"MIŞ GİBİ" YAPAN BİR DÜNYA - COP 27

Canan Ercan Çelik

Sona eren, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi - 27. Taraflar Konferansı'nda (COP 27) tartışmalı ve maalesef yine tatminkar olmayan sonuçlar alındı. Hiç şüphesiz, kazanımlar tarafına odaklanmak önemli, ancak hem dünyamız hem de ruhlarımız bu denli yorgunken giderek daha fazla zorlanmıyor muyuz?

COP 27 Glasgow'da düzenlenen COP 26'nın iklim taahhütlerinin güçlendirilmesi ve gerçekçi bir programla bu taahhütleri hayata geçirme hayalleri ile açılmıştı. Konferansın sonuç metninin açıklanmasının, yoğun tartışmalar nedeniyle, 2 gün gecikmesi sistemin de zorlandığını gösteriyor. Her ne kadar kayıp-hasar fonu mekanizmasının kurulması, iklim adaleti adına, yaklaşık 30 yıldır verilen mücadele için tarihi bir kazanım şeklinde değerlendirilse de, bu fona ne kadar ödeme yapılacağına ve kimin bu fondan yararlanabileceğine dair tartışmaların sonuçlanmaması son derece kritik husus olarak ortada kaldı.

Sonuçlar adına, İklim Öncüleri ekibinden, Alen Zinzal, BM Sentez Raporu’nda 193 ülkenin ortaya koyduğu toplam iklim taahhütlerinin, yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 2,5 derecelik ısınmaya sebep olabileceğini ortaya koyduğunu hatırlatıyor: "COP27 Küresel iklim krizi görmezden gelindi ne yazık ki bu sene de beklentilerimizi karşılamadı, karşılamıyor. Yürütülen kampanyalara, yapılan çağrılara ve bilimsel kanıtlara rağmen Türkiye, emisyonlarını azaltmak yerine artıracağını açıkladı! COP27'nin final metninde kömürden çıkışa dair net bir karar alınmaması ve Türkiye'nin zirvede açıkladığı yeni iklim hedefi, Türkiye'deki genç iklim aktivistlerini bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.’ diyerek hepimiz adına da can alıcı bir özet yapmış.

 

İncir Çekirdeği Dolmadı !

COP 26'dan bu yana açıklanan iklim taahhütleri, 2030 yılı için öngörülen emisyonların yalnızca %1'inden daha az bir emisyon seviyesine işaret ediyor. Oysa küresel ısınmayı, 1,5 derece ile sınırlandırmak için %45'lik emisyon azaltımına gereksinimimiz var.

Son bir yılda yaşanan jeopolitik ve ekonomik gelişmelerin : Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, gıda-enerji fiyatlarındaki artış ve tedarik zincirindeki problemler vb., emisyon azaltımı planlarını olumsuz etkilediği kesin. Ancak, gereğinden büyük bir mazaret bulutu yaratılıp eylemsizliğe yönlenildiği, ana hedef olan ‘iklim hedeflerinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi’ne kıyasla, tamamlayıcı nitelikteki ‘iklim krizi karşısında kırılgan ülkelere finansman sağlanması’ konusuna odaklanılması, onun da nasıl işleyeceğinin netleşmemesi ironik olarak nitelenebilir. Neticede, sonuç metninde fosil yakıt kullanımına ve emisyonların azaltımına dair tatminkar bir taahhütte bulunulmadı.

Türkiye yeni Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC) açıkladı. 2030 için %21 artıştan azaltım %41 oranına çıktı. Bu  hedef, bugüne kıyasla emisyonların %30’dan fazla artması demek.

İklim STK’ları ise açıklanan hedefin “artıştan azaltım” olması nedeniyle, seragazı emisyonlarını azaltmak yerine, aksine arttırmak anlamına geldiğine dikkat çekti. Bu hedefin, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktireceğinin ve 2021 yılında açıklanan ‘2053 yılında net sıfır emisyon hedefi’ne ulaşmanın maliyetini de yükselteceğinin altını çizdiler.

İklim STK’larının beklentisi,Türkiye’nin ‘arttırımdan azaltım’ yerine, 2030’a kadar 2020’ye kıyasla %35’lik ‘mutlak azaltım’a gitmesi yönünde idi.  Yapılan hesaplamalara göre açıklanan NDC ve STK’ların talebi arasında 2 milyar ton emisyon farkı sözkonusu.

Daha basiretli davranacak olan İş Dünyası mı?

COP 26’dan bu yana, karbon yoğun-ağır endüstriyel sanayi ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet gösteren büyük firmaların oluşturduğu "First Movers Coalition'ın" üye sayısı 25'ten 65'e yükselmiş durumda. Üyeler uyum, finansman ve adaptasyon başlıklarında gelişim kat etmek üzere bir araya gelerek, öncelikle, teknolojik dönüşümlerle sağlayacakları katkılarla, iklim kriziyle mücadelenin daha hızlı ve esnek bir şekilde sürdürülmesini hedefliyor.. Şirketlerin yalnızca kendilerinden sorumlu olmadıklarının da altını çizmek gerekiyor.

COP 27'deki, çok taraflı kalkınma bankalarının ve uluslararası finansal kuruluşların, iklim hedefiyle uyumlu biçimde finansman sağlama süreçlerine dahil edilmesi, böylece borçlanma dışı araçlarla iklim finansmanının nispeten daha ulaşılabilir hâle gelmesi iş dünyasının sürece katkısını arttıracak pozitif faktörlerden birisi olarak görülüyor.

Sonuç olarak, bireyler ve özel sektördeki artan farkındalık ve eylem odağının, devletler seviyesinde de yerini bulmadığı, şekilden öte, öze yönelik hedeflerin, daha önemlisi eylemlerin ertelendiği bir konferansı daha geride bıraktık. Omuzlarımızdaki yük arttı.

Neslimize, gelecek nesillere, dünyaya ve kaynaklarına saygılı yaşamayı her zamankinden daha fazla hatırlamak, krizlerle baş etme becerilerimizi iklimle mücadele alanına odaklamak ve yarın demeden bugünden adım atmak durumundayız.

Çankaya Köşk’ünden Meclis’e giden yoldaki iğde ağacının kesildiğini görünce gözünden yaş gelen, bir çınar ağacının kesilmesine yüreği el vermediği için koskoca bir yapıyı temelinden taşıtan, toprağa, çevreye, tarıma, doğal kaynaklara 1900’lerin başında eşsiz bir bilinçle sahip çıkan bir Ata’nın izinde olmak da bunu gerektirmiyor mu ?

Yazarın 1.12.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları