OLUMSUZ DUYGULAR SARMALINDA BİR DÜNYA ve DAHA DA NEGATİF AYRIŞMIŞ TÜRKİYE

Canan Ercan Çelik

Dünyanın önde gelen araştırma kuruluşlarından Gallup'un 122 ülkede gerçekleştirdiği ve 2006 yılından beri düzenli olarak yayınladığı 2021 yılı 'Küresel Duygular Raporu' (Global Emotions Report) dünya genelinde daha endişeli, daha stresli, daha üzgün ve öfkeli olduğumuzu gösteriyor.

Son 15 yılda her sene olumsuz duygu deneyimlerimiz artarken, 2021’de pandeminin en yoğun yaşandığı ve endeksin tepe noktasının görüldüğü 2020 yılı endeksi dahi aşılmış durumda (32>33). Yetmezmiş gibi küresel olumlu duygu deneyimleri endeksinde de ilk kez düşüş gözlenmiş (71 > 69).

Araştırmada dünya nüfusunun %42’sinin endişeli, % 41’inin stresli olduğu, neredeyse her 3 kişiden birisi üzüntü içindeyken, her 4 kişiden birisinin öfkeli olduğu tespit edilmiş.

Nedense GSMH, büyüme oranlarına bakmak olağan da, halimiz nice, nasıl gidiyor diye sormak lüks gibi. Halbuki, duygular resmi çok daha derinlikli ve net görmemizi sağlıyor. Örneğin, Afganistan’daki olumlu duygu erozyonu ve olumsuz duygu sıçraması durumu tam kalbinden okumamızı sağlıyor. İyi olma halimizdeki farklılıklar ve eşitsizlik gelir dağılımı adaletsizliğinden çok daha öte bir boyut barındırıyor. 2021 bu açıdan da bugüne kadar ki en derin farklılığın yaşandığı yıl. İyi olma hali kişinin sağlığının yerinde olduğu, sevdiği bir işte çalıştığı, kaldırılabilir mali sorunlarla karşılaştığı, gelişmiş bir toplumun parçası olduğu ve çevresinde başı sıkıştığında başvurabileceği sevdiği insanların yer aldığı bir bütünlüğü ifade ediyor. Bu bütünü en üst seviyede hayata geçiren %20’nin ortalama yaşam değerlendirmesi 8.9 iken, yaşantım berbat diyen diğer uçtaki %20 1.2 lik bir skorla hayatını tanımlayabiliyor. Arada ki 7.7 puanlık fark ise araştırmanın başladığı dönemde 5.8, ortalama tavan ve taban yaşam değerlendirmeleri ise sırasıyla 8.3 ve 2.5 imiş. Sözün özü, iyi olma hali ve mutlulukta da giderek adaletsiz bu dünya.

Keşke, ülkemiz özelinde durum göreceli olarak daha iç açıcı diyebilseydik. Tam aksine tablo vahim. 2021 de, Türkiye olumsuz duygular endeksinde 2017’den beri asimetrik bir artışla sondan 6 sıraya yerleşmiş durumda; Afganistan, Lübnan, Irak, Sierra Leone, Ürdün’den sonra geliyor. Daha da ötesinde, öfkede Lübnan’dan sonra sondan 2., üzüntüde ise Lübnan ve Afganistan’dan sonra sondan 3. konumda. Olumlu duyguları deneyimlemekte de farklı değiliz. Mutlu hissetmekte 120., gülümsemekte ise 121. sıradayız.

İyi olmadığımızı biliyorduk da, diğer ülkelere kıyasla bu denli negatif ayrışıp, dibe vurduğumuzu algılamıyorduk doğrusu. Sarstı bu tablo. Yoksa çoğumuz her gün benzer deneyimlerden geçmiyor muyuz? Bu gergin, mutsuz, öfkeli insanlar denizinde orantısız şiddet, fevrilik, tahammülsüzlük, neşesini, birlik olma halini kaybetmişlik, güvensizlik içinde var olmaya çalışmıyor muyuz ? Kadına şiddetin, çocuklara ihmal ve istismarın, sokak hayvanlarına eziyetin arttığını, çevremize, doğaya verdiğimiz zararların boyutunu, en temel hakların, bireye saygının, birlikte yaşama kültürünün günbegün zedelendiğini, görmüyor muyuz? Galiba görüyoruz da, ‘normalleştirme’ gibi eşsiz bir marifet geliştirerek dayanmaya çalışıyoruz, dönüştürmeye değil.

Bu konuda, Gazete Oksijen’e röpörtaj veren ve Gallup raporunu yorumlayan Sabancı Üniversitesi Sosyal Psikoloji Profesörü Nebi Sümer mutsuzluğumuzdaki kırılım yılının 2017-2018 olarak görüldüğünü ve çok faktörlü bir etki ağında asıl etkinin içeriden kaynaklandığını belirtiyor. Gallup da bunu görmüş ve son raporunda “Türkiye’de ne oldu böyle?” diye bir paragraf yazmış.

Bu dönemdeki, sistem değişimin genel bir duygusal negatif iklim yarattığını ve toplumda ‘kendini kötü hissetme’ halinin giderek baskın hale geldiğinin altını çiziyor. Ve ekliyor :

‘Bu kendini kötü hissetme hali, bizim bakışımızı, algımızı, ilişkilerimizi, aldığımız kararları derinden etkiliyor. Tabii ki bunun başka dinamikleri de var ama belirleyici olan genel atmosferin olumsuz ve çatışmalı olması. Bu olumsuz atmosferin beslediği iki belirgin duygu var. Biri güvensizlik, diğeri dışlanmışlık. 33 OECD ülkesi arasında güvensizlikte en altlarda, 30’uncu sıradayız. Türkiye’de başkasına güvenenlerin oranı yüzde 14. Bizden sonra yüzde 13 ile Malezya geliyor, en sonda ise yüzde 11 ile Brezilya var. Bu da doğal. Çünkü özellikle duygusal politik kutuplaşmanın yüksek olduğu toplumlarda güvensizlik ve dışlanmışlık hissi yüksektir. Özellikle politik iklim çok çatışmalıysa belli gruplarda bu çok öne çıkıyor.’ “Türkiye’deki gerginlik sağın daha da sağa kaymasından, katılaşmasından ya da katılaştırılmasından kaynaklanıyor. Bu, toplumdaki kutuplaşmayı ve mahalle baskısını artırıyor”

Bütün bu dinamiklerin zaman içinde katlamalı etkileri de olduğunu ve Türkiye’de mutsuzluğun çok parametreli olarak derinleştiğini de belirtiyor Prof. Sümer. Katlamalı etkileri ise:

m Karar mekanizmalarının homojenleşmesi, demokrasi endeksinde, özellikle ifade özgürlüğünde çok geriye düşmemiz, insanların kendilerini ifade edebilecekleri palyatif kanalların bile kapatılmış olması, kendi iç gruplarında sosyal medyaya sıkışmış hale gelmeleri

m Artan duygusal politik kutuplaşma

m Derinleşen genç işsizliği. eğitimin tüm toplumu birleştiren bir değer, ortaklaşmış sınıf atlama hayalinden giderek çıkması

şeklinde özetleyerek, yaşama  bakış açımızı, değerlendirmemizi tanımlayan diğer  etmenler olarak ortaya koyuyor. Ekonomik olumsuzlukların, gelecek endişesi, belirsizlik, umutsuzluk vb  faktörlerin bir araya gelerek toplumdaki kendini kötü hissetme halini pekiştirdiğini ve olumsuz duygusal iklim maalesef dominant iklim haline geldiğini açıklıyor. Çarpıcı da bir söylemi var.

Artık sokağa çıkınca gökteki kuşu değil, yerdeki çöpü görüyoruz

Bu iklim, olumsuz duyguların baskınlığı, hayatı bu perspektifle kavrama ve karşılamanın bizlere  bilişsel, zihinsel ve davranışsal olarak büyük çapta zarar verdiği bir gerçek. Hayal ettiğimiz ülke bu değil, hak ettiğimiz de. 100. Cumhuriyet yılında başka bir hikaye yazmanın zamanı gelmedi mi?

"Çağdaş bir Cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir." Mustafa Kemal AtatÜrk - 1931

Yazarın 1.11.2022 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları