VAATLER BOŞ ÇIKSA DA

Acar Baltaş

Gönül verdiği bir siyasi parti taraftarı olmak akıl ve mantıkla değil, duygularla ilgili bir seçimdir. Bu nedenle partinin taraftarı olan bir kişinin "benim partim hile yaptı" ve "haksız bir kazanç elde etti" demesi imkansıza yakın biçimde zordur.

İnsanlar temel inançlarıyla çelişen bir durumla karşılaşırsa, aşırı bir rahatsızlık ve zihinsel stres yaşar. Buna bilişsel çelişki (cognitive dissonance) denir. Leon Festinger’in bilişsel çelişki kuramı, insanların iç çelişkilerini çözme biçimine odaklanır. Festinger, hipotezini iki temel üzerine oturtur. Birincisi, çelişki sonucunda psikolojik olarak rahatsızlık duyan kişi çelişkiyi azaltma ve kendi içinde uyum sağlama arayışına girer. İkincisi, çelişki aşikar olarak ortadaysa bunu azaltma çabalarının yanı sıra kişi aynı zamanda bu çelişkiyi ortaya koyan bilgi ve durumlardan aktif olarak kaçınma yolunu seçer. Böyle bir durumda imkan varsa dış gerekçelere sığınır imkan yoksa kendisi gerekçe üretir.

Kehanet boşa çıktığında

Neden böyle olur? Aptal mıdır bu insanlar? Bu sorunun cevabını psikolog Leon Festinger, 1956 yılında yayınladığı ‘When Prophecy Fails’ (Kehanet Boşa Çıktığında) adlı kitabında veriyor. Festinger, bu kitapta dünyanın UFO’lar tarafından işgal edilip kıyametin kopacağına ve sadece kendilerinin hayatta kalacaklarına inanan bir tarikatı anlatır. Tarikat üyeleri, liderlerinin kendilerini topladığı yer ve saatte UFO işgalinin gerçekleşmeyip kıyametin de kopmadığını, dünyanın da yerli yerinde durduğunu görünce kuvvetli bir zihinsel çelişki yaşarlar. Bu durumda, enayi yerine konduklarını, servetlerini boşa harcadıklarını ve aldatıldıklarını kabul etmeleri gerekir. Ancak onlara göre uzaylılar, tarikatlarını ödüllendirmek ve onları güçlendirmek için ikinci bir şans vermiştir ve daha çok insanı ikna ederek kurtarmaları için kıyameti ertelemiştir. Böylece grup kendini toplamış ve daha fazla taraftar edinmek için harekete geçmiş, bunun sonucunda da gücünü daha da artırmıştır.

Kendine yalan söylemek

Bilişsel ya da zihinsel çelişki kuramı, insanların kendi beklenti ve tutumlarıyla gerçek dünya arasında sürekli olarak uyum aradıkları esasına dayanır. Bu nedenle insanlar bir çelişkiye düştüklerinde kabullerini ve davranışlarını uyumlu hale getirerek bu çelişkiyi azaltmaya çalışır. Böylece sağlanan uyumla psikolojik gerginlik azalır. Örneğin tatlıyı seven ve diyet yapmaya karar veren bir insan, Festinger’e göre kendisine tatlı ikram edildiğinde yaşadığı çelişkiyi üç yolla azaltabilir. Birincisi, kavrama yüklediği anlamı dolayısıyla davranışını değiştirebilir. “Tatlı bana zararlı” der ve tatlı yemekten bütünüyle vazgeçer. İkincisi, karşılaştığı duruma yüklediği anlamı değiştirebilir. “Arada sırada kaçamak yapmanın bir zararı yoktur” der. Üçüncüsü, tutumunu veya aldığı kararı yeni kavramlarla yorumlayarak davranışını meşrulaştıracak koşullar oluşturur. “Günde yarım saat egzersiz yaparım ve tatlı yeme hakkımı kullanırım” der ve tatlıyı yer.

Zihinsel çelişkiyi önlemek ve gerginliği azaltmak için en sık ikinci yöntem kullanılır. Bu durumda kişi durumu yeniden ve farklı bir şekilde yorumlar.

İnançlarımız, sorgulamadığımız temel kabullerimizdir. Bunlar en derindeki değerlerimiz aracılığıyla davranışa yansır. Dünyayı ve olayları inanç ve değerlerimize göre algılar ve yorumlarız. Bu nedenle insan temel inançlarıyla çelişen yeni bir durumla karşılaştığında gerginlik yaşar. Bu inancın bedeli ne kadar ağırsa, kişinin inançlarını değiştirerek bu çelişkiyi çözmesi o kadar zorlaşır. Dolayısıyla, kişi ortaya çıkan durum veya olguyu reddetme, yalanlama ve değiştirme yoluna gider. Bu arada kendi inancında olan insanların desteğini arayarak başkalarını ikna etmeye ve taraftar toplamaya çalışır.

Günümüzde bir taraftan kuvvetle ve yüksek sesle ileri sürülen yolsuzluk söylentileri diğer taraftan bunun komplo olduğu iddiaları aynı güç ve yüksek tonda dile getiriliyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarıysa iktidar partisinin yolsuzluk söylentilerinden, “yelin kayada yaptığı aşındırma” ölçüsünde etkilendiğini ortaya koyuyor. Yakın zamanda yapılmış bir araştırma, iktidar partisi seçmeninin sadece yarısının rüşveti kabul ettiğini, ancak yine de bu durumun oy tercihlerini değiştiremeyeceğini ortaya koydu.

 

Taraftar olmak

Gerek siyasi gerekse spor alanında yaşanan her iki durumda da olayların alevlenmesinden bir süre sonra ortaya çıkan gerçekler ne olursa olsun, taraflar fikirlerini değiştirmez. Tam tersine ortaya çıkan her yeni bilgiyi kendi görüşlerini güçlendirecek bir kanıt olarak değerlendirirler. Bunun nedeni insanların önemli konularda karar verirken kendilerine sordukları üç soruyla ilgilidir:

- Ben kimim?

- Bu nasıl bir durum?

- Benim gibi biri bu durumda ne yapar?

Gönül verdiği bir siyasi parti taraftarı olmak akıl ve mantıkla değil, duygularla ilgili bir seçimdir. Bu nedenle partinin taraftarı olan bir kişinin “benim partim hile yaptı” ve “haksız bir kazanç elde etti” demesi imkansıza yakın biçimde zordur.

Sonuç

İnsanlar önemli bir konuda karar verirken mantıki gerekçelerle değil temelini yukarıda sıraladığımız üç sorudan alan kimlikleriyle ilgili verir. Bu nedenle bir insanın kimliğini ihlal eden değişim çabaları başarısız olur. Türkiye’de yaşanan politik gerilim bu bilgiler çerçevesinde incelendiğinde, sağırlar diyaloğunun nedeninin anlaşılması daha kolay olacaktır.

Kaynakça:

Festinger, L., Riecken, H. W., & Schachter, S. (1956). When prophecy fails.

Festinger, L. (1962). Cognitive dissonance. Scientific American, 207.

Harmon-Jones, E. (2002). A cognitive dissonance theory perspective on persuasion. The persuasion handbook: Developments in theory and practice, 99-116.

(*) Bu yazı “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” (Akıllı İnsanlar Neden Yanlış Kararlar Verir) kitabının 51.sayfasından değiştirilerek alıntılandı.

Yazarın 1.06.2023 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları