HANGİ HAYAT? HANGİ BEN?

Canan Ercan Çelik

"Bu yıla kalbimizi çarptıran, peşinden koşacağımız bir tema seçerek girelim" diye önermiştim. Benim temam 'HAFİF' idi. Ruh ve bedende hafiflik, yüklerden, ağırlıklardan arınmaktı niyetim. İlk altı ayda, evdeki hesap ya da içsel hesap, çarşıya ve evrene uymadı. Tam tersine, azalmadı, arttı sanki birçok şey. Önce depremle gelen acılar, kaygılar, sonrasındaki onarıcı çabalarımızın afetin büyüklüğü karşısındaki yetmezlik hissi.

Hangi felsefi yaklaşımı ya da hayat felsefesini benimsersek benimseyelim, temel yaklaşımın iç huzuru, neşe ve özgürleşmeye çıkacak bir yolun yolcusu olabileceğimizi ayrıştırmak, kalıplarımızı, engelleri yıkmamızı ve farklı bir yaratım sürecinde ilerlememizi sağlayabilir.

Sonra, seçimler ve öncesindeki siyasi sürecin insanı içten içe tüketen, gerdikçe geren, kutuplaştıran, kimliklere sıkıştıran, negatiften beslenen yoğunluğu. Ortadan ikiye bölünmüşlükle gelen sonucu, ekonomik kriz ortamı, iklim değişiklikleri, bitmeyen savaşlar, göç dinamikleri, toplumsal şiddet ve daha nice unsur bizi bizden, en azından beni benden aldı.

SÖYLEMESİ KOLAY GERÇEKLEŞTİRMESİ ZOR

Yılın ikinci yarısında, mevcut yaraları sarıp, iradeyi, umudu canlandırmayı, yine, yeniden yüklerden, ağırlıklardan arınarak yolculuk halinde olmayı becerebilir miyiz sizce? Söylemesi kolay, gerçekleştirmesi zor bir dönüşüm zamanındayız. Gördüğüm kadarıyla, öfke ve küskünlük dehlizlerinde epey yoğunluk var. Bencillik kalkanları da kalkmış. Tutunmaya çalışanların da güvendikleri dağlara günbegün karlar yağıyor. Ortada kırılmış hayaller, baharı yaşamadan gelen kuru, sıcak, kavurucu yaz halleri ve bitmeyen ‘Ne oldu, olmalıydı, niye oldu’ sorgulamalarının karmaşık yumağı varken denklem daha da zorlaşıyor.

“Daha az gergin bir ülke olacağımız kesin. Herkesin kendi planlarına, işlerine döndüğü apolitik bir döneme gireceğiz. Günlük hayatımız daha istikrarlı olacak ama tabii ki daha sessiz bir ülke olacağız. Siyaseti günlük yaşamımızda sınırlayacağız. Güçlü devlet karşısında özel hayatımız zenginleşecek. Daha doğayla iç içe, kendimizi keşfedebildiğimiz, yeteneklerimizi geliştirdiğimiz yeni pencereler açacağız. Şikayetle yetinmeyelim. Ya susalım ya da ‘Ne yapabilirim?’ diye soralım. Yapabileceklerimiz çok, kimseye zarar vermeyen eylemlerle dünyayı değiştirebiliriz.”

Gündüz Vassaf

STOİKLERE GÖRE YAŞAM

Antik Yunan felsefesinin bir akımı olan Stoizm’in temel yaklaşım ve prensiplerine başvurmak bir seçenek olabilir. Onlara göre insanlar kendi kontrolümüzde olan şeylere odaklanmalı ve olmayanlara saplanıp kalmamalı, bağlılık duymaktan kaçınarak her durumda serinkanlılıkla tepki vermeyi ve akılcı düşünmeyi öncelikli görmeli. Stoikler, gerçek mutluluğun ve iç huzurunun, içsel erdemleri geliştirmek ve bağımsızlık sağlamakla elde edileceğine inanır. Aynı zamanda, hayatın geçiciliğini ve ölümün kaçınılmazlığını kabul ederek anlık yaşamak, zorluklarla başa çıkmak, içsel huzuru bulmak ve ahlaki bir yaşam sürdürmek için pratik bir çerçeve sunarlar.

Stoikler, insanların kontrolünde olanlar ve olmayanlar arasında bir ayrım yapar. İnsanların düşünceleri, inançları ve değerleri üzerinde tam bir kontrol sahibi olabileceklerine inanırlar. Bununla birlikte dış dünya, diğer insanların davranışları veya doğal olaylar gibi faktörler üzerinde tam bir kontrolümüz olmadığını kabul ederler. Bir Stoik, birisiyle ilişkiyi kontrol etmek yerine, kendi tepkisini ve duygularını kontrol etmeye odaklanır. Benzer şekilde, doğanın değişkenliklerini kabul etmek ve onlara uyum sağlamak gerektiğini savunurlar. Doğal bir afet halinde, öfke/inkar/isyan/suçlama vb. bir sarmala girmeden, durumu kabullenip gerekli önlem ve hasar yönetimi boyutuna yönelirler.

İÇ HUZURA ÇIKACAK BİR YOL ARAYIŞI

Tabii ki, stoizme yönelik bazı eleştirel, yaklaşımlar da yok değil.  Duygusal tepkileri kontrol etme odağının,  insan hayatının önemli bir parçası olan duygusal çeşitliliği ve derinliği azaltabileceğini savunanlar var. Dış etkenlerden bağımsız durma yaklaşımınınsa empati ve ilişki yoksunluğu geliştirebileceği iddia ediliyor.  Aynı zamanda, stoiklerin insan doğasının rasyonel ve erdemli olduğu varsayımına karşın, insanların karmaşık bir doğaya sahip olduklarını, duygusal, iradesiz veya dürtüsel olabileceklerini savunanlar da dikkate değer.  Herkesin ahlaki değerleri ve içsel erdemleri geliştirme potansiyeline sahip olduğuna inanan stoiklerin, var olan sosyal ve ekonomik eşitsizlikler ortamlarında, bazı insanların dezavantajlı olabileceğini göz ardı ettiklerini de ekliyorlar. Son olarak, dış etkenler karşısındaki temel tutumun, pasifliğe ve bazı durumlarda inisiyatif eksikliğine yol açabileceği de belirgin eleştiri alanlarından birisi.

 

“Yaşama karşı sorumluluğumuz daha yücesini yaratmaktır, daha azını değil.”

Nietzsche

 

Hangi felsefi yaklaşımı ya da hayat felsefesini benimsersek benimseyelim, temel yaklaşımın iç huzuru, neşe ve özgürleşmeye çıkacak bir yolun yolcusu olabileceğimizi ayrıştırmak, kalıplarımızı, engelleri yıkmamızı ve farklı bir yaratım sürecinde ilerlememizi sağlayabilir. Bakış açımızı değiştirip, dönüştüren yaşam pratiklerini uygulamaya başlamak, cesaretle hareket etmek, zihinsel disipline ve bağımsızlığa erişmek bizi aşağıya çeken her türlü bağlamdan, kişi veya kurumdan uzaklaştırabilir. Unutmayalım ki, hayattaki herhangi bir şeyin önemi, bizim ona atfettiğimiz önemden öteye geçemez. Tanık olduklarımızın ya da yaşadıklarımızın üstesinden gelecek kudret de içimizde.

Yeter ki, farkına varalım ve irademizi ele alalım.

Yazarın 1.07.2023 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları