TÜFE, HAYAT PAHALILIĞI VE FİLENİN SULTANLARI

Prof. Dr. Emre ALKİN

ısa ve net bir soru: "Türkiye'nin şu an en önemli markası ne?" Hiç kuşkusuz Filenin Sultanları. Ülkede spor yapmanın maliyetini yükselten akıl almaz işlere rağmen ulaşılan başarının büyüklüğünü tarif etmek mümkün değil. Gençler spor yapsın diye tesis açan ama spor ayakkabılarını sürekli pahalı hale getiren bir yaklaşım var. Peki bu nasıl başladı?

Yıl 2014. O zamanki ismiyle Ekonomi Bakanlığı spor ayakkabılarına ilave gümrük vergisi koyma kararı aldı. Bu durum süreklilik arz etti. Hala devam ediyor. Üzerine yeni ilave vergi hazırlığı yapılıyor. İthalat rejiminin yarattığı enflasyonla bugün bir voleybol ayakkabısı 2.000 TL’den başlıyor ve tahmin edilemeyecek noktaya doğru yükseliyor.

Soruyoruz: “Neden bu eziyeti yapıyorsunuz?” diye. Efendim yeni sultanlar yetiştirmenin önüne engel koyan bu yaklaşımın sebebi, gençlerin artık tercihini lastik ayakkabıdan yana kullanmalarıymış. Kendi otomobilini bile üreten Türkiye, voleybol, basketbol, futbol veya başka bir spor dalı için oyuncuların tercih edeceği kalitede bir ayakkabı üretemiyor. Acı ama gerçek. Ara sıra karşıma çıkıp “biz onlardan daha iyi üretiriz” diyorlar ama hep lafta kalıyor. Ne Türkiye’de ne dünyada hiçbir sporcunun ayağında Türk malı bir spor ayakkabısı yok. Tekstilde bu kadar ileriyiz ama atletik faaliyetlere uygun tasarımlar yapamıyoruz. Bu da ayrı bir gerçek. Bir sanayi odası başkanı, “hocam, spor ayakkabısı giymek isteyen bedelini ödeyecek” diye anlamsız bir cümle sarf etmişti. Ben de kendisine “zaten veresiye alınmıyor dükkandan” diye cevap vermiştim. Bu kafada insanların yaşadığı yerlerde şahsi menfaatler her zaman toplum menfaatinin önüne dikilir. Sanat, spor ve eğitim horlanır.

Karanlık yaklaşımlar

Bu ve buna benzer olaylara bakınca, ağustos ayında da enflasyonun yüzde 9’un üzerinde çıkmasına şaşırmamak lazım. Bırakın spor ayakkabısı, vatandaşın zorunlu ihtiyaçlarını bile güçlükle karşıladığı şartlarda hiçbir şey adil olmaz. Karanlık yaklaşımlar kendine yer bulur. Türk kadınının başarısı kıskanılır, sporu horlayanlar spora imrenecek insanların sayısının artmasından rahatsız olur. Kalitesi tartışmalı ürünlere arka çıkarken kalitesiz ve saldırgan açıklamalar yapanlar, “ama ihracatımız arttı” diye konuyla bağlantısız sözler saf edenler hoş görülürken, enflasyon ve hayat pahalılığı yükselmeye devam eder.

Filenin Sultanları’yla sevindik ama sabah gerçeklere döndük. Spor ayakkabılarının fiyatı adeta yeni sultanların ortaya çıkmasını önleyecek şekilde yükseliyor, enflasyon yükseliyor, hayat pahalılığı yükseliyor. Bence sektörlerden gelen her talebi koşar adım uygulamadan önce, ekonomi yönetimi nimet-külfet hesabını spor, sanat, kültür ve eğitim çerçevesinden değerlendirerek, farklı bakanlıklarla da görüş alışverişi yapsın. Yoksa ileride sevinecek bir şeyimiz kalmayacak.

Ekonomide Sadece Defans Yaparak Kazanmak Mümkün mü?
Elbette mümkün değil. Çünkü gol yememek taktikle mümkün ama aklı başında olan yönetimler, stratejiyi kazanmak üzerine kurar. Defans, orta saha, gol bölgesi “kazanmak” fikri merkezde olmak üzere dengeli şekilde oluşturulur. TCMB bütün ekonominin sadece defans bölgesini oluşturur. Ekonomi büyürken ve gelişirken gol yememek için sağlam durur, risk alır, gol atacak olanlar için defanstan topu çıkarıp uygun yerlere servis eder. Ekonomi yönetiminin siyaset tarafı orta sahayı oluşturur, golüyse üretenler ve çalışanlar atar. Siyasi irade kazanmak için oluşturulan stratejiye adalet, hukuk, eğitim, diplomasi ve finansı gerekli ölçülerde dağıtır. Çünkü amaç tek bir maçı kazanmak değil, tek tek maçları kazanıp ya da yeterli puanı alıp şampiyon olmak veya yakışan konumda ligi bitirmektir. Bu arada, şunu da belirteyim: Vatandaş kazandığını hissetmiyorsa doğal olarak ilgisini kaybeder.

Son yıllarda Türkiye ekonomisi ara sıra tek gollü galibiyetler alan ama genelde 5 gol atıp 6 gol yiyen bir görünüm arz ediyor. Çok fazla gol olması seyir zevki veriyor ve seyirciyi belki oyalıyor ama maç kazanamayınca suçu hakemlere, federasyona, o da olmayınca taraftara nihayetinde oyunculara atan bir haldeyiz. Çok sık teknik direktör değiştiren, nadir başarılar üzerinden “güzel günler yakın” edebiyatı yapan kulüp yönetimleri büyük ihtimalle cesareti ülkenin kadim siyaset kültüründen alıyor.

Maça farklı taktikle çıkmışlar

Yeni Merkez Bankası yönetimi iyi defans yapıyor. Bu kesin. Kurtardığı topu orta sahaya servis de ediyor. Ancak orta saha ve gol bölgesi arasında bir uyumsuzluk olduğu görünüyor. Çünkü iki taraf farklı taktikle maça çıkmışlar. Gol bölgesindeki oyuncularla orta saha arasında fazla mesafe var. Orta sahanın topu gönderdiği yerde kimse yok. Golcüler “benim istediğim gibi topu gönder” diyor. Bir türlü olmuyor. Çünkü orta saha “eldeki şartlarla en iyisi bu” diyor.

Açıkçası az gol yemeye çalışarak ve az maç kazanarak lige devam etmek imkansız. Mutlaka stratejinin eldeki şartlarla tekrar oluşturulması, düşünceye sınır koymayan bir anlayışla fikirlerin toplanması ve yaratıcı çözümlerle sahaya tekrar çıkılması gerekiyor. Bunu yıllardır tekrar ediyorum.

Sanayiden ticarete, eğitimden sanata, spordan teknolojiye, dış ticaretten diplomasiye, adaletten eşitliğe, siyasetten toplum yapısına kadar ne durumda olduğumuzu dürüst şekilde tespit ettikten sonra, yepyeni bir stratejiyi ortaya koymamız gerekiyor.

Unutmayalım ki mesele olağanüstü insanlarla olağan işleri başarmak değil, olağan insanlarla olağanüstü işleri başarmaktır. Bunun için doğru stratejiye inanmış çalışkan insanlara ihtiyaç var.

Yazarın 1.09.2023 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları