BEN, ANNEMDEN HAKKI, HUKUKU, ADALETİ ÖĞRENDİM

Prof. Dr. Bahadır Erdem

"Anne", ne kadar anlamlı bir söz... İçinde barındırdığı duyguları ifade etmeye kelimeler yetmiyor. Bize verdiği sevgi, yetiştiriş tarzı ve eğitim ile annelerimiz, karakterimizin yapı taşlarını ve harcını oluşturur. Ben de dahil, bütün çocuklar için anne bir başkadır. Daha doğmadan yaptıkları konuşmalarıyla bizlere ilk ulaşanlar onlar değil midir?


ÜNİVERSİTE MEZUNU AYDIN BİR KADINDI 

Benim yetişmemde de en önemli insan, şüphesiz ki annem. Ben onun tek çocuğu, tek oğluydum. İstanbul “Moda”lı bir ailenin kızı olarak yetişen, evlilik için babamı 27 yaşına dek bekleten, üniversite mezunu, aydın bir kadındı. Vefat edeli 5 sene oldu; ama anneler hiçbir zaman ölmez. Eski Mısır inanışına göre; insanlar iki kere ölür. İlki öldüklerinde, ikincisi unutulduklarında. Anneler, evlatlarını sevgiyle öyle bir doldurur ki, çocukları, hayatının en zor anlarında gözünü kapatıp, yanında olmasa bile onlardan güç alır. 

BABAMIN AİLESİNE SEVGİ, SAYGI DUYARDI 
Babam, Malatya’dan okumak için 11 yaşında çıkmış. Annemi, Haydarpaşa Lisesi’nin ikinci sınıfında görüp aşık olmuş ve nikah için 10 yıl peşinden koşmuş. Bu iki gencin 1965’te, ailelerinin farklı kültürden gelmesinden kaynaklı sorunları çözmesinin ne kadar zor olduğunu, yaşım ilerledikçe daha iyi anladım. Sevgi ve saygıyla yaklaşıldığı müddetçe, her türlü farklılığın bir potada eritilebildiğini öğrendim. Yeter ki bencil olma, öfkene yenilme, sevgini, insanlığını ve ailene verdiğin değeri unutma!.. Hukukçu bir akademisyen ve avukat olarak, savunduğum görüşlerimin nereden geldiğini merak edenler var ise; hepsini ailem verdi. Annemin, babamın ailesine duyduğu sevgi, saygı ve sabır verdi. Malatyalı babamın kadına saygısı, sevgisi ve annemi el üstünde tutması verdi...


DEMOKRASİ BİR PAKET PROGRAMDIR

Kendimize hiç benzemeyeni, yetiştiğimiz çevreden gelmeyeni, bizim gibi düşünmeyeni, konuşmayanı, giyinmeyeni dinlemez, sevmez, saymaz ve ötelersek, ülkemize hiçbir zaman demokrasi gelmez. Başkasına yapılan haksızlığa da karşı çıktığımız ölçüde demokrasiye ulaşabiliriz. Demokrasi; en farklı, en olmadık, en inanılmaz ve kabul edilmez fikirlerin bile korunduğu, ne azınlığın çoğunluğa ne de çoğunluğun azınlığa haklarının yedirilmediği, üstün tutulmadığı rejimdir... 

HEP, HUKUKİ VE İNSANİ DOĞRULARI SÖYLEDİM
AK Parti iktidar olmadan ve olduktan sonra da kendisini güçlü zanneden, bundan dolayı vatandaşın kendi dayattığı şekilde yaşaması gerektiğine inanan hükümet etme zihniyetine, siyasi anlayışa, yargı kararlarına ve bu düşüncedeki en yakın bazı dostlarıma karşı geldim. “Başlarını örtüyorlar” diye üniversiteye alınmayarak, en temel anayasal haklarından birisi olan eğitim hakkı ellerinden alınan öğrencilere hükümetin, yargının ve sistemin yaptığı hukuksuzluğa karşı koydum... Gün geldi; AK Parti, vakti zamanında başına gelenlerin aynısını yaptı. Seküler hayat tarzına sahip olanlara karışmaya başlayıp, buna yönelik söylemler geliştirdiği ve politikalar ürettiği andan itibaren de hukuki ve insani doğruları söylemeye aynen devam ettim. 


ŞIMARIK YETİŞTİRMEDİ 

Anne ve babamın; hayata ve birbirlerine, ailelerine bakış açısının ve davranışının, ileride benim bir hukukçu, akademisyen ve yazar olarak insan haklarına, demokrasiye, hak ve hukuka bakış açımı çocukluktan itibaren beslediğini, beni hayata hazırladığını, yaş aldıkça fark ettim. Kardeşim yoktu; ama annem beni şımarık yetiştirmedi. Sofra kurup toplayarak, yardıma ihtiyaç var ise maydanoz, pirinç de ayıklayarak büyütüldüm. Okuldan gelir gelmez hemen üstümü çıkarırdım, formamı dolabıma asarak temiz ev kıyafetlerimi giyerdim. Yatağımı, odamı toplardım. 

Annemle birlikte çarşı pazara çıktım; patlıcanın iyisi, balığın tazesi nasıl seçilir, öğrendim. Onun dirayetinden, sabrından, anlamlı öfkesinden de kazanımlar elde ettim... Babama karşı hiç eğilmeden, bükülmeden, doğru bildiklerini söylemesinin, her zorluğun üstesinden onur ve sabırla gelmesinin, eşine hayat boyu desteğinin ve kadının güçlü bir karaktere sahip olmasının, bir erkek, aile ve toplum için ne denli ehemmiyetli olduğununun bilincine vardım. 


HEYBEME, SONSUZ SEVGİYİ DOLDURDU 

İnsan, heybesinde ne varsa dünyaya; eşine, evlatlarına, dostlarına, öğrencilerine, çalışanlarına onu sunar... Ben, annemden hakkı, hukuku, adaleti, en çok da sevgiyi öğrendim. Aynı şekilde, kadınları sevmeyi, saymayı, anlamayı, kimseyi ötelememeyi, “Oğlum hiç bir şey yapamıyorsan yardıma ihtiyacı olanlara en azından şevkat göster, hallerini hatırlarını sor, onları dinle, onlara gülümse” demesinden de insanlığı... 
Dedim ya; anneler ölmez. Zira anne sevgisi de ölmez. Evlatlar yaşadıkça anneler de yaşar. Rahmetli annemin, beni ondan sonra büyüten ve şimdiki “Ben”in oluşmasında büyük bir emeğe sahip olan eşimin ve bütün kadınların anneler gününü kutluyorum. Senede bir gün değil, her gün annelere adansa, yine de yetmez...

Yazarın 1.05.2020 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları