İŞİN HİLESİ DÜRÜSTLÜKTÜR

1904 YILINDA KURULAN, ANADOLU SANAYİLEŞMENİN ÖNCÜLERİNDEN OLAN VE 118 YILDIR FAALİYETLERİNİ SÜRDÜREN SANKO HOLDİNG, AMİRAL GEMİSİ KONUMUNDAKİ TEKSTİL SEKTÖRÜNDE OLMAK ÜZERE TÜRKİYE'DE VE GLOBAL ARENADA PEK ÇOK ALANDA LİDERLİĞİNİ SÜRDÜRÜYOR. TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK YENİLENEBİLİR ENERJİ, ÇİMENTO VE AMBALAJ ÜRETİCİLERİ ARASINDA DA YER ALAN SANKO HOLDİNG, İSTİHDAM ETTİĞİ 14 BİN KİŞİ İLE DÜNYA ÇAPINDA ÜRÜN VE SERVİSLER SUNARAK TÜM PAYDAŞLARI İÇİN DEĞER YARATIYOR.

SANKO HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI ADİL SANİ KONUKOĞLU İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KEYİFLİ SÖYLEŞİMİZDE, 1904 YILINDA GAZİANTEP’TE BAŞLAYAN KURULUŞUN BÜGÜNE GELİŞ HİKAYESİNİ VE GELECEKTEKİ SANKO’NUN YERİNİ KONUŞTUK. İŞTE SOHBETİMİZİN DETAYLARI…

SANKO Holding 118 yıldır Türkiye’nin üretimine, istihdamına ve ihracatına büyük katkı sağlıyor. Bu başarılı yolculuğunuz nasıl başladı?

1904’te Gaziantep’te işi başlatan babamın dedesi Sani Dedemiz. Yemen harbine gidip şehit düşünce ondan sonra Hatice nenem tezgâhları işletmeye devam ediyor. Zekeriye dedem büyüyene kadar dönemin zor şartlarında işe sahip çıkıyor. Nenemiz aslında bayrağı düşürmeyen ve bayrağı sonraki nesillere taşıyan önemli bir isim tarihimizde.

Bugüne kadar Hatice neneden hiç bahsedilmedi. Biz de geçtiğimiz 8 Mart’ta Kadınlar Günü videonuzda duymuştuk. Hatice nenenizin SANKO Holding’in kuruluş öyküsündeki yerini bizlere anlatır mısınız?

Bilinen bir hikâye bu aslında.

Rahmetli babam her zaman anlatırdı dedemden sonra nenemin tezgâhları nasıl çalıştırdığını. Dedem de söylerdi. Kamuoyu ile paylaşılmamıştı bugüne kadar. 1904 tarihine baktığımızda rahmetli Sani dedem o zaman tezgâhları olan bir kişi. Yemen harbine gitmeden altı ay önce rahmetli Hatice neneme diyor ki, ‘’Ben Zekeriye'nin nafakasını çıkardım senin de nafakanı çıkardım bana hac farz oldu’’ diyor. Ondan sonra da seferberlik ilan ediliyor, seferberlik ilan edilince tabii ki askere çağırılıyor ve Yemen'e harbe gidiyor ve orada şehit düşüyor.  Dokuma tezgâhları var, nenem düzeni devam ettiriyor. Zekeriye Dedem o zaman 3-4 yaşlarında. Hem dedemi yetiştiriyor hem tezgâhları işletiyor. Dedem de büyüdüğünde işleri devralıyor. 1943 yılında ise babam bayrağı devralıyor. Ardından amcalarım…
O şekilde devam ediyor. Amcalarım daha sonra ayrı işler yapıyorlar. Babam ise; tekstile devam ediyor.

SANKO’nun en büyük yol haritası ne oldu?

Geriye dönüp baktığımız zaman bizim aile olarak bu işte dokumacılıktan başlayıp bugünlere kadar gelen süreç içerisinde en büyük desturumuz rahmetli babamın söylemiş olduğu “İşin hilesi dürüstlüktür.’’ sözü olmuştur. Bu bizim en önemli yol haritalarımızdan birisi. Dokumacılık, dokumacılığın ardından pamuk, onun ardından pamuk ipliğine geçiş. 71'de şehrin içerisinden mağaradan çıkıp bir fabrikaya geçiş ve daha sonra da tekstilden farklı diğer sektörlere yapılan yatırımlar…

Mağara olarak bahsettiğiniz yer tam olarak neresi? Şu anda hala kullanılan bir yer mi?

Şu anda kullanılmıyor ama o zaman için işte herkes Hilal ipliğin mağarası derdi, kimisi ortağımızın ismini söylerdi... Şimdi resmi rakamlara göre 14 binden fazla personelimizle birlikte yola devam ediyoruz. Hedef Türkiye'nin büyümesi için ve ülkenin belli başlı firmalarından birisi olmak için mücadele etmek.

Pandemi döneminde görevi Zeki Bey’den devraldınız. Nasıl bir süreç oldu? O gün bu günler için ve gelecek adına neler hedeflediniz?

Vallahi ben hiçbir zaman ümidini kaybetmiş bir adam değilim. Ben hep şunu söylüyorum; büyüklerimizden de bunu gördük babamızdan da bunu gördük. Türkiye'nin en kötü dönemi ne zamandı? Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki haliydi. Biz o günlerden bugünlere geldiysek; bu günlerden de başka günlere gitmek mümkündür. Bu inanç meselesi. Ülkeye inanmak, yaptığınız işe inanmak gerekiyor. Türkiye'nin geleceğine ben inanıyorum. Çünkü gelen nesil bizden iyi geliyor, gençler gerçekten bizden çok daha iyiler. Bunu görebilirsek onlara bu fırsatları verebilirsek bizi alırlar ve daha iyi bir geleceğe taşırlar. Rahmetli babam; ‘’Oğlum bir iş kar topuna benzer. Eğer siz küçük bir kartopunu elinize alır iyi sıkıştırırsanız ilk etapta her yuvarladığınızda belli bir miktarda üzerine alır ondan sonra da ileriye doğru gider, ama zaman zaman bunu durdurursanız güneşi gördüğü gibi eritirsiniz. Onun için sürekli bir şekilde bunu ileriye doğru götürmemiz gerekiyor. İleriye götürecek olanlar sizden sonra gelen güçlü gençlerdir.’’ derdi.

Gençleri dinlediğinizi ve onların fikirlerine çok önem verdiğinizi gözlemliyorum. Gençlerle ortak frekansta buluşmayı nasıl başarıyorsunuz?

Şöyle söyleyeyim; gençlerle frekansı tutturmaya çalışıyorum. Henüz başaramadım, önümde daha çok yol var. Gençleri tam anlayıp onları çözme şansım yok ama en azından onların düşüncelerinin bir kısmını öğrenmeye çalışıyorum. Şu anda 2-3 tane ters mentorluk dediğimiz genç mentorum var. Onlarla ayda 1 kere 2-3 saatlik toplantılar yapıyorum. Onlara sorular soruyorum onlar da bana soruyor. Onları anlamaya çalışıyorum ve onlar gibi düşünmeye çalışıyorum. Olaylara bakış açıları benim için çok önemli. Bu gençlerin biri üniversitede okuyor, biri başka bir firmada çalışıyor ve biri de bizim bir firmamızda çalışıyor.

Bu arkadaşlara birçok konuda takıldığım bir konuyu anlatıyorum, onlara diyorum ki ben şu konuda şu şekilde düşünüyorum, siz ne düşünüyorsunuz? O kadar güzel cevaplar geliyor ki, beni şok eden neticeler çıkıyor. Birbirimizden çok şey öğreniyoruz.

Nesiller arasındaki düşünsel farklılık çok hızlı değişiyor. Şu anda benim konuştuğum arkadaşlar 20 ile 27 yaş grubu, inşallah Allah kısmet ederse 17 ile 20 yaş grubundan da kendime 2-3 kişi mentor bularak bazı konularda sohbet etmek istiyorum. Özellikle gençleri anlamak ve ileriki yıllarda yapacakları konularda düşüncelerinin ne olduğunu öğrenmek bizim için önemli. Ona göre de bir strateji belirlememiz gerekiyor. Şu andaki hedeflerim bunlar.

Sosyal medyayı da aktif olarak kullanıyorsunuz. Haber kaynağı, iletişim anlamında artılarını yaşıyor musunuz?

Sosyal medya, insanlara ulaşabilmek ve iletişim kurabilmek için çok güzel bir şey. Sosyal medya paylaşımlarıma Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığım döneminde başlamıştım.

Yaptığımız işleri anlatabilelim, üyelerimize daha hızlı ulaşıp bilgi verelim diye seçtiğim bir yoldu. Hala iş ile ilgili aktif kullanıyorum. Sanayi Odası Meclis Başkanı olarak ay sonu rakamları bilgi paylaşımı veya okuduğum şeylerden kafama yatan şeyler olursa onu paylaşıyorum. Holdingin sosyal medyasını yakından takip ediyorum. Birçok haber ve güncel duyurular buradan yapılıyor.

Başarılı bir gelecek için gençlere nasıl bir mesajınız var? Çünkü gençlere bu kadar yaklaştıysanız mutlaka çok da başarılı bir mesaj vardır.

Gençlere hep şunu söylüyorum; bir konuda karar almadan önce; geçmişte ne olmuş, neler yapılmış ve nasıl hatalar yapılmış dönüp onlara bakmak lazım. Tabii ki hızlı karar almaları gerekir ama geçmişi de unutmamak lazım. Çünkü geçmiş bir birikim… Gençlerin önemli bir karardan önce mutlaka bir kere daha düşünmeleri ve bazı kararları da en az bir gece yatıp dinlenip sabah sakin bir şekilde düşünmeleri gerekiyor. Bunu yaptıkları zaman çok daha başarılı oluyorlar zaten. Ani kararlar, zaman zaman insanları sıkıntıya sokabiliyor. Bu hepimiz için geçerli.  Yaşamda önemli bir karar alırken onu gece dinlendirip dolaba koyup sabah tekrardan o dolaptan çıkartıp bir daha bakın. Sakin bir şekilde karar almakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Üç yıldır TEKNOFEST'in ana sponsorları, ana paydaşları arasındasınız. Orada biraz daha gençlere ve ülke geleceğine ışık tutma gayenizin olduğunu düşünüyorum. Bu konuda heyecanınızı bizimle nasıl paylaşmak istersiniz?

TEKNOFEST, gerçekten bu ülkede bugüne kadar yapılmış en güzel ve en başarılı bilim ve teknoloji organizasyonu. Orada ne cevherler var ve cevherler birbirlerinin ne kadar iyi olduğunu fark ediyorlar. TEKNOFEST'e gittiğiniz zaman gençlerin başarabilme arzusunun ne kadar güçlü olduğunu ve birbirleriyle yarışırken ufuklarının nasıl da açıldığına şahit oluyoruz. Onlara baktığımızda bizim zamanımızda önümüzde fırsatların yaratılabildiği böyle organizasyonlar olsaydı acaba bizim nesil ne yapardı diye de düşünüyorum. Bizim jenerasyon, başarıları kendi içlerinde yaşıyorlardı.  Yani bir taraftan o gençlerin cıvıltısını o gençlerin gözünden çıkan ateşi görüyorsunuz ve ülkeye olan güveniniz, gençlere olan güveniniz en az 10 kat daha artıyor. Her gittiğimde ülkeye olan güvenim katbekat artıyor. Belki orayı görmesem zaman zaman karamsarlığa düşebilirim. Onun için de desteğimizi hiç bırakmak istemiyorum.

Biz ülkenin geleceğini her şeyden önemli görüyoruz. Ülkenin geleceği yoksa SANKO'nun da yok. Bir başka şirket de yok. Ülkenin geleceği olursa, ülkede bir şeylerin değiştiğinin farkına varırsanız bu ülke ne kadar zengin olursa; ne kadar dünyaya sesini duyurabilir gücünü arttırırsa bizim ülkemizdeki herkes de o kadar güçlü olur.

Aile şirketi yönetiminin en ince ayarları nasıl olmalı? Şu an nedir ve ne olmalı?

Aile şirketlerini yönetmek için öncelikle herkesin bir paydaş olduğunu iyi bilmek lazım. Abilik ve kardeşlik bunlar bambaşka bir şey, amcalık, dayılık bütün bunlar bambaşka bir şey… Ama şirkete geldiğiniz zaman şirkette herkes profesyonel olduğunu bilecek ve bu şirketin bütçesinde herkesin belli bir bütçesi olduğunu da kendisi bilecek. Eğer ben bu şirkette çalışıyorsam yalnızca pay sahibi olduğum için değil hak ettiğim için çalışmalıyım. Hak ettiğimin karşılığındaki maaşım da neyse bir profesyonele verilen bir maaş neyse ben o maaşımı alırım.

Bütçesiz hiçbir şey olmaz, kesinlikle şirketteki görev alan aile fertlerinin alacakları maaşlar belli olmalı. Düzen neyse nasıl bir düzen istiyorsanız şirketin bütçesi çerçevesi içerisinde bu maaşı almaları gerekir.

Burada aileyi çalışana ve çalışanı da aileye yaklaştırdığınızı düşünüyorum. Çalışma arkadaşlarınız aileden biri gibi! Bu güçlü birlikteliğin temeli nasıl atıldı?

Ben Sanko'da çalışan bir profesyonelim. Hissedar olabilirim ve hissedar olduğum için Sanko'da bana görev veriyorlarsa; o verdikleri görevin de hakkını veremiyorsam bana teşekkür etmeliler. Ben ayrılmalıyım yerime onu yapabilecek başka bir arkadaş gelmeli… Bunu kabul ettiğiniz zaman ancak başarılı oluyorsunuz. Kurallar net olmalı, hiç kimsenin kafasında soru işareti olmamalı. Kimi aile şirketleri bunu yazıp çizip bir kurala bağlar, kimisi geleneklere göre devam ediyor. Ama kuralsız hiçbir şey olmaz.

Burada acaba merhum babanızın bir kültürü var mı?

Tabii ki… Bakın bizim yönetim anlayışımız rahmetli dedemizden beri gelen bir yönetim anlayışıdır. Yani kurallar ne kadar net olursa o kadar başarılı olursunuz. Rahmetli babamın zamanında da herkesin maaşı belliydi, bugünden başlamadı ki. Çalışmayı bir tarafa bırakın, bizim ailemizdeki bütün çocuklar babamın zamanında, benim ve kardeşlerimin okulda okuduğu dönemde bile belli bir maaşı vardı ve belli bir bütçesi vardı. Onun içerisinde dönmek zorundaydı…Önemli olan o disipline girmenizdi. Daha sonra da babam onu iş hayatına her gelene uyguladı. Abim iş hayatına başladığında abimin belli bir maaşı vardı. Sonra kim geldiyse iş hayatına ona bir temel maaş belirlenirdi. Ondan sonra bu maaşı zaman içerisinde artırılarak belli bir noktaya gelir, bir noktaya geldiği zaman da sabit kalırdı. 15 sene sonra herkesin maaşı üç aşağı beş yukarı aynı noktaya gelir. Bu değişmez bir kural.

- O halde merhum babanız siz okurken sizi iş hayatına hazırlamaya başlamış.

Ben ve kardeşlerim okuldayken de iş yerine gidip gelen insanlardık. Biz de hadi bakalım bu hafta sonu okullar tatil oldu, 15 gün tatil oldu hadi herkes gezmeye gitsin ya da seyahate çıksın böyle bir şey yoktu. Okullar kapandı, hadi bakalım iş yerine olurdu. Cumartesi günü iş yerindesin, pazar günü iş yerindesin. Yani öyle gezelim tozalım gidelim yazlıkta kalalım şimdi çok moda ... Bunu bu şekilde yapmak zorundasınız, hobileriniz olabilir onları yaparsınız ayrı konu.

Yeni dönem stratejik yatırım alanlarınızı neler kapsıyor?

Şimdi stratejik olarak mevcut şirketlerimizin bulunduğu sektörlere baktığımızda; tekstil, çimento, ambalaj ve enerji, bizim dört ana amiral sektörlerimiz. Şirketlerimiz kendi bulundukları sektörlerde büyümeye zaten devam ediyor. İlave yeni bir sektör konusunda şu anda bir arayışımız yok.

Sizler gibi; soyadlarını marka yapmış ve yapmakta olan ailelere tavsiyeleriniz neler?

Bir kere şunu kabul etmek lazım; eğer bir aile şirketi yahut yeni bir şirket kuruyorsanız paydaşlarınıza net ve açık olmalısınız. Her şey şeffaf olmalı, bizim Türk kültüründe şöyle bir şey var: bazı konuları önden yazıp çizmeye konuşmaya ayıp diye çekiniriz. Yazmak gerek, sözler uçup gidebilir ama yazı kalıcıdır. Siz kuralları yazarsanız bu kurallar çerçevesi içerisinde ortaklığı yürütürsünüz. Ortaklığın en önemli konusu kurallarının yazılı olması ve şeffaf olmasıdır. Hiç kimse bir şirketi ben yaptım dememeli, biz kelimesini öğrenmesi lazım. Biz birlikte yaptık, birlikte hayata geçirdik.

Aslında ‘’biz’’ derken bütün ekibinize ve birlikte yürüdüğünüz arkadaşlarınıza teşekkür ediyorsunuz. SANKO Holding yıllar içinde yaratmış olduğu bu altyapı ve insan kaynağı ile nasıl avantajlı konumdadır?

Şimdi yaradan bize verdiği imkanları vermeseydi ne olabilirdi ki… Ben Sani Konukoğlu'nun oğlu da olmayabilirdim. Ona verdiği imkanları bana vermeyebilirdi de… Şükretmek zaten boynumuzun borcu. O asli görevimiz. Bunun yanında sizler bir aile şirketini büyütürken, aile fertlerinin paydaşlarınız olduğunu, yaşına bakmaksızın onların sizin bir paydaşınız olduğunu ve paydaşlarınıza hesap vermekle hükümlü olduğunuzu bilmeniz gerekir. Bu bilinç sizi büyütür.

Katılımcı yönetim şeklini benimseyen bir topluluk olarak; yeni akımları ve düşünceleri nasıl karşılıyorsunuz?

311 kadın yöneticimiz var. Şu anda holding tarafında kadın yönetici oranı yüzde 66. Grubumuzda 3360 kadın çalışanımız var. Ben şunu söyleyeyim benim için her işte kadın çalışır, her işte erkek de çalışır. Hak eden var. Pozitif ayrımcılık bizde yok.

Kadınların iş hayatına katılımı için kadın çalışan sayınızda ve Yönetim Kurulunda kadın yönetici olması konusunda özel bir çalışmanız veya uygulamanız olacak mı?

Şu anda yönetim kurulumuzda kadın yok. Ama üst düzey görevlerde olan arkadaşlarımız var. Zaman içerisinde bu da olacaktır. İnşallah ben gitmeden, yönetim kurulu üyemiz de olacaktır diye düşünüyorum. Ben şunu söylüyorum gelinecek noktaya kadın olduğu için değil, hak ettiği için gelmeli. Benim gözümde herkes eşittir, kadın veya erkek diye ayrım yapmam. Eğer o işi alabiliyorsa o koltukta oturabiliyorsa otursun. 30 yaşında erkek yöneticiyi de, 30 yaşındaki kadın yöneticiyi de eğer hak ediyorsa o koltuğa oturturum, hiç çekinmem. Yaş benim için önemli değil. Önemli olan o işi hak etmesi.