İŞ DÜNYASINA YÖN VERENLERİN 100. YIL MESAJLARI

Peşi sıra savaşlı yıllar, çöken bir imparatorluk, yoksulluk... Atatürk ve arkadaşları bir ülke kurdular; öğretmenler, hekimler, mühendisler, hukukçular, bilim insanları, sanatçılar, çiftçiler, işçiler, memurlar, iş insanları, anneler, babalar... Cumhuriyet'in aziz kurucu kuşağı. Şimdi 2023'te yeni bir Cumhuriyet yüzyılı başlıyor. Ülkemizin demokrasi ve kalkınma sınavları çetin. Küresel rekabet ortamı muazzam teknolojik dönüşümlerle şekilleniyor. İnsan uygarlığı gezegenin doğal dengelerini korumakta zorlanıyor. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılı başlarken iş dünyasının sorumlulukları tarihsel önemde. Şirket dünyası artık bir yurttaşlık bilinci ve eylemi alanı. Geçmişten ders ve ilhamla, yaratıcılık, girişimcilik ve toplumsal sorumlulukla ilerleme yüzyılı başlıyor.

29 EKİM 2023’TE CUMHURİYETİMİZ TAM 100 YAŞINI DOLDURUYOR. CUMHURİYETİMİZİN YENİ YÜZYILINA GİRERKEN NASIL BİR EKONOMİYE NASIL BİR İŞ ORTAMINA VE NASIL BİR ŞİRKET YÖNETİM ANLAYIŞINA İHTİYACIMIZ VAR? TÜRKYE’NİN VE TÜRK LİDERLERİNİN GELECEK İÇİN NASIL BİR EYLEM PLANI ORTAYA KOYMASI GEREKİYOR? CUMHURİYET'İN İKİNCİ YÜZYILINA LİDERLER HANGİ MESAJLARLA GİRİYOR?

İŞ BANKASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI ADNAN BALİ
“Atatürk’ün ekonomi yaklaşımının temelinde toplum vardı”
Atatürk’ün ekonomi politiğinin esasını iktisadi bağımsızlık ülküsü oluşturuyordu. Cumhuriyet’in bir yaş küçük kardeşi olan Türkiye İş Bankası, kurucusunun iktisadi bakımdan ileri görüşlülüğünün başlı başına ispatıdır.

 

A

tatürk’ün, henüz İstiklal mücadelesinin yaralarının sarıldığı bir ortamda İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde dile getirdiği, “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamazlar” sözü, yeni kurulacak Cumhuriyet’in ekonomi şiarıydı. Atatürk’ün ortaya koyduğu iktisadi bağımsızlık nosyonu, ekonomik kalkınmayı bir an evvel gerçekleştirmek, bunu dönemin hakim anlayışı olan “milli iktisat” çerçevesinde başarmak üzerine kuruluydu.

İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK ÜLKÜSÜ

Atatürk’ün ekonomi politiğinin esasını iktisadi bağımsızlık ülküsü oluşturuyordu. İzmir İktisat Kongresi’nde “sermayesi münhasıran Türklere ait büyük sermayeli milli bir tedavül bankası kurmak” şeklinde tasavvur edilen İş Bankası, bizzat Atatürk’ün teşebbüsüyle 1924 yılında kuruldu. Burada kaçırılmaması gereken, Atatürk vizyonunun milli menfaati de aşan, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” doktrininin iktisadi sahada karşılığını bulduğu bir dünya refahı vurgusudur. Atatürk, 1932 yılında yaptığı Meclis açılış konuşmasında “milletler arasında mübadelenin azalması ve daralması şeklinde sahasını genişletmiş ve tesirini artırmış” olan iktisadi buhranın çözümünü “ancak her milletin refahla yaşamaya ve ilerlemeye hakkı olduğunu teslim eden bir zihniyetle, bütün milletlerin birlikte çalışmaları yolunun bulunmasında görüyoruz” der. Atatürk’ün iktisadi vizyonunun yalnızca milli menfaati değil, bütün ulusların refahını ve kalkınmasını gözeten evrensel bir düşünce sistemi olduğu unutulmamalı.

“İKTİSADİ HAYAT GÜNLÜK HAYAT İÇİN”

Atatürk için iktisadi hayat daima insani, sosyal, kültürel ve günlük hayata ilişkindir, toplum yaşamının kalbinden doğar. Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı açılış konuşmasında ekonomiyi “Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak, mutlu olmak için insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir” sözleriyle tanımladı. Atatürk’ün iktisat yaklaşımının temelinde toplum yaşamının yer aldığına ilişkin Celal Bayar’ın aktardığı bir anekdotu da paylaşmak isterim. Celal Bayar, Ankara’dan İstanbul’a doğru birlikte çıktıkları bir tren yolculuğunda Eskişehir’e yaklaşırken Atatürk’ün kendisine “Bizim Eskişehir Fabrikası ne oldu?” diye sorması üzerine aklında iki yer olduğu, bu iki yerin de ayrı ayrı fayda ve mahzurları olduğu cevabını verir. Atatürk de bunun üzerine “Bu işi beraber yapalım” diyerek treni Eskişehir’de durdurur. Planladığı ilk yerin Porsuk suyunun yanında, arazisi daha ucuz, geniş bir saha olduğunu; diğerininse şehrin hemen yakınında, fabrika tesisi için daha maliyetli bir mıntıka olduğunu ifade eden Celal Bayar’a ikinci yeri işaret ederek “Burada yapacaksınız” diyen Gazi, bu tercihini şöyle açıklar: “Tren geçtikçe halk istasyonun hemen yanındaki fabrikayı görecek. Morali yükselecek. Bu yüzden parası ne olursa olsun, burada yapılmalı.”

“99 YILLIK KUTLU MAZİMİZİN 37 YILINA TANIKLIK ETTİM”

İlk genel müdürümüzün naklettiği hikayedeki Eskişehir Şeker Fabrikası da dahil olmak üzere, kurulduğu günden itibaren pek çok sahada iştirak ettiği yüzlerce müesseseyle, kurucusunun salık verdiği teknik ve metodik çalışmasını bilen ve işine bu kanaatle sarılan Türkiye İş Bankası, yalnızca bankacılık yapmadı. Aynı zamanda memleketi sanayi, ticaret, ziraat ve bayındırlıkta yükselten işlere imzasını attı. Bir kısmı yaşça emsali olan, bugün hala dimdik ayakta duran iştirakleriyle, 99 yıllık bu kutlu mazinin -10 yılı genel müdürlük vazifesi olmak üzere- 37 yılına tanıklık etmiş olmanın bahtiyarlığı içindeyim.

YAŞAR HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI FEYHAN YAŞAR
“Güçlü türkiye için sorumluluk almaya devam edeceğiz”
Dünyada rekabetçi, güçlü, sürdürülebilir olmamız, teknoloji ve enerjide iddiamızı sürdürmemiz gerekiyor. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında güçlü bir ekonomi yaratmak, gençliğe yatırım yapmak dünyayla bütünleşmek çok önemli.

Cumhuriyetimizin 100. yılı biz Cumhuriyet çocuklarına kutlu olsun. Bize Türkiye Cumhuriyeti’ni hediye eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve rahmetle anıyoruz.

“YENİ YÜZYILLARA TAŞIYACAĞIZ”

Güçlü yatırımlar ve eğitim hamlesiyle ekonomi, kültür, spor, sağlık, teknoloji alanlarında büyük gelişmeler yaşadık. Ülkemizi insanı, doğal kaynakları, girişimcileriyle yeni yüzyıllara taşıyacağız. Üreterek, bereketli topraklarımızı verimli kullanarak, ihracatta katma değeri yüksek ürünlerle dünya pazarlarında büyüyeceğiz. Rekabetçi olmak önemli. Verimlilik ve inovasyona çok önem veriyoruz. Teknolojik gelişmelere ve dijitalleşmeye devam edeceğiz.

“İDDİAMIZI SÜRDÜRMELİYİZ”

Doğal kaynaklarımızın zenginliğini gelecek nesillere taşıyarak, güçlü Türkiye için tüketicimiz, müşterimiz, ülkemiz için sorumluluk almayı sürdüreceğiz. Dünyada rekabetçi, güçlü, sürdürülebilir olmamız, teknoloji ve enerjide iddiamızı sürdürmemiz gerekiyor. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında güçlü bir ekonomi yaratmak, gençliğe yatırım yapmak dünyayla bütünleşmek çok önemli.

KOÇ HOLDİNG CEO’SU LEVENT ÇAKIROĞLU
“Uzun vadeli yatırım stratejimizi sürdürüyoruz”
Ülkemiz, çok yönlü üretim kabiliyetleri, güçlü tedarikçi ağı, güvenilir altyapısı, iş gücü rekabetçiliği ve büyük AB pazarına Gümrük Birliği erişimi sayesinde, yatırım yapmak isteyen şirketler için ideal bir seçenek sunuyor.

Orta Vadeli Program’ın açıklanmasıyla birlikte, yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına ilgisi artmaya başladı. Buna yönelik güçlü göstergeler var. Küresel ekonomide yüksek enflasyon ve faiz döneminin bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor. Ancak başta hizmet sektörü olmak üzere talep tarafının hala güçlü olduğunu gözlemliyoruz.

“FIRSAT PENCERELERİNİ KOLLAYACAĞIZ”

Makro politik risklere ve küresel çaptaki belirsizliklere rağmen Koç Topluluğu olarak uzun vadeli yatırım stratejimizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Son 5 yılda yaptığımız 10 milyar dolarlık yatırım, bu anlayışımızın önemli bir göstergesi. Önümüzdeki süreçte büyüme ve yatırım planlarımızın finansmanı için fırsat pencerelerinin açıldığı elverişli zamanları kollayacağız. Bu noktada ülkemizin risk priminin azalması ve Orta Vadeli Program’ın kararlılıkla uygulanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.

“TÜRKİYE CAZİP BİR YATIRIM LOKASYONU”

Türkiye, sahip olduğu demografik avantajı, beşeri sermayesi, kalite odağı, elektrifikasyon, yenilenebilir enerji, sağlık hizmetleri gibi yeni dinamiklere uyum yeteneğiyle kazanç potansiyeli yüksek, cazip bir yatırım lokasyonu. Ülkemiz, çok yönlü üretim kabiliyetleri, güçlü tedarikçi ağı, güvenilir altyapısı, iş gücü rekabetçiliği ve büyük AB pazarına Gümrük Birliği erişimi sayesinde, yatırım yapmak isteyen şirketler için ideal bir seçenek sunuyor.

SABANCI HOLDİNG CEO’SU CENK ALPER
“Yatırımda Türkiye, her zaman önceliğimiz”
Yatırım stratejilerimizde Türkiye’yi hep öncelikli gördük, buna devam edeceğiz. Nedeni sadece Türkiye’de kurulmuş olmamız değil. Yarattığı büyüme fırsatları, nüfusu ve coğrafi konumuyla, ülkemizin muhteşem bir potansiyeli olduğuna inanmamız.

Bugün dünyanın önde gelen şirketleri Türkiye’de yatırım yapıyor ve yeni yatırımlar planlıyor. Çünkü Türkiye, yarattığı büyüme fırsatları, nüfusu ve coğrafi konumuyla muhteşem bir potansiyele sahip. Ve Türkiye Cumhuriyeti yeni bir yüzyıla başlarken, şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki; iş dünyası perspektifinde, Türkiye’nin potansiyeli hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Biz de Sabancı olarak, bu dönemde, kararlı yatırımlarımız ve sürdürülebilir yaşamı önceliklendiren yaklaşımımızla ülkemize, insanımıza değer katmaya devam edeceğiz.

“ENERJİYE 5 YILDA 6,2 MİLYAR DOLAR YATIRIM YAPACAĞIZ”

Türkiye’nin dünya tedarik zincirindeki rolü son dönemde ciddi şekilde arttı. Türkiye, stratejik konumu sayesinde, özellikle enerji arz güvenliği açısından Avrupa Birliği’nin çok önemli bir partneri olabilir. Burada Türkiye’nin ortaya koyacağı başarı, kendi sınırlarının ötesinde, Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Irak gibi ülkelerin yanı sıra Avrupa ülkelerinin de geleceği açısından son derece büyük bir öneme sahip. Biz de Sabancı Topluluğu olarak, enerji ve iklim teknolojileri alanında kararlı şekilde büyümeye ve yatırım yapmaya devam ediyoruz. Önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’de enerjiye yapacağımız yatırım tutarı 6,2 milyar dolar seviyesinde olacak. Bunu somut bir örnekle açıklamam gerekirse; Türkiye’de önümüzdeki 5 yıllık dönemde hayata geçirilecek her üç rüzgar ve güneş santralından biri, Sabancı imzası taşıyacak.”

KALE GRUBU BAŞKANI VE CEO’SU ZEYNEP BODUR OKYAY
“Gerçek kalkınma hamlesi için eğitimde fırsat eşitliği şart”
Gerçek bir kalkınma hamlesi için eğitimde fırsat eşitliğini ve yüksek yetenek inşasını mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda şirketlere ve liderlere düşen çok önemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.

Günümüz iş ortamında şirketler, teknolojideki ilerlemeler, değişen iş gücü dinamikleri ve değişen müşteri beklentileri nedeniyle çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Ayrıca küresel bir pazarda varlık göstermeye çalışıyoruz. Rekabetçi kalmak için çeşitli kültürel, ekonomik ve düzenleyici ortamların paydaşı olmak gerekiyor. Hızlı teknolojik gelişmeler endüstrileri değiştirmeye ve iş modellerini yeniden şekillendirmeye devam ediyor. Yenilikçiliği teşvik etmek, operasyonel verimliliği artırmak ve yine rekabette önde kalmak için bunları etkili bir şekilde kullanmak da şart.

“MODERN İŞ GÜCÜ ÇEŞİTLENİYOR”

Modern iş gücü daha çeşitli hale geliyor; birden fazla nesilden, uzakta çalışanlardan ve esnek ekonomi katılımcılarından oluşuyor. Yöneticilerin, nesiller arası farklılıkları ele alırken ve uzak ekipleri yönetirken iş birliğini ve katılımı teşvik ederek, bu çeşitliliği etkili bir şekilde yönlendirmesi ve gerçek bir güce dönüştürmesi önemli. Yine günümüz iş dünyasının önemli bir sorunu, gerekli becerilere sahip en iyi yetenekleri bulmak ve elde tutmak. Yöneticilerin etkili yetenek yönetimi stratejileri geliştirmesi, vasıflı çalışanları elde tutarken eğitim ve geliştirme yoluyla beceri açığını kapatması gerekiyor. Örneğin; Türkiye önemli bir yapısal problem yaşıyor. İşsizlik ve özellikle genç insan kaynağına iş yaratamamak ve sanayinin ihtiyacı olan teknik ve dijital beceri konusundaki açık. Bu durum, üretim ve ihracat yapımızı, düşük ve orta düşük teknoloji içerikli yapıya sıkıştırıyor.

“ÇEVİK VE UYARLANABİLİR LİDERLİK”

İş gücü piyasasındaki yapısal sorunlar yüksek katma değerli üretime geçişi zorlaştırıyor. Gerçek bir kalkınma hamlesi için eğitimde fırsat eşitliğini ve yüksek yetenek inşasını mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda şirketlere ve liderlere düşen çok önemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Şirketlerimizde gerekli yetenek dönüşümü için yol haritaları hazırlamak ve çalışanlarımızın yeni yetkinlikler kazanmalarına odaklanan yatırımlar yapmak zorundayız. Tüm bu zorluklar, yöneticilerin becerilerini sürekli olarak güncellemelerini, büyüme zihniyetini benimsemelerini ve 21. yüzyıl iş ortamının karmaşıklıklarını başarılı bir şekilde yönetmek için çevik ve uyarlanabilir liderlik yaklaşımlarını benimsemelerini gerektiriyor.

“KUZEY YILDIZI OLMALI”

Her şey ‘amaç’la başlıyor; her düzeydeki ve farklı işlevlerdeki insanları ‘neden’ konusunda temellendiren, yönlendiren ve motive eden bir Kuzey Yıldızı olmalı. “Şirketimiz neden var ve bu amacı her gün kişisel olarak nasıl destekleyebilir ve katkıda bulunabilirim?” Bu sorunun cevabına odaklanmalıyız. Hayatta değişmeyen tek şey değişim ve hiç şüphe yok ki hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz. Önde kalmak ve pazara yeni fikirler sunmak için inovasyon kültürüne yatırım yapmak artık her zamankinden daha önemli. Ancak yenilik, geride kaldığımızda yapabileceğimiz bir şey değil; uzun vadeli bir oyun. Bunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bir şirket yenilikçi zihinler olmadan yenilik yapamaz. İnsan kaynağı, en değerli yatırım alanlarımızdan biri. Doğru yeteneğe sahip olmak, fırtınayı atlatmakla her zamankinden daha güçlü çıkmak arasındaki fark anlamına gelebilir. Bu nedenle çalışanlarımızın eğitimine, gelişimine ve refahına yatırım yapmayı mutlaka öncelikli görmeliyiz.

“AKTİVİST OLMAMIZIN ZAMANI GELDİ DE GEÇİYOR”

Şirketlerin temel misyonu, kârlı ürün ve hizmetler üretmek. Ancak artık hiçbir şirket sosyal meselelere, özellikle de iş faaliyetleriyle daha da yakından iç içe geçmiş meselelere seyirci kalamaz. Çünkü dünya çapındaki müşterileri, çalışanları, kamu paydaşları ve sivil topluluklar bir gün mutlaka ona bu soruyu soracak. İklim değişikliğiyle mücadele, ekonominin işleyişini değiştirebilecek seçimler gerektirecek. Bu tablo belki de bugüne kadarki en büyük, hatta varoluşsal bir değişimi beraberinde getirecek. Türk iş dünyası olarak önümüzdeki eylem planlarımızda buna mutlaka özel bir yer vermeliyiz. Dolayısıyla bugünden itibaren hepimizin birer teknoloji elçisi, jeopolitik risk yöneticisi ve sosyal aktivist olmamızın zamanı geldi de geçiyor. Kale Grubu olarak yeni yatırımlarımızı fiziksel, beşeri, doğal ve sosyal sermayemize dayanarak inşa ediyoruz. 66 yıldır sahip olduğumuz sanayici, yatırımcı, işveren gibi pek çok şapkayla bu ülkenin gelişmesi ve insanların refahı için katkı sunuyoruz.

DOĞA SİGORTA YÖNETİM KURULU BAŞKANI NİHAT KIRMIZI
“Kuruluş ruhuna sahip çıkmalıyız”
Son yıllarda gerek doğal afetler gerekse ekonomik zorluklar nedeniyle oldukça zorlu süreçlerden geçtik hala da geçiyoruz. Böyle bir tabloda geleceğe birlik ve beraberlik ruhuyla yürümek, kuruluş ruhuna sahip çıkarak geleceği birlikte inşa etmek için var gücümüzle çalışmalıyız.

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında bu topraklara layık olmak için Türkiye’ye en iyi şekilde hizmet etmek amacıyla durmadan çalışıyoruz. Ülkemizi yurt dışında en iyi şekilde temsil etmek, başarılarımızla Türkiye’nin adını uluslararası alanlarda en iyi şekilde duyurmak bizim için en büyük gurur.

“GELECEĞE BİRLİK VE BERABERLİKLE”

Son yıllarda gerek doğal afetler gerekse ekonomik zorluklar nedeniyle oldukça zorlu süreçlerden geçtik hala da geçiyoruz. Böyle bir tabloda geleceğe birlik ve beraberlik ruhuyla yürümek, kuruluş ruhuna sahip çıkarak geleceği birlikte inşa etmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke edinilmesi gereken bir sözünü hatırlatmak isterim: “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır!” Elbette bu görevi icra ederken, sadece insan gücü ve kabiliyetine dayalı şekilde değil aynı zamanda yüksek teknolojinin olanaklarından faydalanıyoruz. Sonsuz sayıda ihtimal ve senaryoyla karşı karşıya kaldığımız 21. yüzyılda üzerimize düşen görevi insan kaynağını yüksek standarda ulaştırırken kesintisiz bir iletişim altyapısıyla sağlamaya çalışıyoruz. Ölçmeden yönetmek mümkün olmadığı için hizmet kalitemizi birçok açıdan denetliyor ve sadece bugünün ihtiyaçlarını değil geleceğin beklentilerini de karşılamaya çalışıyoruz. Tüm bunları başta izinde yürüdüğümüz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizi minnetle anarak yapıyoruz.

“İLK GÜNKÜ COŞKUYLA”

Bize bırakılan büyük mirasa gururla sahip çıkarak gelecek nesillere ilk günkü coşkuyla aktarmak en önemli görevimiz. Bize emanet edilen Türkiye’yi uluslararası her alanda başarılarla taçlandırarak değerini bilmek, ülkemizi bize emanet edenlere en büyük borcumuz.

Öncelikle tarihimizi çok iyi bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu vatanı kolay kazanmadık, kimse bize elimizdekileri hediye etmedi. Savaştık, çalıştık, uğraştık ve kazandık. Bugün de kazanımlarımızı kolay elde etmediğimizi söylemeliyim. İş liderlerinin bu bilinç içinde olup toplum menfaatlerine ve Cumhuriyet’in kazanımlarına öncelik vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Eğitim ve teknolojinin önündeki engelleri kaldıran yaklaşımlar sergilenmeli.

Elbette, Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çıtayı çok yüksek bir noktaya koyduğunun farkındayız. Ancak onun aziz hatırasına saygı göstermek demek aynı zamanda bu standardın takipçisi olan olmak demek. Bilime, sanata, spora saygı göstermek, desteklemek de aynı şekilde 100 yıllık Cumhuriyetimizin gereklerinden. İstanbul Topkapı Üniversitesi bu açıdan yürüdüğümüz yola yakışan bir atılımımız oldu. İş liderlerinin ve iş dünyasının kanaat önderlerinin bundan sonraki yüzyılda Cumhuriyetimizin kuruluş değerlerinin bilincinde olarak vizyon geliştirmeleri, gelişmeye ve değişmeye açık olmaları gerekiyor.