BU İŞTE TEMELDEN BİR TUHAFLIK VAR

Prof. Dr. Emre ALKİN

Daha önceki Merkez Bankası yönetimi uluslararası kuruluşlarla bu kadar yakın temasta değildi ve ne yapacağını içeriden öğrenmek mümkün değildi. Dolayısıyla şu anki yönetimin iletişimi biraz da aşırı şekilde açık tutması nedeniyle, yerli ve yabancı bankaların analistlerinin tahminleri isabetli olmaya başladı.

Uluslararası kurumların açıkladığı bazı raporlar Türkiye ekonomisini doğru okuyup okumadıkları konusunda bende şüphe uyandırıyor. Sanıyorum bu kuruluşlarda çalışan analistler Türkiye’deki meslektaşlarıyla haberleşiyorlar ki, “Faizleri yüzde 45’e çıkarın yeter, hatta yaz aylarında indirmeye başlayabilirsiniz” şeklinde açıklama yapıyorlar. Aslına bakılırsa kamuoyuna da yansıyan olumsuzluklara rağmen hem içeriden hem dışarıdan Merkez Bankası’na verilen desteğin birkaç nedeni var:

NEDEN DESTEK VERİLİYOR?

- Daha önceki Merkez Bankası yönetimi uluslararası kuruluşlarla bu kadar yakın temasta değildi ve ne yapacağını içeriden öğrenmek mümkün değildi. Dolayısıyla şu anki yönetimin iletişimi biraz da aşırı şekilde açık tutması nedeniyle, yerli ve yabancı bankaların analistlerinin tahminleri isabetli olmaya başladı. Çünkü içeriden aldıkları bilgiyi paylaşıyorlar. Onları müşterileri nezdinde, Merkez Bankası da piyasa nezdinde itibar biriktiriyor, yabancıların gözüne giriyor.

- Merkez Bankası aralarında Türkiye’deki basın kuruluşlarının da sahipleri olan ve yurt dışından finansman sağlayan büyük iş insanlarının borçlanma maliyetlerini azaltırken, bir önceki yönetim gibi para hareketlerini kısıtlamadığı için takdir topluyor. Büyük iş insanları bu yönetimin gitmesini istemiyor. Gaye Erkan’a yönelik iddiaları paylaşmayıp sadece cevabını paylaşmaları bunu kanıtlıyor.

İlk atandıklarında liberal ekonomistler tarafından da destek gören ekibin, özel sektörle yaptığı görüşmeler ve gerçekleşen iletişim kazalarından sonra kredi kaybettikleri gözüküyor. Dolayısıyla ekonomi yönetiminde bir şeylerin ters gittiğini ve bir anda değişiklik olabileceğine dair intibanın arttığını söyleyebiliriz.

BEKLENMEDİK DEĞİŞİM OLMAZ

Açıkçası son gelişmelerden sonra ekonomi kurmayları içinde beklenmedik bir değişikliğin gerçekleşeceğini beklemiyorum. Değişiklik olsa bile bu durumun döviz kurları ve piyasalar üzerinde çok ciddi ve kalıcı bir olumsuz tesir yaratacağına inanmıyorum. Ancak, dışarıdan bakanlar için istikrarsız görüntünün devam ettiği algısı oluşacaktır ki, yeni atanacaklar varsa doğru isimlerden seçilmesiyle bunun da üstesinden gelinebilir.

Maalesef, tam olarak tanımadığımız halde aynı mekanlarda dolaştığımız bazı kişileri “yetkin” sayma alışkanlığından bir türlü kurtulamadığımız için atanmada şekilcilik devam edecek. Başka yerde olsa başarılı olacak ya da başarısızlığı göreceli az sayıda kişiye zarar verecek kişileri, oldukça zor görevlerde harcamaya devam ediyoruz. Altından kalkamayacakları görevlere heves eden insan sayısı da az değil. “O yaptığına göre ben haydi haydi yaparım” diyerek balıklama dalıyorlar. Hem ülkeye hem onlara yazık oluyor.

Eldeki parayı ne yapacağım?
Merkez Bankası’nın beklenen faiz kararından sonra yaptığı açıklama bize gösteriyor ki, faiz bu seviyede bir süre kalacak. Ancak politika faizi yükselirken mevduat faizinin düşüşü engelleniyor. Vatandaşlar da yarın daha pahalı olması beklenen mal veya hizmetleri bugünden satın alarak tasarruf etmeye çalışıyor. Mevduat faizinin bu seviyesi tüketimden caydırmıyor. Bu durum fiyatlama davranışlarında bozulmanın devamını sağlayacak. Doğal olarak, TÜFE yüksek kalmaya devam edecek.

Hal böyleyken, bu yıl enflasyonun yüzde 45’ten aşağıda olması imkan dahilinde gözükmüyor. Şu anki politika faizi en iyi ihtimalle sıfır reel faiz anlamına geliyor. Yılın başında mevduat faizleri bu seviyenin altında olduğu için tasarruf sahipleri enflasyon karşısında mutlaka yenik düşecekl Yavaş yavaş yükselsin diye müdahale edilen dövizden alıp kenara koymaları, altın almaları, hisse senedi ya da gayrimenkule yönelmeleri doğal. Gün geçmiyor ki “Paramız eriyor ne yapalım?” diye soru soran olmasın.

TASARRUFLAR ERİYİNCE

Türkiye’de zaten tasarruf edebilen insan sayısı oldukça azken bir de tasarrufların enflasyon karşısında erimesine yol açan para politikası nedeniyle vatandaşların tüketime yönelmesi, “başarı” olarak adlandırılacak bir durum değil. Bu arada kredi faizlerinin bu yüksek seviyesine rağmen ev ya da otomobil almak isteyenler de var. Onlara hemen şunu söylüyorum: “Kredi vadesinin yarısına geldiğinizde satın aldığınız malın değerinin katlandığınız meşakkate değecek kadar artacağına inanıyor musunuz?”

Yani 10 yıllık kredinin 5 yılı dolduğunda anapara ve faiz ödemesi toplamıyla taşınır ya da taşınmaz malın değerini karşılaştırdığınızda ne göreceklerini soruyorum. Bu soruyu elindeki dövizle yatırıma kalkışanlar için de soruyorum. Kredi faizlerinin bu seviyesinden tasarrufları da ekleyerek yapılan yatırımlar sizi ileride tatmin edecek mi? Maalesef birçok kişi, nakitte bekledikleri zaman tasarruflarının eridiğini gördükçe üzülüyor ve pişman olacakları yatırımlara kalkışıyor. Bu durumda insanların nasıl yaşadığına göz gezdirmekte fayda var: Türkiye’deki işletmelerin büyük bir kısmı 10 kişiden az insan çalıştıran aile işletmeleri. Hatta bunların çok büyük kısmı 4 kişiden az insan çalıştırıyor. Yani işletmenin parası ailenin parası, ailenin parası işletmenin parası. Yaptıkları işlerden kazandıkları paraları ve varlıkları doğru şekilde değerlendirmek istiyorlar ki işler büyüsün. Şirket sahibi olmayıp bir kenara para atmış olanlar da var. Elbette onlar da tedirgin, çünkü gelecekte kimsenin eline bakmak istemiyorlar. Tasarrufları yaşlılıkta onlara yetsin diye bazı yatırımlara giriyorlar. Ev almak kolay değil, fiyatlar orta gelirli bir ailenin gücünün üzerine çıktı. Otomobil alarak da tasarruf etme devri geride kaldı. Bir çılgınlıktı o, şimdi ortalık sakinleşti.

NASIL BİR HAYAT?

Eldeki tasarrufla bir yatırım kararı almadan önce herkesin kendisine şu soruyu sorması gerekiyor: “Nasıl bir hayat yaşamak istiyorum?” Yani tabiatı güzel bir yerden ev alıp ya da ev yapmak için bir arazi alıp ömrünüzün geri kalanını burada geçirmek mi istiyorsunuz? Yoksa dünyayı keşfetmek için sırtınıza çantanızı almayı mı? Her ikisini birden yapmak için şu ana kadar ciddi miktarda tasarrufa sahip olmanız gerekirdi. Maaş ya da ücretle bunu sağlamak, harcamalardan arta kalan parayla bunu yapmak mümkün değil. Eğer hayatınızın geri kalanını bir yerde çakılı şekilde geçirmek istemiyorsanız, gelir kaynaklarını çeşitlemeniz gerekir. Maaş ya da ücretli çalışıyor olsanız bile, kabiliyetleriniz ve bilginizi paraya çevirecek bazı üretimleri gerçekleştirmeniz gerekiyor. Böylelikle hem çevrenizi genişletmiş olur, fırsatları keşfedecek şekilde ufkunuzu genişletirsiniz. Bu aynı zamanda son nefesinize kadar hareketli kalmak anlamına geliyor ki, hiç de kötü değil.

Eldeki parayı değerlendirirken bugün ve gelecekteki hayat tarzınıza göre karar verin. Her güzellik bir arada olmaz, dolayısıyla önceliklendirme yapın. Başkalarının yaptıklarına özenmeyin, sizi mutlu edecek ve zora sokmayacak yatırımlara girişin. Beş dakika sonra ne olacağı belli olmayan dünyada, keyfini çıkarmadan yaşamaya kalkmayın. Yaradan herkese kazandığını keyifle harcamayı nasip etsin.

Yazarın 1.02.2024 00:00:00. Tarihinden Önceki Yazıları