LİDERLİK ALGISI VE 'İYİ LİDER' YANILGISI

Canan Ercan Çelik

Bu gidişe "Bir dur" diyemezsek, yetkinliği ve bilgisi yokken fikri olan beceriksiz liderler, bizleri oradan oraya savuracaklar. İklim krizine "Hikâye" diyecekler, kurumları işlevsizleştirecekler, kavramların içini boşaltacaklar.

Bir ‘bazen’ bakarsın bir ‘rağmen’le birleşir ve tarihin akışı değişir. Olmayacak şey değil. Ve bizim işimiz denemek. Sonra yine denemek. ‘Daha iyi yenilmek’ değil, kazanacakmış gibi denemek.’Rağmen’le başlayan bir cümleye de bu yakışır.
Ece Temelkuran (*)
 
Dr. Tomas Chamorro-Premuzic, uzun yıllardır liderlik, kişilik analizleri, yetenek yönetimi, yapay zekâ ve insan etkileşimleri üzerine çalışan bir örgütsel psikolog. 2019 yılında “Neden Bu Kadar Yeteneksiz Erkek Lider Oluyor? (Bunun Önüne Nasıl Geçilir?)” başlıklı bir kitap yayımladı. (**) 

ERKEKLER VE YÜKSELDİKLERİ AYRIŞTIRICI YAPILAR 
Araştırmalar gösteriyor ki, düşündüğü kadar yetkin olmayan kişilerin çoğu erkek. Kendini olduğundan iyi ve özel gören, limitlerinin farkında olmayan bu erkeklerin, liderlik rollerinde olma olasılığı da aynı şekilde yüksek. Hiç şüphesiz ki, lider yolculuklarında cinsiyet ve kişilik faktörleri etkili. Dünya genelinde, siyasette ya da iş hayatında ezici bir üstünlükteki erkekler ve yükseldikleri ayrıştırıcı yapılar hayatlarımızı sarsacak, toplumların, şirketlerin ve bireylerin kaderlerini etkileyecek güçte ve etkinlikte. Bu liderler içinde yetkin ve yeterli olmayan kişilerin bu denli yer bulması ve çevresine hasar verebilmesi, algımızdaki karmaşıklıklardan besleniyor. Araştırmalar, 3 temel neden olduğunu gösteriyor.
 
ARAŞTIRMALAR, 3 TEMEL NEDEN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR 
Öncelikle, bu kişilerin aşırı öz güvenli hallerini, ne kadar yetkin olduklarına dair kişisel inançlarını, gerçekte ne denli becerikli ve donanımlı oldukları hususuyla karıştırıyoruz (***). Aslında, her birimiz –kadın ya da erkek- kendimizi olduğumuzdan daha iyi olarak algılıyoruz; ama erkeklerde bu eğilim çok daha yüksek. Üzerine elekten geçiren eril düzenin desteğiyle elde ettikleri alan ve fırsatlar da büyüyor. Buna karşın, söz konusu liderlerin yarattığı sonuçlara ise hep birlikte, hatta kadınsak, gençsek, azınlıksak; kısaca eril düzenin omurgasında yer almıyorsak, çok daha yüksek oranda, maruz kalıyoruz.

ŞİŞİRİLMİŞ BİR HİKÂYE!
İkincisi; bugünün anlayışıyla karizmatik bulduklarımıza ekstra prim veriyor, yapabilirliklerini, birikimlerini ve kişilik özelliklerini göz ardı edebiliyoruz. Hele şişirilmiş bir hikâyesi, şöhreti, bir de gelişmiş bir mizah anlayışı varsa, yere göğe koyamıyoruz. Oysa bu liderlerin ortalama örnekleri dahi en hafifiyle güven zedeliyor, bağlılık duygusunu zayıflatıyor, üretkenliği düşürüyor, yüksek stres ve tükenmişlik sendromuna yol açabiliyor. En önemlisi, karanlık yönleri son derece yıkıcı olabiliyor. Buna karşın iyi lider; yetkinlikleri, zaman zaman sıkıcı olarak algılanıp heyecan yaratamasalar da, farkında ve mütevazı olan, empatik ilgi kurabilen kişilerde çok daha yüksek oranda görülüyor.

"NARSİSİSTİK LİDERLER"İN CAZİBESİNE KAPILIYORUZ
Yetkinlikleri ve performansı düşük olan liderleri artıran üçüncü neden ise, narsisistik liderlerin cazibesine kapılmamız. Daha da fenası, bu ruhu hayranlıkla beslememiz, mega düşlerine, iddialarına alkış tutmamız, “Büyük lider, adeta bir lütuf” diye diye egolarının gitgide şişmesine, güç zehirlenmelerinin dozuna ve gerçeklikten kopukluklarına da katkıda bulunmamız. Araştırmalara göre; erkeklerde, kadınlara kıyasla narsisizm %40, psikopati ise 3 kat daha sık görülmekteymiş. Bu kişilik özelliklerindeki liderlerin merkeze kendilerini koyarak eleştiriye kapalı, empati ve hoşgörüden uzak yaklaşımlarıyla, yetkilerini riskleri umursamadan, hırsları doğrultusunda kullanmalarının vahim sonuçları olması da ne yazık ki, deneyimden öğrendiğimiz tutumlar.  

MANASIZ ETKİ... 
Aşırı özgüveni, karizmayı, narsisizm ve psikopatiyi liderlik potansiyeli olarak gördüğümüzü ve manasız bir etki altında kaldığımızı fark etmeliyiz. Aksi halde toksik iklimlerde, yıkılan kurumlarla, yozlaşan değerlerle, kendisini kanunların, kuralların üzerinde gören egolarla, sarsılan adaletle, taraf ya da bertaraf olmakla, hep başkalarının suçu olan hatalarla, komplo teorileriyle, giderek zalim, giderek otoriter bir anlayışla ve sonuçlarıyla yaşamaya mahkûm olacağız.
Bazen kalbinin en derinlerinden sarsılıyor insan, aklının sınırları zorlanıyor. Rüya mı, gerçek mi ayrıştıramıyor. ‘Hayâl ettiğim iş, toplum, ülke, dünya bu değil’ diyorsun.

AMBALAJA DEĞİL, ÖZE BAKMAK! 
Dr. Tomas Chamorro-Premuzic, yeteneksiz liderlerin hegemonyasını kırmak için yine 3 çözüm üzerinde odaklanmamızı öneriyor. İlki; ambalaja değil, öze bakmak! İyi liderlik özelliklerinin peşini bırakmamak, yetkin, tevazu sahibi ve bütünlüğü olan kişilerin özelliklerini, ispatlanmış başarılarını referans almak. Bu referansın kadınlar için daha geçerli olduğunu ve oransal olarak kadın liderlerin de önünün açılacağını; ama aslında toplamda lider kalitesinde sıçrama olacağını ekliyor. 

İkincisi; sezgilerimize güvenmemek, varsaydığımızdan daha az sezgisel olduğumuzu kabullenmek. Özellikle, iş görüşmelerindeki ve/veya medyadaki röportajlardaki izlenimlere mesafe koyulması gerektiğini söylüyor. Ne kadar iyi niyetli olsak da, bu izlenimlerin zihnimizdeki kalıplar ve ön yargılarla beslendiğini, bilinçaltındaki kalıpları kırma amaçlı eğitimlerin önemini vurguluyor. Son olarak; iyi liderler için lider seçimi ve beklentilerimizi geliştirmemizin şart olduğunu, aynı zamanda engelleri aşan kadın liderlerin taklide başvurmadan kendi kimlik ve özellikleriyle var olmalarının önemini belirtiyor.
İnsan her şeyden önce ve her şeyden daha fazla, ‘Bu kez iyiler kazansın’ istiyor.(*)

GELECEĞİMİZ DE, KADINLAR DA TEHDİT ALTINDA 
Bu gidişe “Bir dur” diyemezsek, yetkinliği ve bilgisi yokken fikri olan beceriksiz liderler, bizleri oradan oraya savuracaklar. İklim krizine ‘Hikâye” diyecekler, kurumları işlevsizleştirecekler, kavramların içini boşaltacaklar. “Dünyanın bin türlü hali var, ben kendi ülkeme bakarım” diyebilirsiniz. “Ülkemizde geleceğimiz olan gençler ve kadınlar tehdit altında” derim. OECD ülkeleri içinde 14 yaş üzeri 20 yaş altı gençlerde ümidi en kırık, yaşam memnuniyeti en düşük ve stres seviyesi en yüksek olanları bizim ülkemizde. İşsizliğin bellerini büktüğü, liyakat düzenin olmadığına inandıkları bir ortamda, 4 gencin 3’ünün yurt dışına göç hayâli var. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ...
Sermaye göçü, beyin göçü somut bir eğilim halinde. Diğer yandan, kadınlara her alanda eşitlik derken, daha varoluşsal sorunlarını çözemediğimizi, şiddetin önüne geçemediğimizi, layığıyla uygulansa çözüm getirecek olan İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğimizin altını çizmeliyim. Kadınları geleneksel rollerine geri çekmek üzere baskılar günbegün artıyor. Dünyayı ve ülkemizi ileriye götürecek iki temel gücü; gençleri ve kadınları bu hegemonyaya teslim edemeyiz.
…bizim işimiz denemek. Sonra yine denemek. “Daha iyi yenilmek”değil, kazanacakmış gibi denemek.

(*) OT Dergisi, Mart 2021 -Cesaret
(**) Why Do So Many Incompetent Men Become Leaders? (and how to fix this?)
(***) Confidence vs Competence

Yazarın 1.04.2021 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları