ÇÖZÜM NEREDE DİYE SÜREKLİ SORANLARA

Çareyi soranlara uzun bir reçete var: Gerçekçi ekonomi yönetimi, adalet ve serbest piyasa mantığı. Ekonominin çıkış yolu rakamların doğruluğundan başlayıp vergi adaletine, üretim ve tasarrufa uzanıyor. Kim bilir kaç defa yazdım? Kim bilir kaç defa tekrarladım, kaç defa video çektim, kaç defa paylaştım. Takip etmeye yeni başlayanlar, geriye dönüp biraz araştırmak yerine son yazdığımız yazılar üzerinden sürekli aynı soruyu soruyor: “Tamam da çare nerede?”

Biraz dolu biraz boş bir soru bu. Çünkü çarenin ne olduğunu söylesek, mutlaka bir ya da iki maddesi menfaatine dokunuyor diye itiraz ediyor. Hadi diyelim hepsini kabul etti, ekonomi yönetiminde bunu uygulayacak irade yok. Eskiden “Belki onlar da yapmak istiyor ama şartlar elvermiyor” diye düşünüyordum ancak şimdi yaptıklarını zevk ve iştahla yaptıklarını düşünüyorum. Şimdi gelelim benim reçeteme:

  • Önce resmi rakamların gerçeği yansıtmasını sağlamak,
  • Döviz kuru hakkında gerçekçi ve kademeli bir serbestlik uygulamak,
  • Kamuda çok ciddi ve kalıcı bir tasarruf sağlamak,
  • Resmi görevlere diplomaya göre değil tecrübeye göre atama yapmak,
  • Mega projeleri tamamen gündemden kaldırmak ve bu yolla emekli ile dar gelirli vatandaşlara destek olmak,
  • Piyasa denetimlerini etkin şekilde uygulamak,
  • Tarım ve gıdada ülkeyi kendi kendine yeter hale getirirken monopol ya da oligopolleri yok etmek,
  • Mal ve hizmet üretenlerin maliyetlerini düşürecek altyapıyı sağlamak,
  • İlave gümrük vergilerini kaldırmak ve aramalı lobisine çeki düzen vermek,
  • Lojistik maliyetlerini azaltacak hamleler yapmak ve gümrüklerdeki haksız ödemelerin önüne geçmek,
  • Gayrimenkul sayısına göre artan vergi uygulamak, rayiç bedel-tapu bedeli gibi garabetleri ortadan kaldırarak piyasa değerini yaygınlaştırmak,
  • Müteahhitlere verilen garantileri tekrar müzakere etmek gerekirse projeleri onlardan devralmak,
  • Enerji güvenliğini sağlarken maliyetini düşürecek şekilde çeşitlemeye gitmek ve verimliliği sağlamak,
  • Eğitimcilerin maliyetlerini düşürecek hamleleri yaparken fiyatlama konusunda etkin denetim yaparken kaliteli ve ehven fiyata eğitim verecek alternatifleri geliştirmek ve desteklemek,
  • İletişimde haksız rekabet ve rekabet ihlallerini önlerken kamunun payını sıfıra indirmek,
  • Havayolunda "vatandaşa pahalı yabancıya ucuz bilet" uygulamasına son vermek ve ciddi bir reorganizasyona giderken sektördeki rekabeti artırmak,
  • Zorunlu mal ve hizmetlerin listesini belirleyip üzerlerindeki ÖTV'yi kaldırmak ve KDV'yi yüzde 1'e indirmek,
  • Teknoloji ürünlerindeki vergileri şimdikinin yarısına indirmek,
  • Otomotiv üzerindeki anlamsız dolaylı vergileri kaldırmak ve normal mallardaki KDV ve ÖTV oranlarını uygulamak.

Daha da sayarım ancak adalet, özgür irade ve serbest piyasa mantığını yerleştirmeden başarmak zor. Tabii bu maddeleri itiraz edenler olacak. Kimisi bilgisizlikten, kimisi de menfaatten. Bu arada “bunları nasıl yapacaksın” diye soranlar olacak elbette. Kusura bakmayın o kadar kopya veremeyeceğim. Mesele bunların olabileceğine inanmak ve bunu yapacak iradeyi ortaya koymak. O kadarını görevliler düşünsün ve siyaseti ikna etsin. Onu da mı biz yapacağız?

 

AMBALAJ MESELESİ ÖNEMLİ

Her yıl Avrupa’nın farklı bir ülkesinde düzenlenen ECMA yani Avrupa Karton Ambalaj Birliği Kongresi bu yıl 16 yıl sonra yeniden Türkiye'de gerçekleştirildi. Ambalaj meselesi benim için önemli. Eğer ambalaj sektöründe işler iyi gidiyorsa küresel ekonomide sıkıntı yok demektir. Tersi ise sıkıntı. Maalesef bu aralar işler ters gidiyor. Ancak sektörün bir değişimden geçtiğini de söylemek lazım. ECMA’nın 65. yıl dönümünün de kutlandığı kongrenin bu yılki teması "Gelecek Karton Ambalaj ile Parlak" olarak belirlenmiş. Aslında 16 yıl aradan sonra ECMA Kongresi’nin İstanbul’da yapılması çok önemli. Türkiye dünyanın en büyük karton ambalaj üreticilerinden. Aynı zamanda net ihracatçı konumunda. ECMA Genel Müdürü Mike Turner, sektörün geleceğinin belirlenmesi açısından bu kongrenin büyük bir fırsat sunduğunu söyledi. Ayrıca, kongrede sürdürülebilirlik, iklim krizi, sürdürülebilir ambalaj ve ormansızlaşma gibi önemli konular ele alındı.

ÖNEMLİ BİR PLATFORM

Kongrenin ev sahibi olan KASAD’ın başkanı ve aynı zamanda ECMA Başkan Yardımcısı olan Alican Duran’ın bu yılki kongrenin İstanbul’a getirilmesi için gösterdiği çabalara ben şahidim. Kendisi bu kongrenin sektördeki sürdürebilirlikle büyüme ve inovasyon potansiyelini vurgulayacağını ve genç yeteneklerin sektöre entegrasyonu için önemli bir platform olacağını ifade etmişti.

Sektörün geleceğinin yol haritasının çizildiği toplantılarda sürdürülebilir lüks, iklim krizi, sürdürülebilir ambalaj ve ormansızlaşma gibi önemli başlıkları izledik. Ayrıca iki gün boyunca, sektörün önde gelen uzmanları, bu konuları ele aldı ve Avrupa’da yakın zamanda uygulamaya alınacak yasal mevzuatların karton ambalaj sektörüne etkileri tartışıldı. Aslında tüm bunlar ihracatçıları ve sanayicileri çok yakından ilgilendiriyor. Elbette kongrede ödüller de verildi. Avrupa Karton Ambalaj Mükemmellik Ödülleri, Pro Carton Genç Tasarımcılar Ödülleri ve Öğrenci Video Ödülleri’nin de sahiplerini bulduğu bir gala gecesi düzenlendi.

İstanbul böyle ev sahipliklerini hatasız gerçekleştiren bir şehir. Dolayısıyla baştan sona mükemmel geçti. Kendi adıma sektörün küresel anlamda yaşadığı doğum sancılarının İstanbul’da ele alınmasından memnun oldum. Kongredeki konuşmamda dünyanın nereye doğru gittiğini, trend değişikliklerinin sebeplerini ve şimdiki istikametini elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım.

“ZOR ZAMANLARDA FIRTINAYI YÖNETMEK”

“Zor Zamanlarda Fırtınayı Yönetmek” konulu açılış konuşmamda kısa vadeli riskler olarak dezenformasyon ve aşırı hava olaylarını, uzun vadeli en kritik risk olarak iklim krizine bağlı aşırı iklim olaylarını vurguladım. Dünya nüfusunun yüzde 90’ı kıyı şehirlerinde yaşıyor. Büyüme önümüzdeki dönemde tedarik zinciri ve arz güvenliğine bağlı olacak. Rekabet artık yalnızca üretimle değil teknoloji, inovasyon, tasarım ve kaynak yönetimini kapsayan bütüncül bir ekosistemle mümkün. 2025’te dijital ekonominin küresel GSYH’nin yüzde 24’ünü oluşturması bekleniyor. Fiyat artışları, iklim değişikliği ve yapay zeka kaynaklı iş kaybı endişelerine de değindim. Türkiye’de gıda fiyatlarının yüksekliği nedeniyle ücret artışlarının tek başına yeterli olmayacağını da ifade ettim.

BUSINESS LIFE