OLAYLAR KARŞISINDA SİZİ TANIMLAYAN TUTUM

Canan Ercan Çelik

Günler birbiri ardına ilerlerken aklımızı, vicdanımızı zorlayan, öyleyken zaman içinde alışıp kayıtsız kaldığımız, şaşırıp umutlandığımız, tam tersine karamsarlığa düştüğümüz nice olay hayatlarımıza karıştı, karışıyor.

Örneğin, Rusya-Ukrayna savaşında 8. aya girdik. Aylar içinde, dengeler değişti, ödenen bedeller katlandı. Evdeki hesabı, cepheye uymayan Rusya ‘kısmi seferberlik’ ilan etti. Ukrayna direniş hikayesini büyüttü. Bu arada, 13 milyonu aşkın insan evinden, yurdundan oldu, içlerinde bini aşkın çocuk olan 15 bin sivil hayatını kaybetti ya da yaralandı. Dünya derin bir enerji darboğazına sürüklendi, buğday vb ürünlerde global arz kısıtları ortaya çıktı, ekonomik dengeler sarsılırken, siyaseten Batı ülkeleri beklenmedik seviyede bir bütünlükle konumlandı. Bizlerse giderek kanıksayıp, savaşı tül bir perde arkasından izler olduk.

Diğer yandan, Nasa 11 milyon km uzakta, Dart uzay aracını bir astroide çarptırıp patlattı. Bir arabanın Mısır piramitlerine çarpması ile benzetilebilecek olan bu çarpışma uzay araştırmalarında önemli bir adımdı. Hedeflenen %1’lik yörünge değişimiyle, ileride dünyamıza yönelik olası risklere karşın, benzer durumlarda ne denli etkili olup olmayacağımız simüle edildi.

Credit Suisse ‘2022 Küresel Servet Raporu’nu açıkladı. 18 yaşından büyük 5.3 milyar yetişkinin sahip olduğu finansal ve finansal olmayan varlıklarından borçlarının düşülmesiyle yapılan servet hesaplaması yine dengesiz dağılım sonuçlarını ortaya koydu. Bir önceki yıla göre % 10 artış göstererek 464 trilyon dolara yükselen toplam küresel servetin 222 trilyon doları nüfusun % 1’ine, 5 trilyon doları ise %53’ünü teşkil eden 2.8 milyar kişiye ait. Kuzey Amerika 158, Avrupa 106 trilyon dolar servet sahibi iken, Afrika kıtası ancak 6 trilyon dolar pay alabiliyor. Yetişkin başına servet kaybı en yüksek olan ülke ise maalesef açık ara ile Türkiye (-%24).

Bu bağlamda, 4 gençten 1’inin ne eğitimde ne de istihdamda yer bulamadığı, mutsuz ve liyakat düzeni olmadığından gelecekten umutsuz gençlerin ülkesi halindeyken, özellikle 35 yaş altındaki gençlerin her yıl artan orandaki yurtdışına göç eğilimi adeta bir beyin göçü dalgasına dönüştü. Giderlerse gidiyor olan sağlık sektörü çalışanları vb nitelikli kayıpların yarattığı boşluğun vahameti maalesef daha anlaşılamadı. Öte yandan, resmi yollar tıkandıkça gayrı resmi yollardan yabancı ülkelere göç akımı Türk vatandaşlarının belli ülkelerden turistik vize alımını zorlaştırırken, transit geçişte dahi vize sorulması gibi olağandışı uygulamaları da tetikledi.

Şili’deki ümit veren yönetim değişikliğinden sonra, demokratik temellere oturtulmuş olan anayasanın kabulü için yapılan referandumundan %62 oranında olumsuz oy çıkmasının şoku sürerken, İtalya’da kendi içinde rekabete giren sol partilerin katkısı ve küskün seçmenlerin sandığa gitmemesi ile aşırı sağ ittifak seçimi kazandı. İtalya böylece II. Dünya savaşından sonra ilk kez aşırı sağ bir hükümet tarafından yönetilecek. İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri Giorgia Meloni, Mussolini hayranlığı, islam karşıtlığı, göçmen politikalarındaki radikal yaklaşımı, kürtaj karşıtlığı, kadın hakları ve özgürlükleri için çaba harcamaması ve aksine kadınların geleneksel rol ve muhafazakar yapıya uyumlanması yönündeki politikaları ile biliniyor.

Bu gelişmelere karşın, İran’da ahlak polisinin kıyafet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına aldığı 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümü rejime karşı öfkenin sembolü oldu, özgür yaşam hakkı arayan ve ekonomik sıkıntıları aşmak isteyen halkın desteğiyle eylemler ülkeye yayıldı. Yine yürekli, kendisine ve özgürlüklerine sahip çıkan kadınların direnişi kalplerimizi çarptırdı ve görünmez ağlarla dünya kadınları arasında bir dayanışma ruhu ortaya çıktı.

Bunca dramatik ve önemli olaylar zemininde, yaşadığımız ülkedeki hal ve gidiş, ekonomik sorunlar, yüksek enflasyon, işsizlik, artan derin yoksulluk, kutuplaştırıcı politikalar, ne yazsam eksik kalacağım bir dizinde siz ne hissediyorsunuz? Nasıl bir tutum alıyorsunuz?

Acz mi? Kaçmak, kaçınmak mı? Elindekine tutunup, etki alanındakini kontrol ediyorum hissi ile bir tür gerçeklikten kopma mı? Kendimizi mizaha, eğlenceye, belki de tüketime vurmak mı? Meseleleri mesele ederek yolda olmak mı?

Ne dersiniz çözüm, Ata’mızın dediği gibi hareket ve faaliyetin, yani dinamizmin ifadesi olmayı tercih eden insan olarak, zamandan ve zeminden kopmadan, çok çalışmak, yapabildiğimizin en iyisini yaparken insani ve vicdani değer ölçütlerini de kaybetmemek mi?
***
‘Bir fert için olduğu gibi, bir millet için de, kudret ve kabiliyetini fiili eserleriyle gösterip, ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir.’ Mustafa Kemal Atatürk

22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümü rejime karşı öfkenin sembolü oldu, özgür yaşam hakkı arayan ve ekonomik sıkıntıları aşmak isteyen halkın desteğiyle eylemler ülkeye yayıldı. Yine yürekli, kendisine ve özgürlüklerine sahip çıkan kadınların direnişi kalplerimizi çarptırdı ve görünmez ağlarla dünya kadınları arasında bir dayanışma ruhu ortaya çıktı.

Yazarın 1.10.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları