PHILIPS İLE 'SAĞLIK'LI BİR YAŞAM

Hollanda merkezli PhIlIps, 1891'de kurulan, 130 yıllık çok köklü bir şirket. 100'ü aşkın ülkedeki satışları ve hizmetleri ile yaklaşık 77 bin kişiyi istihdam ediyor. Amacı, insanların yaşamlarını iyileştirmek. Sağlıklı yaşamdan ve korunmadan; teşhis, tedavi ve evde bakıma kadar her alanda 'Sağlık Döngüsü'nden daha etkili sonuçlar almaya odaklanıyor. DNA/sında yenilikçilik var. 62 binden fazla patente sahip. Ar-Ge ve inovasyon alanındaki güçlü yapısı, dönüşümün de hızlı olmasını sağlıyor. PhIlIps 'Dijital sağlık teknolojileri' değişimine öncülük ediyor. PhIlIps Türkiye ise bu kapsamda, amaçlara ulaşmada önemli çıktıları bulunan 'Sağlık Trendleri Araştırması'nın 3'üncüsü gerçekleştirdi. Biz de vakit kaybetmedik ve sözü PhIlIps Türkiye CEO'su Haluk Karabatak'a bıraktık. CovId-19 salgını ile sağlık sektöründe hızlanan dijitalleşme süreci üzerine konuştuk. Liderlik stilini çok yakından gözlemleme fırsatı yakaladığımız Sayın Karabatak'tan; tutkularını, meraklarını ve tempolu yaşamını da dinledik...

HALKIMIZIN SAĞLIĞA BAKIŞININ NABZINI TUTTUK
Philips Türkiye, IPSOS iş birliği ile 3’üncüsünü gerçekleştirdiği “Türkiye Sağlık Trendleri Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı. Diğer yıllardan farklı olarak hangi başlıklar dikkati çekiyor?

“Türkiye Sağlık Trendleri Araştırması”, Türkiye’deki sağlık trendlerinin değişimini gösteren, halkımızın sağlığa bakışını ortaya koyan ve nabzını tutan bir araştırma olması açısından çok değerli. Bu yılki araştırmada, diğer yıllardan farklı olarak, Covid-19 ile birlikte değişen sağlık trendlerine ışık tuttuk. Pandeminin hayatımıza olan büyük etkisinin, sağlıklı yaşam alışkanlıklarımızda da yer aldığını gördük. Mevcut sağlık durumundan memnun olmayanların sayısında artış olduğunu gözlemledik. Yüzde 79’luk kesim, mevcut sağlıklarını “İyi” olarak değerlendiriyor. Bu oranı, 2019’da %89 olarak tespit etmiştik. 

PANDEMİNİN YILDIZI DİJİTAL SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ 
Görüşlerine yer verdiğiniz fikir önderlerinin de ifade ettiği gibi “Dijital sağlık teknolojileri”nin sunduğu fırsatlar konusunda farkındalık arttı mı?

Farkındalığın arttığını, rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Pandeminin bir diğer etkisi de hastaneye gitme isteğinin azalması oldu. Sağlık sistemi, hastane sınırlarının ötesine geçti. Basit hastalıklarda doktoruyla uzaktan iletişime geçerek muayene olmak isteyenlerin sayısında artış yaşandı. 2019’da yüzde 38 olan rakam, bu yıl önemli bir yükseliş ile %61’e çıktı. Evde bakım isteği de benzer şekilde arttı. Bir önceki araştırmada “Hastalandığımda eğer mümkünse evde bakılmayı tercih ederim” diyenlerin oranı %37 iken, 2021 yılında neredeyse iki kat artarak %62’ye yükseldi. Bu noktadan hareketle, dijital sağlık teknolojilerinin “Pandeminin yıldızı” olduğunu söyleyebiliriz.

EVDE, KİŞİSEL BAKIM ALIŞKANLIKLARI ARTTI
Pandemi, kişisel bakım alışkanlıklarını etkiledi mi?

Belirgin bir etki söz konusu. Ankete katılanların yüzde 89’u, pandemi döneminde kendisinin ve ailesinin sağlığına daha fazla dikkat ettiğini, %72’si ise daha fazla sağlıklı yaşam alışkanlığı edindiğini söylüyor. Her 3 kişiden biri, salgın sürecinde, evde kişisel bakım alışkanlıklarının arttığını dile getiriyor. 
Diş sağlığı konusundaki bilinç de arttı. %80’lik bir oranın genel sağlık durumu ile ilişkilendirdiği ağız ve diş sağlığının, %58’lik çoğunluk da kalp sağlığı ile bağlantılı olduğunu düşünüyor. 

KALP SAĞLIĞI İÇİN DOKTORA GİDENLERİN SAYISI YÜKSELDİ 
Kalp sağlığı konusundaki bilinç günden güne artıyor mu?

Evet...  Bu bizi çok mutlu ediyor. Kalp sağlığı kontrollerine düzenli gidenlerin sayısı, 2019’a göre iki kat artmış. Bu alanda, çocuğunun kontrollerini periyodik yaptıranların oranı da 2019’da yüzde 16 iken, 2021’de %27’ye çıkmış. Hayatımıza pek çok olumsuz etkisi olan pandeminin, sağlıkta bilinçlenme açısından olumlu bir etkisi oldu. 

“TELE SAĞLIK” HİZMETİNE GÜVEN DUYULUYOR 
Türkiye’de “sağlık teknolojileri”ne yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Covid-19 ile değişen sağlıkta dijital dönüşüm trendlerine açıklık getirir misiniz?

Sağlık alanında daha az maliyetli bakıma ve dijitalleşmeye yönelik bir trend var. Çoğalan kronik hastalıklar, yaş ortalaması artan ve sürekli büyüyen bir nüfustan bahsediyoruz. Bu sebeple, insanların ihtiyaçlarına bir an önce çare bulmak ve bunu yaparken de artan maliyetleri düşürmek gerekiyor. “Türkiye Sağlık Trendleri Araştırması”nda da, Türk sağlık sisteminin, dijital sağlık teknolojilerine hazır olduğunu gördük. Kamuoyunun yüzde 83’ü, ev tipi cihazların, hastaya bakan kişinin hayatını kolaylaştırdığı fikrinde. “Tele sağlık” hizmetlerine olan güven ve ilgide de artış söz konusu. Katılımcıların %40’ı, doktor ile “tele sağlık” hizmetleri üzerinde sanal ortamdaki görüşmelerin, yüz yüze yapılan muayene kadar verimli, kaliteli olacağını belirtiyor. Bu durum bize, teknolojinin sağlıktaki rolü ve dijitalleşmeden beklentiler hakkında önemli ipuçları veriyor.

HENÜZ HASTA OLMADAN HASTALIKLARA KARŞI ÖNLEM 
Sağlık, değişimlerin ve dönüşümlerin diğer sektörlere oranla yavaş olduğu bir sektör. Salgınla birlikte sağlık sektöründe de dijitalleşme sürecinin hızlanması, beraberinde neleri getirdi?

Sağlık teknolojileri, teşhis ve tedavi süreçlerinde hem hasta deneyimi açısından hem de altyapısal anlamda çok daha önemli bir hale geldi. Akıllı cihazlar, yeni uygulamalar ve sağlık teknolojileri çözümleri sayesinde insanlar, henüz hasta olmadan, hastalıklara karşı önlem alınabilecek konuma ulaşıyor. Kamuoyu da bu hızlı dönüşümün farkında. Teknolojinin faydalı kullanıldığında hayatımıza neler katabileceğini artık daha iyi anlıyorlar. Örneğin; toplumun yüzde 85’i, sağlığı yönetmede teknolojilerin yardımcı olabileceği, %78’i ev bakımına ve kişisel bakıma yönelik elektronik ürünlerin de hayat standardını yükselttiği, %80’i ise dijital sağlık teknolojileri ile hastalıklara erken teşhis sağlanabileceği görüşünde. 

“EVDE BAKIM” KÜLTÜRÜ GELİŞTİRİLMELİ 
Fikir önderlerine göre “dijital sağlık teknolojileri”, insanlığa ne tür faydalar sunuyor?

Sağlıklı yaşamdan, önlem alma, teşhis, tedavi ve evde bakıma kadar, tüm sağlık döngüsünde çok önemli katkı sağlayacağını düşünüyorlar. Kronik rahatsızlığı olan ya da hastalıktan sonraki iyileşme evresindeki hastalar için evde bakımın olumlu katkılarını anlatıyorlar. Bunun genel sağlık maliyetlerini düşürmeye yardımcı olduğunu ve evde bakım kültürünün geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. 

AR-GE VE İNOVASYON ALANINDA GÜÇLÜYÜZ 
Philips “Yeni Normal”de daha da önem kazanan çevikliğe ve dönüşüme nasıl ayak uyduruyor? 

Philips olarak, tüm dünyada ve Türkiye’deki önceliğimiz, sağlık dönüşümüne katkıda bulunarak, çözümler üretmek. Bunu da düzenli araştırmalarla, ihtiyaçları ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek, teknoloji üzerinden geleceğe yatırım yaparak sağlıyoruz. “Dijital sağlık” konusunda önemli adımlar atıyor; ancak bunları yaparken her ülkenin ihtiyaçlarına çözüm olacak lokal yaklaşımlar izliyoruz. Philips 130 yıllık bir şirket. İnovasyon, bizim DNA’mızda var. 62 binden fazla patentimiz bulunuyor. Derwent Top 100 Global Innovation listesinde 7. sıradayız. Ar-Ge ve inovasyon alanındaki güçlü yapımız, dönüşümün de hızlı olmasını sağlıyor.

“SAĞLIK DÖNGÜSÜ”NDE ÖNEMLİ DEĞİŞİMLER VAR
Uzun zamandır gündeminizde olan “dijitalleşme”nin hızı, sağlık sektöründe de çok mu arttı? 

10 yılda beklediğimiz değişimi, 1-2 yılda yaşadık. Açıkçası, bu hızdan memnunuz. Memnuniyetimizin en büyük nedeni de dijitalleşmenin kendisinden çok, bu konuya yaklaşımın da değişiyor olması. Kamuoyunun ve uzmanların, sağlık teknolojilerine, sağlıkta dijitalleşmeye yaklaşımı, eskiye oranla çok daha yapıcı. Teknolojilerin kullanımına yönelik talebin arttığını görüyoruz. 
Dijitalleşme, sağlık hizmetleri süreçlerini kolaylaştırıyor. “Sağlık Döngüsü”nde önemli değişimler yaşanıyor. Hastalar, kişiselleştirilmiş tedavilerle hızlı iyileşme fırsatına kavuşuyor. Dijitalleşmeyle, hastaneler, hastaların ayağına gitmeye başlıyor. Önümüzdeki dönemde dijitalleşmenin “Sağlık Döngüsü”nün her aşamasında süreçleri çok daha kolaylaştırdığını gözlemleyeceğiz.

“HAYATI İYİLEŞTİRME” VİZYONUNA SAHİBİZ 
“Daha sağlıklı yaşam” tarzını destekleyen kişisel sağlık çözümlerinizden bahseder misiniz?

Kurulduğumuz günden bu yana, tüm faaliyetlerimizde “Hayatı İyileştirme” vizyonuyla hareket ediyoruz. Anne karnından başlayarak, bireylerin daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürdürebilmeleri için çalışıyoruz. Çoğalan kronik hastalıklar, büyüyen ve yaş ortalaması artan bir nüfus sebebiyle, toplumun ihtiyaçlarına bir an önce çare bulmayı önemsiyoruz. Bu yaklaşım ile “Sağlıklı Yaşam”dan başlayarak “Önlem Alma, Teşhis, Tedavi ve Evde Bakım”a dek birçok alanda, yenilikçi çözümler ile insanların hayatlarını iyileştiriyoruz. Sağlıklı yaşam ve hastalıklardan korunma bilinci üzerine çok fazla çaba var. Bu kapsamda amacımız, insanların daha sağlıklı yaşam konusunda gerekli aksiyonları almalarına yardımcı olmak ve bu konuda ürün ve hizmetler sunmak. 

EN YARATICI VE EN İNOVATİF ÇÖZÜMLER...
İnsanların, dijitalleşme ile beraber artan beklentilerine yönelik attığınız adımlara değinir misiniz?

Philips olarak, insanlara destek olacak en yaratıcı ve en inovatif çözümleri sunmayı amaçlıyoruz. “Philips Kişisel Sağlık İş Birimi” olarak, kişisel sağlığı destekleyen kadın ve erkek bakımı, ağız ve diş sağlığı ürünlerinin yanı sıra, “Philips Avent” markamız ile anne-bebek sağlığında çözümler sunuyoruz. Güzelliklerinden ödün vermek istemeyenler için IPL teknolojisinden, günlük kullanımın vazgeçilmezi epilatörlere, düzleştiriciden, maşa, saç kurutma ve erkek bakımı için geliştirdiğimiz saç ve sakal şekillendiricilerine kadar geniş bir ürün gamımız mevcut. "Philips Avent" markamızla da göğüs pompası, buharlı pişirici, blender, sterilizatör, bebek telsizi, biberon ısıtıcı, biberon, emzik çeşitleri ve emzirme destek ürünleri gibi annelerimizin hayatını kolaylaştıracak çözümler sunuyoruz. 

HER YIL, 2,5 MİLYAR KİŞİNİN HAYATINI İYİLEŞTİRECEĞİZ
Sosyal sorumluluk projeleriniz “Marka İtibarı”nıza neler katıyor?

Amacımız, 2030’a kadar, her yıl 2,5 milyar kişinin hayatını iyileştirmek. İnsanı işin merkezine alan lider bir sağlık teknolojileri şirketi olarak, geliştirdiğimiz inovatif ürünlerimiz ve hizmetlerimiz ile tüketicilerimizin her zaman yanındayız. Sağlık sistemini desteklemenin ne kadar önemli olduğu biliyoruz. Her fırsatta, farkında olduğumuz sorumluluğumuzu yerine getirmek için gerekli adımları atmaktan çekinmiyoruz. 
Pandemi döneminde, Philips Vakfı aracılığıyla, Türkiye Acil Tıp Derneği’nin yönlendirmesiyle, hastanelerin acil servislerine mobil ultrason ürünlerini bağışladık. Sosyal sorumluluk projeleri ve kampanyalar, ürettiğimiz teknolojilerin sunduğu çözümlerin görülmesi açısından da çok değerli ve hızlı çözümler üretmek, takdir görüyor. Bu da kuşkusuz, marka itibarına katkı sağlıyor. 

CESUR KAHRAMANLAR...
Pandemi döneminde hayata geçirdiğiniz “Her Günün Kahramanı” marka kampanyanızdan söz eder misiniz? 

Yaşadığımız zorlu zamanlarda yanımızda olan ve bizi bir araya getirerek dünyaya yardım eden cesur kahramanların aramızda olduğunu vurguladık. Sağlık döngüsünün her aşamasında süreçleri iyileştiren teknolojiler üretiyoruz ve tüm bu teknolojiler ancak onları kullanan sağlık profesyonelleriyle birlikte anlam kazanıyor. Faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlar için her fırsatta topluma fayda sağlayacak sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya özen gösteriyoruz. Bu yaklaşımın olumlu yansımalarını da mutlulukla takip ediyoruz.

PHILIPS TÜRKİYE’NİN “İLETİŞİM” TONU
- Bizlere büyük kolaylık sağlayan iletişim birimleri, her zaman, yönetim sürecinin bir parçası olmalı ve tüm yönetim ekibi ile yakın çalışmalı. 
- Philips’te “İletişim Departmanı” çok kritik rol oynuyor. Rengin Hanım da (Rengin Erdinç) Philips Orta Doğu ve Türkiye Marka ve İletişim Direktörü olarak, yönetim ekibinin önemli bir üyesi. 
- Günümüzde ortak akıl ve kamuoyuna mesajları doğru vermek çok değerli. Biz de şirketimizin amacı ve vizyonu doğrultusundaki hedeflerimize, ekip olarak hep birlikte koşuyoruz. 
- Philips, dünya çapında bir marka. Global stratejilerimiz, yerel değerlerimizle ve mesajlarımızla uyumlu olmalı. Bu da güçlü bir iletişim bölümü ile mümkün. Rengin Hanım ve iletişim ekibimiz, bu süreci doğru bir şekilde yönetmemize liderlik ediyor.

HALUK KARABATAK’IN “LİDERLİK” STİLİ
- İş dünyasına Z kuşağının katılması, değişen iş ortamı, dijitalleşmenin yarattığı sosyo-kültürel ve ekonomik dönüşümler gibi nedenlerle, son yıllarda yöneticilik olgusu da dönüştü. 
- Günümüz liderleri, fiziksel olarak belki de hiç bir araya gelmediği çalışanları ile bile doğru teması kurabilmeli, doğru yönlendirmeleri yapabilmeli.  
- “Uzaktan liderlik”, pandemiyle birlikte uzaktan çalışmanın hayatımızda net olarak yerini almasıyla gündeme gelen en önemli kavramlardan biri. 
- Doğru zamanda doğru aksiyonları alarak değişimi yönetmek, güven yaratmak, ekosistemin sürekliliğini sağlamak, işlerin nasıl daha verimli yapılacağına odaklanmak ve doğru motivasyonu yakalamak, geçişte olduğu gibi bugün de liderliğin olmazsa olmazı; ama artık çok daha fazlası gerekiyor. 

HALUK  KARABATAK’IN “TEMPO”LU YAŞAMI
- Sabahları, 06.30 gibi uyanıyorum. İş tempom, 07.30’da başlıyor.
- Günü uzun yaşayan; erken kalkıp, geç uyuyanlardanım.
- Fırsat buldukça, Bostancı sahilinde yürüyüş yapıyorum.

HALUK  KARABATAK’IN “TARİH” VE “MÜZİK” MERAKI
- Pandemi döneminde “Evden çalışma”yı fırsata çevirdim. Meraklıyım ve araştırmayı seviyorum. Bu süreçte bol bol kitap okudum. 
- Özellikle tarih ile yakından ilgiliyim. Daha çok, 19. ve 20. yüzyıla ilişkin “ekonomi tarihi”ne ışık tutacak kitapları okuyorum.  
- Müzik tarihine merak duyuyorum. Dinlemeyi sevdiğim caz ve rock albümlerden oluşan zengin de bir koleksiyonum var.