YÜKSEK ENFLASYON NE KADAR SÜRER?

Prof. Dr. Emre ALKİN

Düşük büyüme korkusu, Merkez Bankalarının faiz yükselişi ve parasal daralma konusunda tereddüt etmelerine yol açarken, enflasyonun yapışkanlığı artıyor. Hele ki, parasal genişlemenin devamı büyümeyi garanti altına alamıyorken, enflasyonun yükselmesi herkesi endişeye sevk ediyor.

BD Merkez Bankası (FED)* kararından sonra yapılan açıklama gösteriyor ki, bizi bekleyen iki senaryo var. Daha önceki yazılarımda birkaç kez bahsettim; ancak tekrar hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum: 
1 Ilımlı Büyüme ve Yüksek Enflasyon
2 Düşük Büyüme ve Yüksek Enflasyon

ORTAK PAYDA...
Küresel olarak kabul görmüş bu farklı senaryonun ortak paydası, yüksek enflasyon. Söz konusu gelişmenin, sadece tedarik zincirindeki kopmalara bağlanması kolaycılık olur. Merkez Bankalarının hesapsızca saldığı paralar ve faizlerin negatif seviyelerde dolaşması, yatırımcıların emtia piyasalarında yoğun işlem yapmaları sonucunu doğurdu. Reel sektördeki aksaklıklara spekülatif hareketler de eklenince, fiyatların yükselmesi kaçınılmaz oldu. 

EROZYON!
Tüketici talebindeki kırılganlığa rağmen, fiyat yükselişlerindeki hareketin Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE oranlarına yansıması bizlere, adeta üreticilerin çaresiz olduğunu gösterdi. Mal veya hizmetleri tedarik etmek fiyatından daha önemli hale gelince, hem fiyatlama davranışları bozuldu hem de gelecek beklentileriyle alakalı gözle görülür bir erozyon gerçekleşti.

ENERJİ VE EMTİADAKİ  FİYAT HAREKETLERİ... 
2017 ile 2020 arasında sürekli düşen petrol fiyatlarının, pandemi ile beraber sertçe yükseldiğini gördük. Enerji dışı emtiada da benzer bir grafiğe şahitlik ettik. Güçlü bir şekilde yolda yürümeye çalışan küresel büyüme ile küresel ticaretin çabası da takdire değerdi. Önce Çin, ardından da diğer ülkeler hızla toparlanırken, 2021 yılından itibaren enerji ve emtiadaki fiyat hareketleri önce sertleşti, sonra da sakinleşti.

ŞOK TESİRİ...
Yıllık karşılaştırmalar ile bakıldığında karşımıza, enerji fiyatlarının yarattığı maliyet yükünün, uzun bir süre daha sektörler tarafından taşınacağına dair bir görüntü çıkıyor. Özellikle Türkiye’de bu etkilerin önümüzdeki aylarda daha fazla belirginleşeceği söylenebilir. “Euro Bölgesi”nde her ne kadar enerji fiyatlarındaki sert dalgalanmalar sona ermiş gözükse de, dalgalanmaların üretici fiyatları üzerindeki etkisi, piyasalar için şok tesiri yarattı. Emtia ve enerjideki geçiş etkilerinin azalması, 2022’nin son çeyreğini bulabilir.

FED’İN FAİZ ADIMLARI  BELİRLEYİCİ OLACAK
Enflasyonu oluşturan küresel sebeplerden sonra, beklentilerdeki bozulmalara da bakalım... “Yeşil Mutabakat” ve “sıfır karbon” hedefi, şu an en önemli meselelerden biri haline gelse de, büyüme hızları arttıkça enerji talebinin de yükseleceği söylenebilir. Ancak 2022 büyüme beklentileri giderek bozulurken, enerji emtia fiyatlarında dalgalanmalar sürecek. Bu konuda bir başka belirleyici unsur, FED’in faiz adımları olacak. Beklenenden daha hızlı ve fazla faiz yükseltilmesi para ve sermaye piyasalarında dengesizlik yaratırken, gelişen ülkelerden para çıkışını hızlandırabilir.

TÜKETİCİ TALEBİNDEKİ BEKLENTİLER... 
Tüketici tarafından bakıldığında, temel mal ve hizmetlerdeki enflasyonun, küresel anlamda 2017-2020 arasında sakin seyrettiği; ama Mart 2020’den itibaren sert yükseliş gösterdiği anlaşılıyor. Beklentiler, bu hızın 2022 ilk çeyreğinde yavaşlaması, ardından da 2023’e doğru düşüşe geçmesi yönünde. 

DIŞ TİCARET ESNEKLEŞMELİ
Türkiye her ne kadar AB Bölgesi, ABD, Çin ve OECD (İktisadi İş Birliği ve Kalkınma Örgütü) ortalamasından yüksek seyretse de, aynı iz düşümde bir profil çizeceğine dair beklentiler kuvvetli. Fakat birçok ülke 2020’nin ortalamalarına dönerken, Türkiye’nin daha uzun süre bu seviyelerden uzak kalacağını söylemek yanlış olmaz.
Tüm bu gelişmeler elbette küresel talep üzerinde etkili oluyor. Başta ABD olmak üzere, ülkelerin tamamına yayılmayan bir ekonomik düzelme varken; talep hâlâ yola kırılgan bir şekilde ediyor. Efektif talep, özel tüketim ve yatırım, kamu harcamaları, dış ticaretten oluştuğuna göre, gelecek dönem ile ilgili büyüme beklentilerinin geriye doğru revize edildiğine şaşırmamalı!

AB’YE YAKINLIK AVANTAJINI KULLANMAK
Toplam siparişlerde dünya genelinde bir toparlanma görülse de, dış ticaretin güçlü seyri olmasa, iç talep konusunda ülkelerin sıkıntı çekeceği anlaşılıyor. Bu ülkeler arasında Türkiye de var. Tedarik zincirlerinin kopmasıyla beraber AB’ye “yakınlık” avantajını kullanan Türkiye, yükselen fiyatlar karşısında zorlanan iç talep ile 2022’de yola devam edecek gibi gözüküyor. 

2022’DE EN ÇOK NELER KONUŞULACAK? 
Ülkelerin önemli bir kısmında, üretici ve tüketicilerin enerji ile diğer emtia fiyatları karşısında güç kaybına uğramamaları için, kamu desteğinin süreceği ya da artacağı düşünülebilir. Dış ticaret ve vergi rejimlerinde, eski korumacı anlayışların yarattığı enflasyonist etkiler, 2022’nin en çok konuşulan konuları arasına girecek...

Yazarın 1.02.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları