AÇTIĞIN YOLDA, GÖSTERDİĞİN HEDEFE!

Canan Ercan Çelik

Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür. Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, intibah almak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir. Yine insan, enerjisiyle ve fakat tabiatın ona iltifat edildikçe tükenmez yardımıyla, yükselen, genişleyen insan zekası, hudutsuz kavrayış anlamında 'insanım' diyen bir vasf-ı mahsusu olur. İnsan, hareket ve faaliyetin, yani dinamizmin ifadesidir.

Mustafa Kemal 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet'in ilanından bir gün sonra Başbakan İsmet İnönü’ye el yazısıyla ilettiği notunda “Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı, yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği görev bu, özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek durumundayız. Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim Allah yardımcımız olsun” yazmıştı.

Öyle bir vatan ki, çoğunluğu köylerde ikamet eden 13 milyonluk ülke, insanıyla, hayvanıyla, salgın hastalıklarla boğuşuyor, her beş anneden biri hayatını kaybederken, doğan iki bebekten biri ölüyordu. Kişi başına milli gelir 45 dolardı ve sanayi adına ancak 4 fabrika ayakta kalmıştı. 10 kişiden fazla istihdam yaratan 280 işletmenin yüzde 90’ı yabancılara aitti. Tümüyle yıkılmış veya hasarlı bina o kadar çoktu ki, adeta ülke yeni baştan inşa edilmeliydi. Ülke genelindeki, karayolu ve demiryolları son derece yetersiz, olanlar da yabancı sermayenindi.

“KADININ ADI YOKTU”

Kadınların adı da hakları da yoktu. Seçme, seçilme, meslek edinme, eğitim, boşanma, velayet, miras ve benzeri hiçbir hakka sahip değillerdi. Çoğunluğu subaylar ve gayrimüslimler olmak üzere erkeklerin yüzde 7’si, kadınlarınsa binde 4’ü okur yazardı. Aslında okuyanların çoğu yazamıyordu. Kullanılan ölçüler, saat, takvim referansları çağın gerisinde ve karmaşıktı. Ülkedeki lise ve ortaokul sayıları sırasıyla 72 ve 23 idi, yegane üniversite konumundaki Darülfünün ise bilimsel zeminden çok uzaktı. Yokluklar, yoksunluklar yazmakla, çağın gerisinde kaldığımız boyutlar saymakla bitmez. Sonuçta 100 yılı aşan bir dağılma döneminden geçmiş, parçalanmış, girdiği savaşlarda mağlup olmuş, işgale uğramış, borç içindeki bir devletin izleriydi taşınan.

CUMHURİYET DEVRİMLERİ

Kurtuluş Savaşı ile mucizevi bir başarı ve bağımsızlık elde edilse de savaş sonrası en az bu kadar zorlu ve kompleks hususların hızlı ve entegre çözümlerini gerektiriyordu. Bu çerçevede, Gazi Mustafa Kemal temelinde bireylerin kulluktan çıkarak vatandaş olması, toplumunsa ümmet olmaktan kurtularak ulus bilincine erişmesi ve bilimin esas alındığı, akılcı bir zemin yaratmak üzere Cumhuriyet devrimlerini ve ilkelerini hayata geçirdi. Bu devrimler, Türkiye'yi çağdaş bir ulus devlet olarak şekillendirmek amacıyla ülkenin sosyal, siyasi, hukuksal ve ekonomik yapısında köklü değişikliklere yol açtı.

LAİKLİK VE HUKUK

Cumhuriyet'in ilanından sonra hiç şüphesiz ki, laiklik ve hukuk devrimleri varoluş şeklini bütünledi. Anayasayla din ve devlet işlerinin ayrılması, hilafetin kaldırılması, medeni kanun mihenk taşlarıydı. Latin alfabesine geçerek ortak ve kolay öğrenilir bir dil yaratımı eğitim devriminin sağlayıcısı oldu. Okur yazarlık arttığı gibi, zorunlu hale getirilen ilköğretim, eğitimde fırsat eşitliğinin, reformlar da üst seviyede eğitim kurumlarının önünü açtı. Ekonomik devrim, sanayi ve tarımdaki reformlar refah seviyesini artırdı. Kadınların toplumsal ve siyasi katılımını artırmak için çok çeşitli yasal düzenlemeler yapıldı, seçme ve seçilme hakkı tanındı.

ORTAK KÜLTÜR

Atatürk, devrimlerin içselleştirilmesi ve kalıcılığı için “ortak ulusal bir cumhuriyet kültürü” oluşturmayı hedefledi. Ülkede geçerli olan ve gelenek halinde devam eden her türlü dil, duygu, düşünce, inanç, sanat ve yaşayış öğelerinin tümüne yönlendi. Sonuç olarak Cumhuriyet devrimleri, Türk toplumunun kültürel ve sanatsal açıdan modernleşmesini ve uluslararası sahnede daha etkin bir şekilde temsil edilmesini teşvik etti. Bu dönem, Türk kültürü ve sanatının çağdaş dünyayla bütünleşmesine önemli bir katkı sağladı. Dil devrimi ile Latin alfabesine geçiş, Türk edebiyatını etkiledi. Bu dönemde pek çok yazar, eserlerinde modern Türk dilini benimseyerek edebiyata katkıda bulundu. Aynı zamanda, dönem eserleri devrimleri ve genç Cumhuriyet ruhunu besledi.

KÜLTÜREL MİRAS VE MODERNLEŞME

Modern sanat akımları, özellikle resim ve heykel alanlarında etkili oldu, mimarlıkta da önemli değişiklikler yaşandı. Bu dönemde pek çok modernist bina inşa edildi. Türk kültürel kimliğinin modernleşmesi sürecinde, aynı zamanda  köklerle sağlam bir bağ oluşumu için çaba sarfedildi. Kültürel mirası koruma ve geliştirme amacıyla çeşitli kurumlar ve müzeler kuruldu. Ayrıca, folklor ve geleneksel sanat formları da desteklendi. Kadınların toplumsal ve kültürel yaşama daha aktif katılması, kültür ve sanat dünyasında da daha görünür olmaları sağlandı. Bu perspektiflerde olduğu gibi toplumsal hayatın hemen hemen her boyutu bir şekilde kavrandı ve bütüne uyumlandı.

EMSALSİZ BİR ÖRNEK

Türkiye Cumhuriyeti, yolunu açan Kurtuluş Savaşı ve varoluşunu şekilleyen devrimlerin bütünlüğü, ilmek ilmek her alanda işleyişi ve temelinin dayandığı kültürel dokuyla emsalsiz bir örnek olarak kabul edilmeli. 100 yıllık tarihinde duraksamalar, gel-gitler, Cumhuriyet devrim ve ilkelerine aykırılıklar, geriye gidişler tabii ki oldu ve olmakta. Yeter ki, özünün ne denli sağlam ve sarsılmaz nitelikte olduğunu hatırlayalım. ‘Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var’ anlayışıyla mücadele edelim.

Her ne olursa olsun, ‘AÇTIĞI YOLDA, GÖSTERDİĞİ HEDEFE’ yürüyelim.

Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümü kutlu olsun.

Mustafa Kemal Atatürk’e
sevgi, saygı ve minnetle…

Yazarın 1.10.2023 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları