal İletişim Direktörü BURHAN DENİZLİ:
Markalar, sosyal mesajlarla ilgi çekmeye çalışacak
İletişim alanı, kolay gibi görünmesine rağmen en zor işlerden. Sosyal medyanın da en büyük güçlerden biri olduğunu, herkesin bu yeni düzene gayet iyi ayak uydurduğunu gördük. 

Pandemiyle birlikte, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına şahit olduk. İnsan sağlığının ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anladık. 

YENİ BİR DÖNEMDEYİZ 
Gelişen ve değişen dünyamızın en önemli işlerinden biri iletişim alanı. “Kurumsal İletişim” departmanımızdaki tüm çalışma arkadaşlarımızla birlikte kendimizi sürekli yeniliyor, çok çalışıyor ve işimizi iyi takip ediyoruz. Kişi ve kurumlarla mesafemizi iyi ayarlıyoruz. “Dürüstlük” ve “güvenilir” kavramları ise her dönemin olmazsa olmazları. Her zaman güleryüzlü ve enerjiğiz. 
Diğer yandan, sosyal medya da bundan böyle, hayatımızın en önemli yerinde olacak. Markalar topluma sosyal mesajlar vererek, kendilerini bu süreçte hatırlatmaya, ilgi çekmeye çalışacak. Önümüzdeki dönemde, markanın itibarını en iyi şekilde korumak için toplumsal iletileri içeren paylaşımlar dikkati çekecek.

Metro Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü DR. ASLI DURAN:
Yeni iletişim anlayışı etkileşime daha fazla olanak tanıyacak
Metro Türkiye’nin; ürün sunma biçiminden, çalışanları arasındaki ilişkiye kadar olan tüm süreçlerinin temelinde güvenilirlik ve şeffaflık var. Basına yönelik iletişimimizi de aynı temeller üzerine kuruyoruz.

Resmi kurumların getirdiği önlemlerin birçoğunu önceden hayata geçirdik ve kamuoyuna gerekli bilgilendirmeleri yaptık. Yine, en hızlı reflekslerle uyguladığımız tüm tedbirlerini, basına en şeffaf haliyle aktarıyoruz. 
İletişim profesyonellerinin koronavirüs krizinden çok şey öğrenerek çıkacağına inanıyorum. Tüm dünyada sağlığa ve güvenlik konularına hassasiyet artacağı için, daha duyarlı ve etkileşime daha fazla olanak tanıyan iletişim anlayışları ortaya çıkacak. Dünyanın her yerinde “yeni medya”da artan spekülatif haberlere karşı, haberin kaynağını arama, bulma ve doğrulama ihtiyacı da arttı ve artacak. “Yeni medya”nın hızlı aksiyonlarıyla, temel habercilik ilkeleri birbirine daha fazla yaklaşacak.