Bu aralar, liderlik ve karar verme olgularını ve dünyadaki ve ülkemizdeki sosyo kültürel değişimleri anlamlandırmaya çalışıyorum. Olası çıkış noktalarını bulmaya çalışırken günümüzün en tanınmış örgütsel psikologlarından biri olan Adam Grant’in kitap ve konuşmalarına tekrar başvurma gereği duydum.
Adam Grant kitapları 45 dile çevrilmiş yazı, podcast ve konuşmalarıyla milyonlara ulaşmış günümüzün önde gelen düşünce insanlarından ve akademisyenlerinden birisi. Fikirlerini zamansız ve değişen dinamikleri kapsayıcı bulduğumdan daimi referanslarımın içinde yer alıyor. Özellikle zihinsel esneklik, yeniden düşünme ve inançlarımızı sorgulama üzerine yazdığı “Yeniden Düşünme Kültürü: Neyi Bilmediğini Bilmenin Gücü / Think Again: The Power of Knowing What You Don’t Know” ve potansiyalimizin doğuştan gelen statik özelliklere bağlı olmadığını, destekleyici çevre ve doğru stratejilerle artırılabildiğini, öğrenme ısrarı, esneklik ve cesaret bileşimiyle gerçek başarılara yönlendirilebilen bir süreç olduğunu işleyen “Gizli Potansiyel / Hidden Potential” kitaplarını öneririm.
Hele ki güçlü hiyerarşik düzenlerin, otoriter liderlik anlayışının, kutuplaşmaların yaşandığı kültürlerin, sosyoekonomik krizlerin ve basmakalıp başarı ölçütlerinin egemen olduğu çevre şartlarındaysanız siz de faydalanabilirsiniz. Grant gücünü lehine kullanan, başarıyı sahiplenip, hataları başkalarına yükleyen, başkalarının fikirlerini küçümseyen, farklı fikirlere yol vermeyen, giderek tektipleştiren ‘Alıcı’ tipteki otoriter liderlerin kısa vadede kazanımlar sağlasalar da uzun vadede bireylerin mutsuz olduğu, yenilikçiliğin ve güvenin azaldığı, kurum kültürünün zayıfladığı sistemleri yarattığını uzun yıllardır vurguluyor.
FİKRİSABİTLİK MARİFET DEĞİL!
Oysa fikrisabitlik marifet olmadığı gibi fikir değiştirmek, farklı fikirlere yol açmak, anlamak, değiştirmek de zayıflık değil. Ben bilirimcilik anlayışı, geleneksel iş yapış şekilleri ve katı hiyerarşik yapılar yerine; deneme-yanılma kültürünün teşvik edilmesi, hata yapmanın normalleşmesi, birlikte düşünme ve öğrenmenin öne çıkması, farklı fikirlerin ve yaratıcılığın desteklenmesi önemli. Bu yaklaşım katılımcılığın, gücün paylaşıldığı, daha sağlam ve kalıcı organizasyonların yaratıldığı güven ortamını pekiştiren, esnek ve insan odaklı yapıların hayata geçirilmesini sağlayabilir.
REÇETE HALİNE GETİRİRSEK
Açık fikirlilik: Yeni bilgilere, eleştirilere ve alternatif görüşlere açık olmak
Fikirlerin test edilmesi: Zihni köhneleştirmemek, düşüncelerimizin çoğunu kesin doğrular değil geçici hipotezler olarak görmek, fikirleri test etmek ve gerçeklerle yüzleşmek
Zihinsel esneklik: Değişen koşullara uyum sağlamak, karmaşık durumlarla başa çıkmak için senaryolarla, dinamik düşünmek
Eleştirel düşünme ve aktif dinleme: Körü körüne düşüncelerimizi savunmaktan ziyade empati kurmak, aktif dinlemek ve farklı fikirleri dikkate almak
Etkili iletişim ve tartışma
Yeniden düşünmek: Kendi inanç ve düşünce kalıplarımızı sorgulamak, varsayımları yeniden değerlendirmek, sentez yapmak.
Yine ‘teorik’, ‘söylemesi kolay, gel de sen yap’ türü tuzaklara düşmeden gelin küçük adımlar atalım. İşi özden, erken evrelerden başlayarak adım adım ilerleyelim.
Grant potansiyeli, öğrenme kapasitesi ve gelişim isteğinin bileşimi olarak tanımlıyor. Merak eden ama başlangıçta başarısız olan bir öğrenci, yetenekli ama gayretsiz öğrencinin önüne geçebilir. İş hayatında da diplomanın yanında (bu aralar ülkemizde ‘diploma’ derken de bir duraksıyor insan!) adaptasyon ve problem çözme yeteneğini aramak, merak ve gelişim eğilimini kriterlere katmak harcı sağlamlaştırabilir.
BİLİNÇLİ, HEDEFLİ, ODAKLI PRATİKLER
Bilinçli, hedefli ve odaklı pratiklerle ilerlemek; konfor alanının dışında, zorlayıcı ama erişilebilir hedefler koymak ve zayıf yönleri geliştirmeye yönelik çalışmak, kalıcı başarı için güçlü adımlar sağlar. Düzenli tekrarlar, anında geri bildirimler ve sürekli iyileştirmeler bu sürecin temel taşlarıdır. Bunun yanında, bulunduğumuz zemini ve soluduğumuz havayı iyileştirmek için çaba göstermek de önemli. Hiyerarşik, otoriter liderlik anlayışının, kutuplaştırıcı ve dayatmacı yaklaşımların uzun vadede çözüm getirmeyeceğini bilmek gerekir. Çevre şartlarını ve iş kültürünü geliştirerek katılımcılığı artırır, yeni nesilleri kapsar, çeşitliliği zenginlik kabul eder, başarısızlıkları öğrenme fırsatına dönüştürür ve güven ortamıyla birlikte liyakat, adalet ve şeffaflığı ilke edinirsek hem potansiyelimizi ortaya çıkarabilir hem daha rekabetçi, kalıcı ve başarılı organizasyonlar inşa edebiliriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” sözünü rehber alıp kaybedilenlere değil hedefe odaklanıp, irademizi ortaya koymak, hak ettiğimiz, hayal ettiğimiz bir ülke, toplum, iş dünyası için çabalama zamanı.
Gücünü paylaşan, destekleyen, esnek, insan odaklı liderliğin, yenilikçi kurumların, öğrenen, gelişen organizasyonların, eleştirel düşünceye yönelen eğitim, istihdam politikalarının, krizlere karşı dayanıklı, huzurlu, güvenli bir iklimin, toplumun yaratabileceği farkı düşünün.
İhtiyacımız olan iradeyi ortaya koymak, odaklanmak, potansiyeli, hayali gerçek kılmak için küçük bir adım atmak ve cesaretle adım adım ilerlemek. Sonu ferah!