İKNA OLMASI EN GÜÇ OLANLARI İKNA ETMEK (*)

Canan Ercan Çelik

Psikiyatr Adam Grant en uzlaşmaz, en inatçı, en narsist ve özgüveni tavan yapmış olanların dahi ikna edilme olasılığı olduğunu söylüyor. Bunun için Steve Jobs'ı ikna edip iPhone, Apple TV gibi ürün ve çözümlere giden yolu açan ekibi üzerinden de bir vaka çalışması yapmış.

Diğer yandan, yazar ve akademisyen Carmine Gallo(**) ikna etme sanatına ilişkin kuralların Aristotle’dan beri aynı olduğunu ve 2000 yıldır değişiklik göstermediğini iddia ediyor.(***) Yani:

1. Ethos veya Karakter

2. Logos veya Sebep

3. Pathos veya Duygu

4. Metafor

5. Özlük

kurallar dizinine uyanların karşılarındakini ikna etmemesi için bir neden görmüyor. Her hangi bir argümandan önce, olumlu algı yaratacak ve güven uyandıracak şekilde kişilik özelliklerimizi ortaya koyarsak, ilgili argümanı anlamlı bir dizindeki veri ve olaylarla besleyip, nihai faydayı tanımlarsak, konuyu duygusal bağ kurulabilecek bir hikaye anlatımıyla aktarabilirsek, soyut fikirlerin somuta indirgenebilmesi için metaforlar kullanıp destekleyebilirsek, basit, net ve çarpıcı şekilde ifade edip, en güçlü argümanı dikkatlerin en yoğun olduğu başlangıç evresinde dillendirip ilerlersek ikna sanatında  uzmanlaşabiliriz diyor. Aristotle’ın günümüzün gözde kavramı hikaye anlatıcılığını 2000 yıl önce vurguladığının da tekrar altını çizelim.

Tüm zamanların en etkili 500 TED TALKS konuşması analiz edildiğinde yüzde 65’inin Pathos, yüzde 20’sinin LOGOS, yüzde 10’unun ise ETHOS şeklinde kurgulandığı görülmüş. Özellikle, samimi bir şekilde kendisine ya da yakından tanıdığı kişilere ait beceriksizlik, başarısızlık, felaket, tehlike, şanssızlık hikayelerinin derinden duygusal bağ kurmakta ciddi etki yarattığını tespit etmişler. Görünen o ki, marifet fikri büyük bir hikayenin içine entegre ederek sunmakmış.

Peki formül sabit ve en zorlu kişilikler dahi ikna edilebilir ise bu halimiz ne?

Kutuplaşma, ötekileştirme, basmakalıp düşüncelerin hegemonyası, gerçeklerin eğilip bükülmesi, başka gerçeklikler yaratılması, yankı odaları, menfaatkarlık, güç bağımlılıkları zihnimizi daha önemlisi vicdanımızı karartıyor. Değil başkalarını, kendimizi bile zor duyuyoruz.

Bir liderin düşebileceği en büyük açmaz bu. Sadece kendileri düşseler iyi. Beraberlerinde 100 yıllık kurumları, ülkeleri de sürükleyebiliyorlar.  Meselelere öylesine pompalanmış bir özgüven ve inatçılıkla yaklaşıp ‘bilmediğini bilmez’ durumda olabiliyorlar ki verebilecekleri zararın haddi ve hesabı olmuyor. Finansçıların bir deyişi var, ‘Kar’ın sınırı ciro, zararın ise sonsuzluk’. Karanlığın ve kötülüğün de sınırı yok.

Steve Jobs ekibinin iPhone fikrini yıllarca geri çevirmiş. Sonra olasılıkları dikkate alıp ikna olduğunda, bu sefer de dışarıdan uygulama sağlanmasını engellemiş. Sonunda buna da ikna olduğunda, ilk 9 ayda 1 milyar uygulama indirilmiş ve 10 yılda telefonlardan elde edilen hasılat 1 trilyon dolara ulaşmış. Bununla beraber, yola çıktıktan sonra da bu deneyimi eşsiz hale getirecek katkıları ortaya koymuş. Her yıl organizasyon içinde verilen ‘kendisine en çok direnen çalışan’ ödülünü alan, ‘evet efendim’, ‘siz en iyisini bilirsiniz’ demeyenleri zaman içinde kilit görevlere getirmiş. Birlikte başarmışlar.

Bu tip liderleri ikna edebilmek için bazen fikirleri kendi fikirleri gibi ortaya çıkaracakları zemini yaratmak, savunma ve inkara geçmeden dinlemeleri, duymaları için ortak bir hayali canlandırmak, sondan başa gitmeyi denemek, rakip ya da düşman algısı uyandırmadan iyi dinlemek, bazen maksadını aşan yorumları ‘sizi anlıyorum, ‘şu’nu diyorsunuz değil mi?’ diyerek ortaya koymak, basit, net sorularla olasılıklara yönlendirmek de işe yarıyormuş. Metaforları da dikkatli kullanmak gerekli imiş. İçselleşme ve fikirlerin somuta indirgenmesi için fayda yaratırken, yeni fikirler için kullanıldıklarında algıyı sınırlayabildiklerini bilerek hareket etmeliymiş.

Direnç olmazsa ikna da olmaz.

İkna olmamak için geliştirdiğimiz 3 temel dirençle hem kişisel hem kurumsal hem de toplumsal ilerlemenin önünü de tıkayacağımız bir gerçek. Her şeyde olduğu gibi burada da bir denge kurmamız gerekiyor. Özü kaçırtan seviyede şüphecilik, ne olursa olsun ‘karşı’dan gelen argümana itiraz etmek ve kendini değiştirmek için çaba sarf etmemek (inertia) tutumlarından kaçınmamız işin temeli gibi görünüyor.

Bunu sağlarsak, Aristotle’ın kurallarının ve Grant’in tekniklerinin etkili olabilmesi için işimiz harcında sağduyu ve vicdan bulunan bir niyet birliğine, hayal ve hedef ortaklığına kalıyor. Yapabilirsek ne ala. Aksi halde, 2000 yıldır olduğu gibi, formülü bilip şifasını bulamamış şekilde yola devam edeceğiz ve bu kez önümüzde yeni bir yüz yıl ya da 2000 yıl olmayacak.

(*) Adam Grant- Persuading the Unpersuadable – Harvard Business Review (Mart-Nisan 2021)

(**) Carmine Gallo – Art of Persuation hasn’t changed in 2000 years – Harvard Business Review Temmuz 2019

(***) Aristotle- Rhetoric

Yazarın 1.09.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları