YILDIRMA (MOBBİNG): İŞ YERİNDEKİ SESSİZ KRİZ

Acar Baltaş

Yıldırma (mobbing) deyimi, Latincede "dalgalanan kalabalıklar" anlamına gelen mobile vulgus sözcüklerinden gelir. Yıldırma, temelde düzensiz insan kalabalıkları tarafından uygulanan ve kural tanımaz bir şiddete varan sürü yaklaşımı. Topluca etrafını sarmak, çevresine üşüşmek anlamına gelen bir tür çete davranışı. İngiltere'de daha çok "dayılanma" olarak anılır, ABD'de ise yakın zamanlara kadar "taciz" olarak düşünülürken, son yıllarda ayrı olarak ele alınıyor.

Yıldırma kavramı ilk kez, hayvan topluluklarının, kendilerinden daha güçlü bir yırtıcı hayvanın saldırısından korunmak amacıyla başvurdukları “püskürtme davranışı” için kullanılmış. Örneğin kazlar bir tilkiyi kaçırmak için toplu halde canhıraş sesler çıkararak üzerine yürür. 1980’lerde İsveçli bilim adamı Dr. Heinz Leymann benzer davranışların iş yerlerinde yaygın olduğunu gözleyerek bu alanda çalışmalara yöneldi. İsveç ve Almanya’da yaptığı çalışmalarda iş yerlerinde “zor” insanlar olarak nitelenen birçok çalışanın gerçekte öyle olmadığını saptadı.

ABD’de 1990’lardan sonra, yıldırmanın şirketlere maliyeti üzerinde durulmuş, bu ülkede 130 milyon çalışanın yıldırmadan çeşitli derecelerde zarar gördüğü hesaplanmış. 1990’daki bir araştırma, İsveç’te iş gücünün yüzde 3,5’inin sistemli bir yıldırmayla karşılaşmış olduğunu göstermiş, intiharların yüzde 15’inin iş yerinde yıldırmayla ilgili olduğu ileri sürülmüş. İngiltere’deyse, çalışanların yüzde 50’sinin en az bir dönem yıldırma davranışıyla karşılaştığı savunuluyor. Hiç kuşkusuz ülkemizde de okullarda, gençler arasında, her nitelikte kurumda çeşitli örselenmeler yaşanıyor. Ne var ki ülkemizde gündeme gelmemesinin bize göre başlıca iki nedeni var:

1- Kol kırılır, yen içinde kalır yaklaşımı: Türk kültürü genelde yüzleşmeye açık değildir. Bu tür sorunlar çoğunlukla bireysel düzeyde çözülmeye ya da örtülmeye, acıları teselliye, hatta inkar edilmeye ve bastırılmaya çalışılır. Sorun topluluk önünde tartışılmaz ve adı konmadığı için toplumsal çözümler üretilemez.

2- Aile desteği ve dayanışmasının gücü: Toplumsal dönüşümlere rağmen aile, Türk kültüründe hala çok güçlü bir kurum. Yaşanan sorunlar karşısında aile bireyleri, giderek akrabalık ve hemşerilik grupları kişiye kol kanat gerer ve acıları kendi içinde eritir. O nedenle de yıldırma, bireyci Batı toplumlarında gözlenen ciddi hastalıklar ve intihara varan ağır boyutlara ulaşmaz.

İş yerinde yıldırma davranışının boyutları

Yıldırma hareketi, harekete önderlik eden kişinin özelliklerine, hedef alınan kişinin dayanma gücüne ve kurum kültürünün özelliklerine bağlı olarak, çeşitli biçimlerde sergilenir. Bunlar beş grupta toplanabilir.

1- İletişim ve ifadenin kısıtlanması: Hedef alınan kişinin üst yöneticisi ve çalışma arkadaşlarıyla iletişimi engellenir, sürekli olarak sözü kesilir, susturulur, azarlanır, sözlü ve yazılı tehditler alır.

2- İş ve özel yaşamın örselenmesi: Önemli görevler verilmez, görevleri kısıtlanır, anlamsız işler verilir, iş yükü artırılır, maddi zarara sebep olmasına ortam hazırlanır.

3- Sosyal ilişkilerin engellenmesi: Kişiyle konuşulmaz, konuşma girişimlerine karşılık verilmez, ayrı bir çalışma alanına yerleştirilir, “yokmuş” gibi davranılır.

4- İtibarın zarar görmesi: Arkasından kötü konuşulur, asılsız dedikodu yapılır, mesleki yetersizliğiyle alay edilir, mimikleri, yürüyüşü, sesi taklit edilir, politik veya dinsel görüşleri küçümsenir, özel hayatıyla ilgili imalarda bulunulur, küçük düşürücü isimler takılır, kararları sorgulanır, cinsel imalarda bulunulur.

5- Sağlığı olumsuz etkilemesi: Bedensel olarak zorlayıcı işler yapmaya mecbur edilir, bedensel şiddet kullanarak tehdit edilir, korkutulur, bedensel ve cinsel taciz uygulanır.

Kurumlar ne yapmalı?

Yıldırma sendromu, şirketlerde verimlilik, kârlılık ve çalışan bağlılığında ciddi azalmalara neden olur. Çalışanların dikkati işten ve hedeflerden, entrikalara ve taktiklere kayar; ekip çalışması imkansızlaşır. Şirketlerin en değerli insan gücünde büyük kayıplar olur. Ne var ki, şirket yönetimleri izin vermez ya da göz yummazsa, yıldırmanın ciddi boyutlara ulaşması engellenebilir. Yüksek maliyetli sonuçlarla karşılaşmamak için alınması gereken önlemler şunlar:

1- Durumla yüzleşme ve farkındalık yaratma: İş yerinde duygusal taciz yeni bir olgu değil. Ancak olgunun “adını koymak” ve yüzleşmek önlem alınmasını kolaylaştırır.

2- Eğitim düzenleme: Çalışanlar duyarlılık kazanmak ve belirtileri fark edebilmek için eğitilmeli. Örneğin İsveç Ulusal İş Güvenliği ve Sağlığı Kurulu 1989’dan bu yana tüm işletmelere çeşitli eğitim malzemesi sağlıyor ve eğitimleri teşvik ediyor.

3- Yıldırmaya karşı etik kurallar oluşturma: Çalışanların hal ve hareketlerini düzenleyen işletme yönergeleri yıldırmaya karşı kuralları da içermeli.

4- Çatışma çözme yöntemlerini yaygınlaştırma: Kurum içinde çatışma çözme eğitimleri uygulanmalı, çatışma çözme mekanizmalarına işlerlik kazandırılmalı.

Sonuç

Aile bağlarının ve sosyal desteğin güçlü olduğu, toplulukçuluğa ve aidiyete dayanan Türk kültüründe, yıldırmanın bireylerin bu denli yıpranmasına izin vermediğine tanık oluyorum. Yine de bu gözlem, ülkemizde yıldırma olgusunun olmadığı anlamına gelmiyor. O halde, bu olguyla doğru mücadele edebilmek için onu yakından tanımak gerekiyor. İş dünyasının giderek daha yarışmacı bir nitelik kazanmakta olduğu ülkemizde, verimli ve kârlı olduğu kadar insana saygılı iş yerleri oluşturmak için yıldırma belirtilerini zamanında fark edip önlem almak, çağdaş yöneticilere düşen önemli bir görev.

Yazarın 1.11.2023 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları